"Bir sorun mu var?" diye sordu arabada giderken Cihangir. Çünkü kendimi toplayamamıştım. Yani Miraç ve Yelda'dan sonra. Miraç'ın onu gerçekten sevip sevmediğini anlamaya çalışıyordum. Onun için, yanımda oturan adamla evlenmeyi ve Cihangir'in hayatımı kısıtlamaya yönelik her tavrını sindirmeyi kabul eden ben olmuştum, Yelda değil.
"Bir anda sıkıntı geldi. Bir şey yok."
"Bu akşam bir davete gideceğiz, ilgini çeker mi?"
"Annemler orada olacak mı?"
"Sanmıyorum."
"O zaman kesinlikle çeker."
Bakışlarını bana kaydırdı.
"Onları hiç sevmiyor musun?"
Yoldaki kahveciden aldığımız kahvenin dibinde kalanını da kafama diktim.
"Eskiden anneme tapardım. Eskidendi. Ben 10 yaşlarımdayken filan." Annemler, Cihangir beni tehdit ettiğinde dahi, beni değil de mahvolacak aile isimlerini düşünmüşlerdi. İçimi çektim.•
Makyajımda eksik olan birkaç nokta için son dokunuşları yaptım ve masamda sıralanmış parfümlerden birini çektim, güzel kokuyordu. Bileklerime ve boynuma sıktıktan sonra merdivenlere yöneldim. Üzerimdeki elbiseyle harika görünüyordum ve hiçbir şekilde ondan vazgeçmeyecektim, yani şimdiden Cihangir'in aptal söylenmelerine hazırdım.
Son basamağı indiğimde Cihangir bu kadar beklemiş olduğu için beni şaşırtarak "Arya," dedi birbirine bastırdığı dudaklarını zar zor aralayarak. İşaret parmağımı dolgun dudağına bastırdım. Dudaklarının böyle pembe-kırmızı arası, aşırı seksi bir renkte görünmesi için gizlice benim rujlarımdan birini mi çalıyordu, merak ediyordum.
"Şşşhh... Kabul edelim ki Cihangir, ben oradaki kadınların en güzeliyim ve de çuval giysem dahi öyle olmaya devam edeceğim. O yüzden elbisemle alakalı saçma sapan isteklerde bulunma ki biz de saçma sapan tartışmalara girmeyelim. Çünkü ben tartışmaya sabaha kadar devam edebilirim ve bizi orada görmek için bekliyorlar. Evliliğimizin daha ilk gününden bizi davete çağırmalarını bir kenara bırakırsak, bu hareket fazlasıyla dedikoduya davet çıkarıcı ve kaba olur. Bu arada,"
"Oldukça yakışıklı görünüyorsun. Hadi gidelim." Elini tutup onu ardımdan çekiştirirken "Bu bir kez daha tekrarlanmayacak." dedi.
"Sanmam." Tabiki tekrarlanacaktı. Evin kapısından geniş ön bahçeye çıktık. Araba kapıda bizi bekliyordu.
"Acaba kendine fazla mı güveniyorsun?"
"Elbette öyle. En çok kendime güveniyorum, ve haksız da sayılmam." Şöför benim için kapıyı açtığında gülümsedim ve bu Cihangir'in tuttuğu elimi sıkmasına neden oldu. Neyse ki o parmaklarımı kırmayı denemeden kolumu çekip arka koltuğa yerleştim. Cihangir de yanıma oturdu.
Oturur pozisyonda olduğundan daha da gerilip sıkılaşan pantolonu bu kadar güzel durmamalıydı.
"Sanırım sana bu kadar güvenin fazla olduğunu öğretmem gerekecek."
"Üzgünüm, ben kaybedecek hiçbir şeye sahip değilken bunu yapman biraz zor olacak."
"Benimle evlenmeyi kabul ettiğine göre, hala kaybetmekten korktuğun bir şeylerin var demektir."
"Bakarsın bir gün o şeyden de vazgeçerim. Ne de olsa şimdiden canımı sıkmaya başladı bile." O nişan için yer bakarken ben de ona bir mezar bakmalıydım. O zaman işler çok daha basit olacaktı. Hayatımdaki bu gereksiz erkeklerin hepsi için bir mezar bakmalıydım ve sonra da çekip gitmeliydim.
Yolculuğumu sinirli bir Cihangir'le tamamladım ve sonunda kendimi herkesin şık giyinip şişelerin dibine vurduğu o cennette buldum. Hayatımın son günü olsaydı, sınırsız içkinin olduğu bir partiye gelirdim.
Kırmızı halıdan yürüyerek salona girdik, anında bir garson şampanya dolu tepsisiyle gelip elimize bir tane tutuşturdu bile.
"Çok garip değil mi Cihangir?" dediğim kulağına doğru.
"Buradaki herkes senin hangi işlerle uğraştığını farkında ama bilmiyor gibi davranıyorlar."
"Yarısına bir şekilde para ödüyorum çünkü. Kalan yarısının da benden korktuğuna emin oluyorum."
"Ben de onlar için korkulacak biri miyim artık?"
"Kesinlikle öylesin." O elini belime koymuş beni yönlendirirken başımı hafifçe kulağına doğru eğmiştim. Vücudumun sol yanını ona yaslamış sayılabilirdim.
"Bu hoşuma gitti."
"Eğer daha da hoşuna gidecekse, eskiden de öyleydin aslında."
"Ah, evet. Bu daha da hoşuma gitti." Cihangir'in beraber iş yaptığı birilerinin yanına ilerleyip küçük masanın etrafında dikildik. Gelip geçenler evliliğimiz için tebrik ediyorlardı. Böyle apar topar evlenmemizin ardında bir bebek meselesi olduğunu düşünüyorlardı emindim. Ama bebeğin babası Cihangir'ken, o mini minnacık bir zigotcuk da olsa kimse onun hakkında konuşmaya cesaret edemiyordu. Neyse ki haplarla ve prezervatiflerle ve de Cihangir' le uğraşmak yerine bir spiral kullanıyordum. Hatta Cihangir'den öncesinde de. Henüz bilmiyordu.
Üçüncü şampanyamı da mutlulukla bitirmiş ve dördüncüyü hamile olduğumu düşünenler şerefine almıştım ki onları gördüm. Birkaç masa ötedeydiler. Yelda parmağındaki yüzüğü göstererek bir şeyler anlatıyordu ve ben aptaldım. O hayatını yaşarken Cihangir'le uğraşmayı onun için kabul ediyordum. Ben aptaldım. Hiç değilse bunu Giray'dan ve Miraç'tan başka kimse bilmiyordu. Hiç değilse.
"Burada hiç dans edilmeyecek mi?" diye söylendim tıpkı küçük bir çocuk gibi. Tek ayağımı sallamaya başlamıştım.
"Ben kızların masasına gidiyorum Cihangir. Hemen şuradalar."
Cihangir'in verdiği cevabı dinlemeden kızlara yanaştım.
Saçma ve upuzun bir merhabalaşma faslı yaşadık. Ben hala ayağımı yere vurmaya devam ediyordum. Kızlar elimi elleri arasına almış neyine bayıldıklarını anlamlandıramadığım dövmeme göz gezdirirken ben de bir Cihangir'in masasına bir Miraç'ın masasına bakıyordum. Miraç Yelda'yı kendine çekti hafifçe ve dudaklarından öptü. Dudaklarından. Onun dudaklarının sıcaklığını yeniden anımsadım dudaklarım üstünde. Bu kızlara ve bu saçmalığa daha fazla dayanmak istemiyordum.
"Sonra görüşürüz kızlar!" diyip elimi onlardan kurtardıktan sonra neredeyse ayaklarımı yere vura vura tekrar Cihangir'e döndüm. Yanındaki o gereksizlerle birlikte başka bir yere doğru gitmek üzereydi.
Kolundan sıkıca kavrayıp onu duvarın arkasına doğru çektim.
"Ne yapıyorsun Arya?" dedi şaşkınlık içinde. Duruşumuza uygun olarak sırtını duvara verdiğinde kendimi olabildiğince ona yasladım. Gerçekten de hayatımdaki bu gereksiz erkeklerin hepsi için bir mezar bakmalıydım ve sonra da çekip gitmeliydim. Ama öncesinde onlarla sevişmekten pek zarar gelmezdi."Beni bir an önce eve götür, çünkü sabaha kadar sevişmek istiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Günah Tohumu (+18)
ChickLit"Çünkü," elimi pantolonundan içeri doğru kaydırıp onu yavaşça okşadım. "Senin yaptığın, benim birazdan yapacağımın yanında çocuk oyuncağı olacak." Belki. O hırıltılı bir şekilde inlerken ellerimi aşağı yukarı kaydırmaya devam ettim. Bir elini beni...