SAMİMİ BİR AŞKI YUDUMLA...
Taklidi bir aşkın yapıtı nefis’tir. Nefis samimi olmayan bir imanın taşlarını kalbe öremez. Nefis öyle bir perçindir ki insana; doğru sandığın her bir yanlışın, aslında arkasında saklı kalan bir doğruluk aynasıdır. İnsanın hatalarını doğru göstermekle kalmayıp doğruluklarından saptırmasına neden olur.
Aşk demi demlenirse yüreğe tam samimi kale surlarıyla, nefis fayda vermez harama yaklaşsa da insan. Çünkü dem oturmuştur, aşk suyun bulanmış, aşk yudumun kabarmış sen aşk olmuşsundur, aşkta sen...
Bir yuvadır kalpte iman, insan karanlıkta hisseder kendini aşk suyu kaynamamışsa, ama karanlık diye bir şey yoktur aslında karamsarlık vardır. Karanlık sadece ışığın yokluğudur... Işık yoksa eğer karanlık hep olacaktır hayatta. Sen ışığını Allah seçersen eğer o yol tutar, yol verir sana o ne güzel vekildir. ‘’ Hasbunallâhu ve ni'mel vekîl ‘’ diyoruz. Bu ışığın yürekte çıkış noktasıdır adeta çünkü "Hasbunallâh - Allah bize yeter" demektir. Bu bize acizliğimizi, rabbimize olan açlığımızı ifade ediyor. Ne güzel bir aşk değil mi? Ona, Resul'un, hatta bu duanın gerçek sahibi İbrahim peygamberin Allah ondan razı olsun, onun duasıyla yaklaşmak, onu en güzel kul eden, onu en sadık ve en güvenilir kul eden hareketinde bulunmak bir Hz.Muhammed(s.a.v) gibi bakmak Allah'a. Secde de aşkı yudumlamak, aşk demine ermiş yüz tenindeki abdestin nemini solurken vücudun, sen susup yaradan diyorsun Allah bana yeter diyorsun. Cevabını duyar gibisin sanki meleklerin naatların da ‘’Yettim kulum sen yeter ki sabret’’ diyor Allah duymuyor musun? Hala, aşkın maşukuna erişini... "Ve ni'mel vekîl-O, ne güzel vekildir" diyoruz ardından, onu vekil tutuyoruz. Vekil’im ben eremem senin benim için umduğun o dert yolunun sonundaki huzur bahçesine. Ben seni vekil tutuyorum çünkü sen mutlak iktidar sahibi ve Yegane Galip olan Allah’sın sen Râfi’sin yükselten de düşüren de sensin. Beni umduğuma erdiren sensin, vekil sensin deyip ona sığınıyoruz. Derdi veren odur, çünkü biliriz ki dert biterse ömürde biter..
İman da bu ya aşk deminin buharı sarhoş eder mümini, yudumla öyleyse aşkı, kendini kendinde bularak. Her dakika kalbini Allah’la meşkul etki Allah’ta meşkul etsin kendin de seni...
AŞK DEMİNİN BUHARI...
Aşkın yaşı yok dedik aşkı aşk eyleyene aşkı çok gördük. Samimiyetin bir nebze içtenliği iste Allah'a olan muhabbettir. Haram Allah'a çekilen bir perdedir. Duada kabulunun yoludur, haramdan helale aşk için hicret etmek... Bu Allah için atılmış koca bir adım değil mi?
Allah'a yakınlaşmanın bir diğer yoluysa namaz’dır. 5 vakit tek yöne... Zor gelir insana nefsi kaldırmasada, aslında bunu zor kılan yaşama şartları, Müslümanlığı yaşayamadık, çünkü Müslüman olmaya alıştık, sonradan görmedik biz hep gördük Allah'a olan bu mukaddes yolu. Aşkın miracı, dem buharının misk kokulu namazıydı. Yeni Müslüman olan kardeşlerimiz ne güzelde mümin olup, biz hep mümin olanlardan daha güzel secde eder, secdesini uzun tutar secdeye baş uzatıp aşkın şehadetine ererler.
Ne acıdır ki yeni Müslüman olanlar bizim hakkımızda bunu söyle diyebiliyor ‘’ Biz şimdi ki Müslümanlara bakıp İslamı seçmedik! Çok şükür ki onlardan da öğrenmedik... ‘’ ne ağır bir hitap... Senin mirasın, senin üzerine elbise olması gerekler seni örneklikten kaçıyor. Çünkü samimiyeti kaybettik, biz dünyanın bir parçası olduk halbuki dünya bizim bir parçamızdı. Biz varız ki dünya da var...
Allah'a aşk yolu olan namaz bize zor geliyor. Belki içinizdeki samimiyeti bir nebze titreten bir örnekle anlatıyım. Okulda birinden hoşlanıyorsunuz. Gidip de ona bir türlü açılamıyor bir türlü hissettiklerini söyleyemiyorsun, ah ! Bir söylesen bir anlatsan şu içini rahatlayacaksındır sanki dünyalar senin olacaktır. Bir bakıyorsun ki o sevdiğin kişinin en yakın arkadaşıyla senin aran iyi, onunla birazda olsa haftada bir de olsa, bir muhabbetin var. O eski dostun adı namaz! Gidiyorsun o eski dosta diyorsun ki;