" Uçuyoruz LAN!! Azrail! Kaldır kafanı çok güzel bir his bu!"
Lucy yukarıya çıkana kadar gülüp durmuştu. Ama cellat bir türlü uyanmıyordu. Ceylan ayaklarını mantarın zeminine bıraktığında Lucy ceylandan inip cellatıda ittirip düşürmüştü. Ceylana teşekkür ettikten sonra ceylan hızla uçarak uzaklaşmıştı. Lucy mantarın tepesinde olmanın mutluluğunu yaşıyordu.
Nedense çok mutluydu ve kesinlikle eğleniyordu. İçinden ise " İyiki bu yeri seçmişim!" diye geçiriyordu.
Yerde baygın yatan cellatı düz bir konuma getirdi ve yanına oturdu. Cellatın ne zaman uyanacağını düşünüyordu. Ve birde mantarın noktaları yerine garip şekillerinin oluşuda dikkatini çekmişti.
Bazı mantarlarda ay şekli, bazılarında karalamaya benzer çizgiler vardı. Ama hiç birinde nokta yoktu.
Lucy bu Dünya'nın kendi dünyasının aynısı olduğunu düşünmüştü. Ama bu dünyada herşey farklıydı. Acaba bu dünyada kendisi gibi olanlar var mıydı? Henüz hiçbir insanla karşılaşmamıştı. Ya da konuşabileceği biriyle. Merak ediyordu, acaba burada yaşayan sadece hayvanlar mıdır diye.
Lucy başını havaya doğru kaldırmıştı. Gökyüzü kendi dünyasında ki gibi değildi. Tamamen griydi. Bulut bile göremiyordu. Mantarlarda renksiz birşey olsaydı herhalde burada kendisini keserdi.
" Eğer öyle olsaydı muhtemelen intihar sebebim olurdu."
Üstünde durduğu mantarın boyutunu hesaplamaya çalışıyordu. En sonunda ise nefesini üfledi." Burada minik bir köy oluşturursun be! Boyum o kadar kısa olmadığı halde ben bile mantarları kesip biçmek istiyorum. Evet çok pis kıskandım."
Kendi kendine konuşmaya devam eden Lucy, kalkmakta olan cellatı fark etmemişti.
Cellat bir sağa bir sola bakındı. Lucy'nin kendi kendine konuşmasını duymasaydı tam arkasında olduğunu fark etmeyecekti. Ayağa kalkıp Lucy'nin yanına doğru ileredi. Tam sırtına dokunacakken Lucy ani bir hareketle dirseğini cellatın alnına geçirmişti. Cellat sarsılarak yere çömelmişti. Lucy ise başını yavaşça arkasına çevirmişti. Cellatın yerde başını tuttuğunu gördüğünde korkuyla iki adım geriledi.
Cellat başının dönme hissinden kurtulduktan sonra Lucy'ye dik dik bakmıştı.
" Üzgünüm....bilerek olmadı!"
Cellat sessizce ayağa kalktı. Lucy'ye karşı hissettiği tek şey korkuydu. Evet kesinlikle sağı solu belli olmayan Lucy'den korkuyordu. Lucy ise onu takip ediyordu. Ama tabi ki özür dilemeyide ihmal etmemişti. İkisi bu koca mantarın üstünden nasıl gidebileceklerini düşünüyordu.
Lucy'nin aklından yine çılgın bir fikir geçip gitmişti.
" Azrail! Çok iyi bir fikrim var! Mantarların üstünden zıplaya zıplaya karşıya geçelim!"
Cellat gözlerini kocaman açıp Lucy'ye baktı. Sonra ise Lucy'nin ayaklarına...
Lucy kendisini alıştırmak için ayaklarını zıplatmaya hazırlıyordu. Cellat ise ellerini iki yana açtı. Ama ne yaparsa yapsın bu kızın çılgın birşeyler yapmadan duramayacağını anlamıştı. Lucy hızını birden arttırıp kendilerinden biraz daha uzakta kalan mantara doğru zıpladı. Lucy'nin çığlık sesi ile gözden kaybolması bir olmuştu.
Cellat biraz telaşlı bir şekilde Lucy'nin yaptığı şeyi yapmayı denedi. Sonra oda birden havada buldu kendisini.
Lucy'nin yanına varmıştı. Lucy ise korkmuş bir edayla bakıyordu cellata.
" Seni ikna etmem gerekir sanmıştım. Bu demek oluyor ki bana alışmaya başladın!"
Cellatın tepki vermeyişini fark ettiğinde kaşlarını çatıp söylendi.
" Bir tepki ver be! Tamam az önce söylediğimi geri alıyorum! "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şah Ve Piyonlar
Fanfiction"Dragneel, bir sonraki oyuna hazır mısın?!" Sakura saçlı çocuk zar zor nefes alıp veriyordu. Bu dünyadan çıkıp gerçek dünyaya geri dönmek ve sevgilisi Lisanna'ya kavuşmak istiyordu. Ama önünde duran bu kızın onunla güya oyun oynaması işleri zorlaştı...