Lucy sessizce yanındaki cellata baktı. Karar verilmesi ne kadar daha sürebilirdi ki? Mezarının başından kalkıp cellatın yanına ilerledi.
" Hey, Azrail gibi görünen tuhaf yaratık, Kıymetli bir dakikanı bana ayırabilir misin?"
Cellat başını ruha çevirdi. Yüzünü örten tek parça siyah bir kumaş vardı. Lucy onun insana benzemediğini düşünüyordu. Başının üstünden çıkan iki kırmızı boynuzda buna kanıt dermişçesine parlıyordu ve sanki dokunsan kırılacakmış gibi bir hissiyat veriyordu. Onun dışında sadece boynuzları gözüküyordu zaten. Muhtemelen bu yaratık keldi.
Ama Lucy'nin bunu düşünecek kadar vakti yoktu. Hızlıca karar verilmesini istiyordu. Cellatın onaylayan başını gördüğünde yaklaşık 5 dakika geçmişti.
" Çok hızlısın. Herneyse, neden karar verilmesi bu kadar uzun sürdü? Bir bildiğin vardır herhalde..."
Ve yanıtı daha hızlı gelmişti. Kafasını iki yana sallamıştı. Lucy bıkkın bıkkın cellata baktı.
" Şaka gibi bir yaratık....eğer tekrar dirilseydim seninle ilgili cilt cilt kitap yazardım. Konusunu bile düşünebiliyorum...."
Lucy'nin arkasında beliren mavi ışık hüzmesi ile cellat o tarafa döndü. Karar verilmiş gibi görünüyordu. Cellat elindeki uzun siyah kıvrımlı orak ile Lucy'nin sırtını dürttü.
( Y.N: Orak bir tür uzun kılıç. Ama bir az büyük ve bayağı bir kıvrımlı.)
" Tamam. Biliyorum. Benimde senin gibi gözlerim var. Dürtüp durma!"
Lucy ışık hüzmesine doğru ilerleyip cellat ile ortadan kayboldu.
******
Lucy ellerindeki sarı yüzüklere bakıp duruyordu." Şimdi bu şeyler kelepçe öyle mi?"
Yanında duran Cellat kafasını aşağı yukarı salladı. Lucy tek kaşını kaldırıp cellata doğru biraz eğildi.
" Sen nereden biliyorsun kelepçeyi? Yoksa sizde mi aynı adı verdiniz?"
Cellat gene başını sallamıştı. Lucy geri önüne dönüp onu yargılayacak olan şeye baktı. Garip göründüğü kesindi. Ama Lucy ona ne canavar nede insanımsı yaratık diyebilirdi. Lucy garip şeye bakıyor ve onu bildiği herhangi bir şeye benzetmeye çalışıyordu. En sonunda aklına şahane bir fikir geldi.
" Buldum! Sen kesinlikle bizim dünyamızdaki kurbağalara benziyorsun! Hemde 3 aşamaya birden! Gerçi rengin biraz farklı ve gözlerin....ama yinede en çok bu uydu! Evet bundan sonra sana kurbağa diyeceğim!"
Elinde tuttuğu tokmağımsı şey uzun süre havada kalmıştı. Tip tip Lucy'ye bakıyordu. Ama kurbağa kızgın değil, aksine mutlu olmuş gibiydi. Lucy yandan gelen bir kıkırdama ile gözlerini büyüttü.
" Azrail efendinin sadece başını oynatabildiğini sanırdım..."
Cellat hızla kendisini toparladı. Lucy ise omuz silkmişti.
" Çok sıkıcısın. Neden daha iyi şeyler yapmıyorsun? Mesela konuşmak gibi basit birşey?"
Cellat başını sağ ve sola salladı. Lucy bunu bekliyordu. Kurbağa elindeki tokmağımsı şeyi önünde duran yuvarlak masaya çarptı. Ses ilginç bir şekilde rahatsız edici değildi. Lucy buna çok şaşırmıştı.
" Yargıç Kurbağa Bey, rica etsem bir kez daha vurabilir misiniz?!"
Lucy bu sesi çok iyi biliyordu. Ama ne olduğunu tam çıkaramamıştı.
Yargıç Kurbağa, Lucy'nin ona taktığı ismi sevdiği için bu önemsiz isteği geri çevirmedi. Birkez daha tokmağımsı şeyi masaya vurdu. Bu kez çıkan sesi çok net duyan Lucy gülümsedi.
" Evde duyduğum...her sabah beni o güzel sesi ile uyandıran kuşum...bülbülüm..."
Lucy, Yargıç Kurbağa Bey'e baktı. Gülümsedi.
Yargıçta elindeki tokmağı kenara koydu. Eli olduğunu düşündüğü yeri ile şıklatma sesi yaptı. Birden Lucy'nin önünde bir kağıt belirdi.
Kağıtta kendi dilinde yazılan bir kaç cümle vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şah Ve Piyonlar
Fanfiction"Dragneel, bir sonraki oyuna hazır mısın?!" Sakura saçlı çocuk zar zor nefes alıp veriyordu. Bu dünyadan çıkıp gerçek dünyaya geri dönmek ve sevgilisi Lisanna'ya kavuşmak istiyordu. Ama önünde duran bu kızın onunla güya oyun oynaması işleri zorlaştı...