Sevgilim?

27K 242 14
                                    


Hava yeterince aydınlandığında bir gram bile uyuyamamış olmanın ve Cihangir'in kucağında koltuktan buraya sabaha karşı gelmiş olmanın yorgunluğunu taşıyordum. Cihangir, kollarıyla yastığını sımsıkı sarmış uyuyordu. Onu uyandırmamaya özen göstererek yataktan kalktım. Önce kısacık soğuk bir duş aldım sonra da kafamı başka şeylerle meşgul etmeyi hedefleyerek geniş merdivenlerden aşağı indim.

Ben Miraç'a bu kadar bağlanmayı hiç istememiştim. Tıpkı annem gibi, bir aşkın kıskaçları arasında kalmak, gitgide güçsüzleşmek istememiştim. Oysa şimdi tıpkı annem gibi, başka biriyle kurulmuş evliliğimde kalbimde başkısının aşkıyla yaşıyordum.

Vaktin uygunluğunu uygunsuzluğunu önemsemeden ellerime bahçe eldivenlerini geçirip isteğim üzerine dün gelen çiçeklere yaklaştım. Arka taraftaki kış bahçesini minik çaplı bir seraya çevirmek istiyordum. Her şey normalmiş gibi bir şeylerle uğraşmalıydım.

Henüz bir çiçeği saksısına yerleştirmişken masanın üzerine bıraktığım telefonum çalmaya başladı. Yeni bir evlilik tebriğine hiç hazır değildim. Hele yapmacık kahkahalara hiç. Telefonu susturmak için elime aldığımda, kaydedilmemiş numarayı tanıdım. Miraç'tı. Tedirgin bakışlarımla etrafı taradıktan sonra, yeterince güvenli olduğuna karar verince telefonu açıp kulağıma getirdim.

"Kafayı mı yedin, aptal!?" Daha çok tıslamaya benzer sözler dudaklarımdan döküldüğünde Miraç bana duygusuz ve tekdüze bir sesle hızlıca yanıt verdi,

"Evet öyle oldu. Ve o adamın her şeyini istiyorum, her şeyini."

"İyi, alacaksın zaten. Tabi sabırlı olursan. İki günde ne yapayım istiyorsun?" Gözlerimle bahçeyi taramaya devam ettim.

"Onunla sevişmeyi biliyorsun ama, altına koşa koşa girdin değil mi?" Sesindeki ton kendimi garip hissetmeme sebep oldu.

"Kapa çeneni! Neyi nasıl yaptığım seni ilgilendirmiyor. Hem sarhoş musun sen?"

"Fazla sabrım kalmadı Arya, bana istediğimi ver. Ona istediğini yeterince verdin zaten, değil mi?" Kıskanıyor mu diye düşündüm bir an. Sonra hızlıca sıyrıldım bu halimden.

"İyi dinle Miraç, bir kez söylüyorum; bir daha ölüyor olsan dahi buradan aramayacaksın beni. Unut böyle bir numaram olduğunu. Ve de beklemeye devam et, mümkün olan en kısa sürede istediğini önüne sereceğim. Tabi ki bekleyemiyorsan, istediğin zaman vazgeçmekte özgürsün. Şimdi Giray'ı arayacağım. O gelip seni bulur. O zamana kadar kendine sahip çık." Cevabını beklemeden kapattım telefonu. Öncelikle arama kaydını sildim. Ardından da aramaktansa mesaj atmanın daha mantıklı olduğunu düşünerek Giray'a, Miraç'ı bulmasını söyleyen kısa bir mesaj atıp sildim. Telefonu yerine koyup, çiçeklere döndüğümde zamanlamam için şükrettim. Çünkü Cihangir içeri girerek bir şey dememe fırsat vermeden kollarını sıkıca karnıma doladı.

Burnu ensemdeki saçlara yapışırken sesi kapanmış dudaklarından boğukça çıktı,

"Çok erken kalkmışsın, Arya." İsmimi söylemesi bana oldukça ilginç geliyordu, kendimi tedirgin hissederek yutkundum.

"Uyanınca uyuyamadım tekrar." Dudaklarını hafifçe kıpırdatarak boynumu öptü.

"Bugün ne yapacaksın?" diye sordum Miraç'ın işine yarar bir şey bulma umuduyla. Derin bir nefes alıp sorumu cevapladı,

"Önemli bir işim var, Reşat Gemici'yi tanıyor musun?"

"Hıhı. Türkiye'ye dönecekti değil mi?"

"Evet,"

Eldivenlerimi elimden çıkardım.

"Ama iki gün sonra gelecekti."

"Öyleydi. 1 gün erkene alması için ikna ettim." Kollarının arasından çıkmadan ona doğru döndüm.

"Böylece diğerleri teklif sunmadan anlaşmayı sen yapacaksın."

"Tam olarak dediğin gibi olacak," sesinin kısık ve pürüzlü oluşu beni ürpertirken gözlerini dudaklarımda gezdirdi bir süre.

"Sevgilim." diyerek yarım bıraktığı cümlesini tamamladı. Ardından dudakları, tam olarak dudağımın son bulduğu noktaya bir öpücük kondurdu.

Günah Tohumu (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin