3| Drawing the line

498 52 36
                                    

(Medyada Royal Pirates - Drawing The Line [Eng version] )

Her tarafta Sooyoung'u aradım o günün devamında. Hatta şimdiden bir dersimi ekmiştim bu yüzden. Kendime kızarak yurda döndüğümde buldum onu. Yatağında sırtüstü yatıyordu, gözleri tavanda takılı kalmıştı.

"Hey."  Sesimi duyar duymaz ayağa fırladı. Öyle seri yapmıştı ki bu hareketleri, bir an aha sıçtık yine nutuk yiyorum dedim. Ama o bana kızmak yerine sınırı çizdi. Gerçi bu tavrında da yine bir sinir vardı ya neyse.

"Öncelikle özür dilerim Jiwoo."  Tabii ben o an böyle bir cümle beklemediğimden şaşırmıştım fazlasıyla. O ise yaramazlık yapan çocuklar gibi ellerini arkasında birleştirmiş, sallanıyordu. "Senin hayatına müdahale etme hakkım yok, sana ne yapacağını söyleyemem. İstersen o insanlarla takılabilirsin. Ama..."  Gözleri gözlerime sabitlendi. O an özür dilemesinin bende bıraktığı hayalsi histen çıkıp durumun ciddiyetini kavradım. "Eğer onlar gibi olacaksan Jiwoo... Onlar gibi nefret dolacaksan zararsız insanlara... Seninle yakın arkadaş olabilir miyim emin değilim."  Bir adım gerileyip bakışlarını yere indirdi. "LGBT'yi sevmek zorunda değilsin ama saygı duymalısın. Lütfen benim için bu iyiliği yap çünkü ben..."   Bu cümlenin devamını hiç getirmedi. O an ben de pek üzerine düşünmedim zaten. Ona sarıldım hemen.

"Hayır Sooyoung... Seninle çocukluğumuzdaki gibi yakın olmak istiyorum. Hem zaten o tiplerden hiç hazzetmemiştim. Yargılamayacağım kimseyi söz, alışacağım."  İlk günkü gibi kuvvetli bir şekilde sarıldığımda yatağına düştük beraber. Ama ben koala gibi sarılıyordum ona. Güldüğünü duydum.

"Ama Jiwoo eğer beni boğmayı bırakmazsan arkadaşın olacak bir Sooyoung kalmayacak."  Gülerek söylediyse de hemen üzerinden kalktım. Yanaklarıma hafif bir kırmızılığın yayıldığına da emindim çünkü yanıyorlardı.  Ama neden utandım ki şimdi?

"Ö-özür d-dilerim."  Peki niye kekeledim?   Neyse ki o anda birden mütevazı mangamı anımsadım. Yves çizimimi Sooyoung'a gösterme fırsatım olmamıştı hiç. Neredeyse ilk günün aynısını yaşıyorduk. Ben onu sarılarak boğuyordum ardından da çizimimi gösteriyordum. Yeni bir başlangıç yaptığımızı sembolize ediyordu sanki.  "Bak bu sensin!"  Yan yana oturduğumuzda işaret ettim.

"Kaptan Chuu, çocukluk arkadaşı Yves'den özür diliyor ve güçlerini birleştiriyorlar ha? Gerçeği de yansıtıyor sanki."  Tableti kenara bırakıp saçlarımı okşadı. "Biraz gıcıksın ama çocukkenki şirinliğini korumuşsun en azından."

"Yah!" Omzuna vurdum. İltifat mı etti hakaret mi belli değil. "Küçükken tanıdığım alçak gönüllü kıza ne oldu?"   

"Harcadılar onu matmazel. Ama dilersen öteki şeyleri görebilirsin."    Göz kırptığında yutkundum. Küçükken birlikte uyuduğumuz zamanlar olmuştu. Öyle bir şey mi kast ediyordu acaba? "Mesela ressam olanı! Boyama yapalım hadi! Gidip boyama kitabı alalım." Gözleri parlıyordu.  Bu sefer gülen bendim. İğrenç resim yapardı Sooyoung. Gagasından bağımsız ağız çizdiği kuğu resmi gözümün önüne geldi. Boyamada da iyi değildi, hep taşırırdı. Her şeye rağmen bir şeyler karalayıp boyamaya bayılırdı. Şimdi de beni beklemeden kapıya yönelmişti.

Fakat tam bu sırada onu bulmaya çalışmamdaki asıl nedenlerden birini anımsadım. "Sooyoung dur."   Ne var der gibi döndü arkasına. "Jinsoul hakkında..." Yine yargılayıcı şeyler söyleyeceğimi düşünüyor gibiydi. Yüz hatlarının gerildiğini görebiliyordum.  "Sen gittikten sonra bir kız geldi. Yoongjun ve Nancy-yani homofobikler  sanırım o kızı Jinsoul ve Jungeun'ın arasını bozsun diye tutmuşlar."  Ağzı şaşkınlıkla açıldı önce. Ardından kaşları öfkeyle çatıldı. Bana cevap vermeden önce burnundan soluyordu.

Ended Homophobia | ChuuVes ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin