Dudakları yavaşça uzaklaşırken yaslandığım masayı tutan ellerimi sıktım. Yalnızca garipti, oldukça garip. Hem bu anın etkisinden sıyrılabilmek için hem de sorduğum soruya bir bahane sunabilmek için "O zaman Derya Hanımları başka zaman davet ederiz, çünkü düğünde kendilerini davet etmemiz için zorla söz almışlardı." dedim.
"Öyle yaparız" diye mırıldandı. Ardımdaki masaya ağırlığımı daha da vererek yaslandığım zaman elleri masayı sıkan ellerimin hemen yanına kapandı ve üzerime eğildi böylece. Burnu belli belirsiz boynuma sürtündü.
"Arya," Konuşmak sanki on kat daha zordu artık. Ben yutkunurken devam etti,
"Bir şeyler söyle." Sesi bir fısıltı olarak parçalanmıştı havada. Gözlerimiz birbirini bulmaktan inatla kaçınırken "Ne söyleyeyim?" diye sordum. Nefesim sakallarına çarpıyordu.
"Bilmem." Bir süre etrafta dolandırdım boş gözlerimi ve konuşmaya başladım.
"İris benim en sevdiğim çiçek, diğer adı süsen. Dünyada on beş bin çeşit gül var. Eskiden babam her eve geldiğinde anneme bir demet gül getirirdi. Ama her eve geldiğinde. Annem gülden nefret eder. Bütün gülleri, bir tanesini bile atlamadan çöpe atardı. Babam asla gül almayı bırakmadı, annem de çöpe atmayı. Neden bilmiyorum. Gereksiz ve saçma bir ritüel bu. Yine de sanki annem güllerini çöpe atmak adına bekliyor gibi artık. Sanki babamı da kurtulması gereken eski bir alışkanlık gibi bekliyor." Nefesim yavaşça tükenirken durakladım, "Bu kadar yeter mi?"
"Konuştuğun sürece seni sonsuza dek dinlemek isteğine kapılıyorum. Hoş, konuşmasan da oluyor bu." Sesi buğulu ve çok derinlerden geliyormuş gibi çıkıyordu. Eski haline dönmesini istedim bir an.
Güneş içeriyi yavaşça doldururken söylemeye söz bulamayarak kaldım olduğum yerde. Gözlerimiz tekrar bir araya geldi.
"Ne şimdi tüm bunlar?" Gerçekten, ne bunlar?
"Yalnızca anlamaya çalışıyorum. Her şeyin böyle kolay ve hızlıca akıp gitmesini anlamaya çalışıyorum. Kabullenişini anlamlandırmaya çalışıyorum, güzelim." Gözlerinin parlaklığı ürpertti beni. Masayı daha da sıktım.
"Belki bir gün anlarsın ama en iyisi bu sırada geç kalmaman olur." Önce hafifçe sırıttı sonra başını eğerek sesli bir şekilde güldü. Gülüşü o kadar yapaydı ki baştan aşağı korkuyla doldum.
Doğrularak ellerini çekti ve hızla çıktı. Beni duymuş olabilir mi diye düşündüm bir an ama duysa bu kadar sakin kalmazdı. Arayıp öğrendiğim şeyi Miraç'a anlatabilirdim ya da dikkatini üzerime böylesine çekmişken susmayı seçebilirdim.
Bir seçim yapamıyordum ve Cihangir'in o gülüşü kulağımda çınlayıp duruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Günah Tohumu (+18)
ChickLit"Çünkü," elimi pantolonundan içeri doğru kaydırıp onu yavaşça okşadım. "Senin yaptığın, benim birazdan yapacağımın yanında çocuk oyuncağı olacak." Belki. O hırıltılı bir şekilde inlerken ellerimi aşağı yukarı kaydırmaya devam ettim. Bir elini beni...