Gözlerimi açtığımda saçlarım yüzümü kaplamıştı, kollarımı yataktan sarkıtmış yatıyordum. Kendimi toparlayarak yeniden sırt üstü hale geldim. Gözlerimi ellerimle sıvazladığım sırada onu gördüm. Çıplaklığı beni ilginç bir biçimde utandırmıyordu. Belki dün geceden dolayı... Bilmiyordum.
Saat onu geçiyordu. Yataktan kalkıp banyoya ilerledim. Sabahları duş almak hoşuma gidiyordu. Kafam dopdoluydu ve bu bütün enerjimi sömürüyordu. Kendimi bir odaya kapatıp orada sonsuza dek uyumak istiyordum.
Suyun altında saçlarımı durulurken arkamda hissettiğim nefes ürpermeme sebep oldu. Büyük elleri saçlarım üzerinde dolaşmaya başlarken kendi ellerimi çekerek ona izin verdim.
"Günaydın, sevgilim."
"Günaydın." Bu evliliğimin, zorlama evliliğimin ilk sabahıydı. Ve sanırım biz böyle olmasına karar vermemiştik. Ne dün gece ne de bu sabah böyle olmamalıydı.
Durulamayı bitirince beni hafifçe geriye çekerek saçlarımı sıktı ve fazla suyun akmasını sağladı. Kenarda asılı duran havluyu üzerime sarması için kollarımı kaldırıp yardımcı oldum. İşi bittiğinde suyun altından tamamen çekilerek kenara geçmeyi tercih ettim.
"Bugün gideceğiz değil mi?"
"Kalmak mı isterdin? İşlerimi ayarlayabilirim. Balayı istemediğini söylemiştin, ben de-"
"Hayır hayır" bu defa kendi saçlarını köpüklüyordu.
"Gitsek daha iyi. Ben hazırlanayım." Banyodan çıkıp saçlarımı hızlıca kuruttum ve üzerimi giyindim. Onları görmek istiyorsam acele etmeliydim. Cihangir çıkmadan yetişmem gerekiyordu. Koşar adımlarla resepsiyona indiğimde restoran kısmında oturduklarını gördüm. Derin bir nefes alarak onlara doğru ilerlemeye başladım. Olanları bilmeliler miydi?
"Hiç gelmeyeceksin sandık." dedi Giray yanındaki sandalyeyi oturmam için çekerken.
"12'ye kadar bekleyeceğinizi söylemiştiniz." Miraç sıkıldığını belli eder bir ses çıkarıp su dolu bardağı kafasına dikti.
"O uyurken geleceğini düşünmüştük Arya." Birkaç adım ötede o sarı çiyan, yani Miraç'ın sevgilisi durmuş bir garsonla konuşuyordu.
"O neden burda?" dedim kafamla sarı çiyanı işaret ederek.
"Nişan için yer bakıyoruz, otelleri gezmek istedi ben de burdan başlayalım dedim." Miraç'ın evlenecek olması sinirimi bozuyordu. Miraç'ın o kızın isteklerini yerine getiriyor oluşu sinirimi bozuyordu. O kız, sinirimi bozuyordu.
"Dün gece sabaha kadar seviştik." diye çıkıştım bir anda.
"Yattığımızda saat beşi geçiyordu. Sabah kalkamadım."
"Yapmak zorunda değildin, biliyorsun." Miraç'ın kıskanmasını istiyordum, bunu plana bağlamasını değil.
"Biliyorum, canım istediği için yaptım."
"Hah, öyle mi? Umarım aşık olup plandan da vazgeçmezsin." 'Ben sana aşığım aptal!' diye bağırmak istiyordum yüzüne. 'Ben kendimi bildim bileli sana aşığım.'
Ama o kadar kolay olmuyordu.
"Vazgeçsem de ne olabilir ki Miraç? Bana aşık, bu plandan haberi olsa da beni elbette bir gün affeder. Siz? Sizin cesedinizi etraftan toplarlar. Sanırım burada kilit taşı olan benim değil mi?" Bir süre herkes sustu.
"Fazla vaktim yok. Bugün eve geçeceğiz, gitmem lazım. Ben bir şeyler öğrendikçe sizi de haberdar ederim. Ha bu arada, hatırlamışken, o kız bir daha burada olmasın Miraç. Başka yerde de olmasın. Bu çocuk oyuncağı değil. Neyin ne olduğundan habersiz olanları etrafımıza toplayamazsın." Masadan hışımla kalkıp odaya dönmek için asansöre bindim. Bu oyunu, intikam oyununu yalnız Miraç için kabul etmiştim. Yalnız onun için. Evet ben birini öldürmüştüm ve evet Cihangir onunla evlenmezsem beni polise ihbar etmekle tehdit etmişti çünkü onda görüntüler vardı. O adamın benim yüzünden öldüğünü kanıtlayan görüntüler. Ama eğer Miraç olmasaydı, Miraç babasının intikamını istemeseydi ben kendimi öldürecektim. Aldığım canın hesabını verecektim. Zaten yaşamak pek hoşuma gitmiyordu. Cihangir'in işlerini bozmayı, onu içeri tıktırmayı, mal ticaretinin bir numarası olarak onun yerini almayı sırf Miraç için kabul etmiştim. Çünkü Miraç öyle istiyordu.
Asansörün kapısı aralandığında tam bir adım atmıştım ki Cihangir karşıma çıktı.
"Arya!" dedi tedirginlik ve öfkenin birlikte hüküm sürdüğü ses tonuyla.
"Seni aramaya geliyordum, neredeydin!?" Asansör kapanmadan indim.
"Cansu, Cansu aradı. Dün kolyesini düşürmüş. Belki burada düşürmüştür diye resepsiyona sormaya gittim. Ama salon temizlenirken bir kolye bulan olmamış. Belki de çoktan bulan cebe indirmiştir." Bana inanıp inanmadığını anlamak için gözlerine baktım. İnanmış gibiydi. İnanmış gibi.
"Bu kadar telaşlanmana gerek yoktu. Sen çıkmadan iki dakikada gidip gelirim diye haber vermedim." Başını iki yana salladı yavaşça.
"Sadece..." durup devam etti.
"Sadece çok çabuk kabullendin. Ben hırçın davranacağını düşünmüştüm. Bundan daha hırçın olacağını. Beni şaşırttın ve bu durum bazen kafamı karıştırıyor."
"Yoksa daha hırçın olmamı mı isterdiniz Cihangir Bey?"
"Hayır, tabiki hayır. Bizim güzel bir hayatımız olacak Arya. Onu bok etmen için hiçbir sebep yok. Burnunun dikine gitmezsen mutlu olabiliriz, yine de tanıdığım Arya'nın bunu öğrenene dek burnunun dikine gideceğini düşünmüştüm."
"Belki sen beni yanlış tanıyorsundur, belki de yalnızca dün seninle sevişmek istemişimdir. Bu daha ilk günümüz, devamında nasıl davranacağımı nerden bilebilirsin ki?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Günah Tohumu (+18)
ChickLit"Çünkü," elimi pantolonundan içeri doğru kaydırıp onu yavaşça okşadım. "Senin yaptığın, benim birazdan yapacağımın yanında çocuk oyuncağı olacak." Belki. O hırıltılı bir şekilde inlerken ellerimi aşağı yukarı kaydırmaya devam ettim. Bir elini beni...