22| People are gay, Steven

278 34 23
                                    

(  My family is dysfunctional
But we have a good time killing each other

-

I know I'm not the only one who spent so long attempting to be someone else

-

I don't care if the world knows what my secrets are (secrets are)

-

I can't think straight, I'm so gay

> Mary Lambert - Secrets

-----

"O çocuk kimdi?" Ortak dersimizde kafalarımızı sıraya koymuş ve birbirimizin gözlerinin içine bakıyorduk sevgilimle. Sorduğu soru iç geçirmeme sebep oldu.

"Namsoon teyzeyi hatırlar mısın bilmiyorum, onun torunu Jonghoon.  Bana okulun içinde 'göz kulak olacakmış', öyle dedi babam."  İronik bir şekilde söyledim. Nasıl benim kararlarımı, tanıdığım ve güvendiğim insanları boş verip de daha iki kelam etmediğim birine emanet ederlerdi beni, almıyordu aklım. Çok sinirliydim bu konuda.

"Aranızı yapmaya falan mı çalışıyorlar? Ayrıca bu okulun içinde de rahat değiliz mi demek şimdi?"  Derste olmasak büzdüğü dudaklarını öperdim. Gerçi şöyle bir baktım da, Jungeun, Chaewon ve Hyejoo kapatıyordu bizi. Minik bir öpücük bıraktım dudaklarına.

"Sanırım evet. Annem zaten bana koca bulmaya takıktı hep. Tatilde de Jonghoon'la konuşmamı istedi. Ama merak etme ben ona açıklayacağım durumu ve elimden geldiğince de atlatmaya çalışacağım."

"Anlıyorum hoca ben paramı alır giderim dinlemek isteyen dinler diyor da, biz dersi dinleyenler olarak konuşulmasından rahatsız oluyoruz. Sonra mı yapsanız şu konuşmayı?"   Hyejoo oldukça yanlış bir zamanda yanlış bir cümle kurmuştu. Ne yapacağımızın karmaşasından bir şey anlatamamıştık arkadaşlarımıza doğru düzgün. O yüzden bir şey bilmiyorlardı.

Neyse ki Hyejoo da fark etti bir şeylerin ters gittiğini yüzümüze bakınca ve hemen ekledi, "Bir saniye sizin bir sorununuz var."

"Dersten sonra anlatırım." diyip bana çevirdi kafasını Sooyoung, tekrardan. Eh, zamanımız kıymetliydi tabii. Sıranın altından ellerimizi kenetledim. Bunu yapınca ister istemez bir gülümseme yayıldı yüzüme. O da gülümsüyordu şimdi.

"Şu hâlimize bak...Liseli âşıklar gibiyiz."

Gülümsemesi genişledi. İçinde bulunduğumuz berbat durumda bundan daha güzel bir şey göremezdim sanırım.  "Artık liseli âşıklar olduğumuza göre yiyişme işini de tuvalette yaparız."   Alaylı bir sesle söyledi.

Tuvalette yiyişmek? Hemen bir sayfa yırttım önümdeki defterden. Ardından kâğıdı ortadan ikiye yırttım ve içinden birini önüme çektim. Ben bunu yaparken meraklı gözleri üzerime dikilmişti. "Ne yapıyorsun?"

Sırıttım, "Tuvalet buluşma takvimi ayarlıyorum."    Bana 'sen delisin' der gibi baktı. "Jonghoon'un yüzde yüz gelemeyeceği tek yer kızlar tuvaleti." 

"Bunu lisede bile yapmamıştım..." Gülüyordu ve ben bir kez daha onu mutlu edebildiğim için dünyanın en mutlu insanıydım. Yaklaşık yarım saat boyunca. Bir insan bu kadar mı dakik olur yâhu? Sooyoung'la vedalaşamadan kapının önünde bitmişti Jonghoon. Yine tüm mutsuzluğum içime çökmüştü, ona doğru ilerlerken.

"O kız mâlum kişi mi yoksa bana mı öyle geldi?"  Kapının önünde durduğumuzda kulağıma eğilip söylediğinde kan beynime sıçradı. Bu kadar özelimi bile bu çocuğa anlatmışlar mıydı cidden?  Sakin ol Jiwoo. Tam onların istediğini yapıyormuş gibi görün ki işe yaramadığını söylediğinde sana inansınlar.  Arkaya bir bakış attım, Sooyoung'un kıskanç bakışları üzerimizdeydi.

"Hayır. Dersimiz ortak o yüzden. Ama görüşmüyorum onunla. Hadi gidelim."   Kolundan çekiştirip çıkardım sınıftan. Bu temas bile kendimi kötü hissettirmişken çıktığımızda rastladığımız Yoongjun'un, "Ooo Jiwoo sonunda doğru yolu bulmuşsun." demesiyle aklımı kaybedecektim. Süper Dadı'daki Buğra gibi öfkemi dışa vurmadığım için şükretmelilerdi. (Gerçi bu insanların kim olduğunu bilmiyordum aslında, neyse.)

"Bu çocuk neci ya? Hiç hoşuma gitmedi."   İronik bir şekilde bu cümle Jonghoon'dan çıkmıştı. Sinirden güldüm.

"Bence sevmelisin onu. Kafa yapılarınız benzer."   Başta Jonghoon'la düzgün konuşmayı düşünmüştüm ama Sooyoung'tan bahsediş şekli ve ailemin teklifini kâbul etmesi ortaya koyuyordu nasıl bir pislik olduğunu.

"Yok canım, ben erkeklerle ilgilenmiyorum. Bilirsin mıknatısta zıt kutuplar birbirini çeker. Sen ve ben gibi... Bir erkek ve bir kadın gibi."

Cümlelerini duyduğumda bir anda durdum. İçimdeki öfke bakışlarıma birikmişti ve gözlerimden kaçmaya çalışıyordu.  "Az önce hiç tanımadığın ve sana ilgi duymadığını ve duymayacağını bildiğin biriyle flörtleşmeye mi çalıştın?"   Aşağılayıcıydı ona attığım bakışlar. Pişkince güldü.

"Seni tanımıyorum ama bu sayede tanışacağız. Şirin kızları severim. Seni kendime âşık edeceğime de eminim."  O kırptığı gözüne bir yumruk geçirmemek için zor tuttum kendimi.

"Havalara bak. Bad boy filan mısın sen?"   Saçlarını muhtemelen havalı olduğunu sandığı bir şekilde geri attığında kusacaktım az daha.

"İyi kızlar kötü çocuklardan hoşlanır."

Peki, bu kadar. En azından bugün daha fazla katlanamazdım bu hödüğe. "Şuna bir açıklık getirelim. Mıknatıs demiştin değil mi? Zıt kutuplar birbirini çekiyor ama biz insanız ve birbirimizi itiyoruz. Ama aynı anda beni bir kadın çekiyor kendisine. Ayrıca iyi kızlar kötü çocuklardan hoşlanır mı dedin cidden?"   Üzerine yürüdüm -cüsselerimiz arasındaki fark bunu istediğimden güçsüz yapmıştı ama neyse.  İşaret parmağımı sallayarak konuştum, "Diğerlerini bilemeyeceğim ama ben iyi bir kız olarak bir başka iyi kızdan hoşlanıyorum. Böylesi de daha sağlıklı."

Dedikten sonra ileride gözüme çarpan arkadaş grubuma doğru koştum.



Bölüm Sonu

Birkaç bölüme final vereceğim diye tahmin ediyorum. Sonra da Hyewon ve Taeten'i bitirip   To All The Girls & Taekook'u yazmaya çalışacağım

Bu da Süper Dadı'daki Buğra :

(Kendisi 8 yaşında metalci.

Annesi / Dadı : Buğra yapma

Buğra : Weeeeeaaaaooooohhhhh )

Ended Homophobia | ChuuVes ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin