21| Away

288 37 21
                                    

( Collective Arts - Away

-

Jiwoo

Zaman ne hızlı ve acımasızmış aslında. Vakti gelmeden biri bilmemesi gereken bir şey öğrenince hızlı akıyormuş zaman, hayatınızı cehenneme çevirmek için. Her şey  gözümü bir kerecik kırpıp açmamla oluvermişti sanki. Annemi ayıltmaya çalışmamız, uyandığında bize hiçbir şey demeden babamı arayıp gördüklerini anlatması... Beni Sooyoung'tan ayırmaları...Sonraki günlerde okulun yakınlarında bir ev tutup beni de oraya götürmeleri...

"Gitme Jiwoo..." demişti Sooyoung, beraber uyuduğumuz son gecede. Ağlayarak. Kalbim onunki kadar acıyordu ama korkuyordum. Tehdit etmişlerdi beni, evlatlıktan reddederiz demişlerdi. Her türlü yardımlarını keserlermiş bana. Korktum, çok korktum. Hem belki bir süre onların istediği gibi davranırsam yumuşarlar diye düşündüm.

Bu bir terk ediş değildi. Sadece onlara normal bir insan olduğumu gösterecektim. Bunu da asilik ederek değil uysal olarak yapacaktım. Sooyoung'u kollarıma çekip saçlarını okşadım. "Sevgilim, sana söz veriyorum. Seni asla bırakmayacağım. Alışmaları için zaman vereceğiz. Bir süre sonra ne kadar çabalarlarsa çabalasınlar, bizi ayıramayacaklarını fark edecekler."   Saçlarını öptüm. Bir an kafasını kaldırdı, kızarmıştı gözleri. O böyleyken nasıl güçlü kalabildiğimi bilmiyordum ama yapmalıydım bunu. Onun için güçlü olmalıydım.

"Jiwoo...Ama ben seni çok özlerim... Hiç mi görüşmeyeceğiz?"   Bu defa eğilip alnını öptüm.

"Gizli gizli buluşmanın yollarını buluruz bir tanem. Aynı okuldayız,onu da engelleyemezler. Haftada iki gün ortak dersimiz var mesela. Mecburen göreceğiz birbirimizi zaten. Endişe etme."   Eğilip dudaklarını öptüm. Ardından bir süre daha ne yapacağımızı planladık. Sonuç hoşuma gitmişti, ne olursa olsun ayıramıyorlardı bizi.

"Seninle uyumayı özleyeceğim."   Sooyoung artık ağlamıyorsa da üzgün çıkıyordu sesi. Ben de özleyecektim. Beni ışık kapalıyken uyumaya ne annem ne de babam alıştırmıştı. Sooyoung sayesinde zamanla yenmiştim korkumu. "Sana iyi geceler ve günaydın öpücükleri vermeyi özleyeceğim." dedim.

"Sana rahatça dokunabilmeyi özleyeceğim..."   Elleri vücudumda gezindi. "Off beni de alsalar olmaz mı? Sana dokunmasam da olur. Sana rahatça bakabilmek istiyorum."   Mızmız çocuklar gibi dudaklarını büzerek söyleyip göğsüme yattı.

"Ha Sooyoung."  Kararlı bir sesle konuştum. Yine kaldırdı kafasını. Doğruldum yatakta. O da aynısını yaptı fakat biraz korkmuş gibiydi bu âni çıkışımla. Yüzünü ellerimin arasına aldım.  "Her zaman seni seveceğim ve birgün tekrardan şu anki gibi rahat olabileceğiz. Birgün derken çok uzun bir zamandan bahsetmiyorum. Her şey düzelecek bebeğim."   Dudaklarımızı birleştirdim. Birkaç saniye sonra yatakta üzerimdeydi.

Son defa seviştik o gece.

×××

Eve girer girmez telefonuma el koyulmuştu. Beklediğim kadar bile sıcaklıkla karşılaşmadım. İkisi de yüzüme bakmıyordu. Hatta odamdan çıkmamı bile istemiyor gibilerdi. Bana yemek getirmeleri dışında bir etkileşimimiz yoktu.

Evet, kesinlikle. Siz bana böyle iğrenç davranırsanız kesinlikle 'düzelirim'.  Yatağıma yatıp Sooyoung'u düşünmeye başladım. Ağlıyor muydu acaba? Bana hapis gibi gelen duvarların arasında, yatakta yalnız başımayken ne kadar güçsüz olduğumu fark ettim bir anda. O ağlıyor muydu bilmiyorum ama ben başlamıştım ağlamaya. Demek ki o bana gerçekten güç veriyordu, ne zayıf bir insanmışım aslında. Teselli vermek kolaydı ona, fakat kendime? Yastığıma sarılarak ağladım ama hiçbir şey onun yerini tutmuyordu.

Soğuktu yastık, dakikalardır sarıldığım hâlde. Buz gibiydi yatak. Daha ilk günden böyle perişan hâle mi gelecektim ben?

O gece uyuyamadım bile. Düşünceler bırakmadı peşimi. Korkum arttı. Uzun zaman sonra ışıkları açmak zorunda kaldım, gece yarısını üç saat geçmişken. Yine de uyuyamadım. Yıllardır yalnız uyumuştum, Sooyoung'la ise bir seneden biraz fazla. Nasıl bu kadar çaresiz olabilirdim? Nasıl bu kadar çok özleyebilirdim onu?

Sabah odama giren annem bile bir anlığına hâlime acımış gibi görünmüştü. Şişti gözlerim, soluktu tenim. Aynada gördüğüm varlıktan da korkmuştum şimdi, içinde bulunduğum durum kadar.  Yine de ses tonundaki soğukluğu korudu annem, "Hadi artık okula gitmiyor musun?"

Başımı sallayıp ayağa kalktım. Okul demek Sooyoung demekti. Kendime çeki düzen vermeliydim. Annem odadan çıktıktan sonra hazırlandım. Makyajla kapatmaya çalıştım dün gecenin enkâzını. Daha iyi görünüyordum, tamamen düzelmesem bile.

Babam kapının önünde bekliyordu. Yanına gittiğimde bakışlarını yere indirdi. Bakmadı yüzüme. Umrumda değildi şimdilik. Bir an önce okuluma gidip sevgilimi görmek istiyordum.

Kısa araba yolculuğu da sessizlikle geçmişti. "Teşekkürler, baba." dedim yine de arabadan inerken. Ağaçların arasında saklanmış yolu seyreden Sooyoung gözüme çarpmıştı. Bir an önce yanına gitmek istiyordum. Ama ilk kez konuştu babam o sırada.

"Acele etme. Bir şey daha var."

Meraklı gözlerle ona döndüm. O ise arkamı işaret etmişti. Bize doğru gülümseyerek gelen adamı bir yerden gözüm ısıracaktı ama...  Kafa karışıklığımı babam çözdü,  "Jonghoon. Bundan sonra okulun içinde peşinden ayrılmayacak. Sana göz kulak olmayı kâbul etti."

Bir ona, bir uzaktan bana bakan Sooyoung'a baktım. Kısaca ölmek istedim.


Bölüm Sonu

Jonghoon  eski FT Island üyesi olan şerefsiz oluyor bu arada. Sevmeyeceğimiz bir karakter olduğu için nefret ettiğim birinin adını koydum. O pişkin suratının saz arkadaşlarıyla ( S**ngri ve diğerleri ) beraber hapislerde çürümesi dileğiyle

Ended Homophobia | ChuuVes ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin