Uzaktadır her şey, hep... yalnız ölüm,
Her yerde, her an yakınımız, ölüm.
Her Şey Uzaktadır/ Ahmet Muhip Dıranas21 Ağustos 2016
Karanlık, şehri esir almış ve saat 03.21'i gösterirken, Yankı salonun ortasında tek başına oturuyordu. Tam karşısında acımasızca ilerleyen saati izliyordu. Salonu aydınlatan tek şey pencereden içeri süzülen ışıktı. Giriş katta oturduğu için sokak lambasının ışığı ihtiyacı olduğu kadar içeriyi aydınlatıyordu.
Dirseklerini dizlerine yaslamıştı ve gerginlikle onları sallıyordu.
03.22
Yankı'nın gözünden bir damla yaş düştü.
Gökçe'nin o kültür merkezinde kayboluşunun tam on birinci yılıydı. On bir yıl önce bugün, bu saate Burcu, Yankı'yı aramış ve Gökçe'nin nerede olduğunu bilmediğini söylemişti. Yankı tüm o dakikaları tekrar yaşadı. Erdem ve Hakan'ın içeri girişi, Gökçe'yi sabaha kadar arayışları ve sonunda Gökçe'nin annesini arayışları geldi aklına.
O gece Yankı'nın telefonu tam 03.22'de çalmıştı. Yankı bu saati asla unutmuyordu.
Hav!
Yankı'nın düşünceleri güçsüzce çıkan bir havlamayla bölündü ama genç kadın umursamadı.
Hav!
Yankı ses gelmesin diye camı kapatmayı düşünürken birden duraksadı. İşaretlere çok inanan bir insandı. Ona göre Tanrı, yaşamamızı daha anlamlı kılmamız için yapmamız gerekenleri bize küçük izlerle bildiriyordu.
Bir keresinde bir kitapçıda dolaşırken, uzun süredir okumayı istediği ama nedense hep ertelediği bir kitabı ne zaman alacağını düşünmüştü. Tam o an kafasını çevirdi ve o kitabı tam karşısında gördü. Böylece o kitabı okuma vaktinin geldiğini anladı. Garip bir inançtı ama Yankı'yı iyi hissettiriyordu.
Ölümünün on birinci yılında, tam ölüm saatinde... Bu, Yankı'nın ara sıra kovaladığı küçük işaretlerden miydi yoksa sıradan bir tesadüf mü?
Balkonun kapısını açıp sesin nereden geldiğine odaklanmaya çalıştı.
Hav!
Bir havlama daha duyunca başını sola çevirdi ve orada köşeye sinmiş yavru bir labrador gördü. Köpek o kadar korkmuştu ki Yankı'nın gözlerine bakınca sessiz kaldı.
Yankı çevik bir hareketle, çıplak ayaklarını umursamadan, parmaklıklardan aşağı atladı. ''Merhaba,'' dedi kendisine kocaman gözleriyle bakan yeni dostuna. ''Seni arkadaşım mı gönderdi?''
Yavru köpek sanki ne dediğini anlamış gibi başını hafifçe yana yatırdı ve tekrar havladı.
''Yoksa sen bana Gökçe'nin bir hediyesi misin?'' Bu soruyu sorarken birkaç adım atması köpeği korkuttu ve hayvan küçük patileriyle geri geri gitti. Tam hızlanacaktı ki Yankı hızla köpeği tuttu ve kaçmasına fırsat vermeden kucağına aldı.
Hayvanı sakinleştirmek için başını okşadı ve o an düşündüğü tek şey Gökçe'nin köpekleri ne kadar sevdiği oldu.
*
Yankı o gece yeni arkadaşını bir güzel yıkadı, mutfaktan bir şeyler ayarlayıp hayvanın karını doyurdu, kullanılmamış eski yastıkları salona rahat uyuyacağı bir yer olması için yığdı.
Tüm bunları yaparken saat oldukça ilerlemişti. Bu yüzden kapısı öğlen çalınınca pek mutlu olmadı. Saat o kadar ilerlemesine rağmen uykusunu alamamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜLER KONUŞAMAZ
Teen Fiction"Karanlıkta kalınca gözlerini sımsıkı yumardı çünkü kendi yarattığı karanlık, maruz kaldığı karanlıktan daha vicdanlı gelirdi." 21 Ağustos 2005. Saat 02.53 Sadece eğlenmek için beş arkadaş yola çıktılar. Fakat gecenin sonunda eve dört kişi döndüler...