PİSKOPAT...

13 2 0
                                    

Ormanda ilerlerken çalılar ve dikenli bitkiler bacaklarımı parçalamaya devam ettiler... Hani bir insan bir umut arar ama gönlündeki kabuk bağlıyan yara birden kanar, Kimse görmesin diye ağlar kimse duymasın diye susar kimse bilmesin diye çabalar ama bir an tüm çaban boşa çıkar yaa işte bacağımda açılan her yara bundardan ibaretti...Ben can kırıklarım ile yoluma devam ederken, birden cinsiyeti belirsiz bir insanın bana doğru yürüdüğünü, bi dakika yaaa hatta koştuğunu  gördüm. Gözlerimi sanki ufukları keskince göre bilecek gibi kısarak bana doğru koşan insana baktım. Cinsiyeti bana yaklaştıkça belirginleşen bu kız bana doğru koşarak

"Yardim edin lütfin yarrdiim idiin." dedi. Titrek sesi ole.Ama türkçe kelimeleri hatalı ve bı o kadarda yanlıştı bu yüzden anlamam biraz zor du.Önümde yeşil ve yaşlı gözleri ile bana bakan kadının, yüzünün güzelliği anlatmaya yetmezdi...Altın sarısı uzun ve düz saçları, aynı uzunluğa erişen kirpikleri ile adeta yarışıyordu.Kiraz rengi bir ruj sürmüştü ama dağınık bir rujdu. Sanırım ağlarken gözyaşları dudağına akmış göz yaşlarını  silmek isteyince elinin tersiyle silmiş gibi... En çok ilgimi çeken ise üzerindeki pariltili askılı elbise idi.Bu elbise ile sanki escort kızlara benziyordu.Terbiyesizlik yapmak istemem.Dur bir dakika bu kız escort kızdı.Uzun uzun ona bakarken benim omuzlarımı tutup,

"Yardiiim edinin lütfiin meni öldüriicek yardiim. "
ben olan biteni anlayayım dediğim an arkadan bize doğru yaklaşan bir kaç gölge ile bir el ateş sesi duyunca koşma başladık.Ellerinden tutup ormanda var gücümüz ile koştuk...Onun neden peşinde olduğunu anlamıştım sanırım.O nu şimdi anladım.Çok garip hayat kimine servet veriyor, mutlu yaşıyorlar kimine huzur veriyor,Neşesini harmanlıyor bize ise ACII , HÜZÜN, KEDER KALIYOR... Ben ciğerlerimin bana direnişine aldırış etmeden kızın adımlarını kendimkiyle eşitlemeye çalışıyordum. Kadın ise korkarak  ve titreyerek bana ayak uydurmaya.
Koştuk...Koştuk...Koştuk...
acılarımızdan , kederlerimizden,hüzünlerimizden, kurtulmak için ÖNÜMÜZDE Kİ, MUTLULUK IŞIĞINA KOŞTUK...Tabii ben ve kız var gücümüz ile koşarken orman içinde çıkan otoban yolunu bulduk otobanda  bizim mutluluk ışığı zannettiğimiz ışık aslında peşimizde olanların araba farlarıydı.Yolun ortasında nefeslerimiz rahatlayana kadar durduk...Kız onlardan korktuğu için birden arkama küçük bir çocuk gibi saklandı.Ve ben benim kelimelerimi ce heveslerini kesen nefesim'in rahatlayıp kelimelere yol vermesini bekledim...Ben beklerken arabadan inen orta boylarda, uzun saçlı bebek suratlı bir adam bana bakıp,

"Sonya... nereye böyle? "

Korkudan tir tir titreyen kız bana bakarak kulağıma fısıldadı,

"lütfiin meni ona verme!"
Omuzuma attığı eline kafifçe iki kere dokunup,

"Merak etme seni benden hiç  kimse alamaz!"

Korkak bir tebessüm ile bana güvenmeye çalıştı.Karşımda duran adam ise bana bakıp az önceki cümlesini tekrarladı.'Onu sana verecek göz var mı?' dedim içimden onun ile inen üç kişiye

"Yakalayın şunları "

Komutu verince kızın kolundan tuttuğum gibi arkamıza bile bakmadan koşmaya başladık. O an okadar hızlıydık ki içimden 'Hadi be Hazan tabana kuvvet kızım ' demek beni daha güçlü kıldı. Kız hızlı olmak istesede ayağında ki Beş santimlik ayakkabı hızına engel oluyordu...Ve eminim de canı çok yanıyordu.'Umarım topuğu kırılmaz...' der gibi hizaya dizdim yine içindeki sese seslenerek.Hani bir söz vardır."Korktuğun başına gelir" diye işte tam da benim başıma geldi.Topuğu kırılan ayakkabı kızı yer ile bir etti.Kırılan ayakkabı yüzünden yere düşen kız,önce bir çığlık atıp sonra yere düştü be beni kurtarmak adına bana baktı...

"Abla sen gaç gurdar gendini meni möş ver!" kendi derdine yanacağı  yerde bana yanıyordu.Ona bakıp

"BENDE SENİ onlara verecek göz varmı? "

Bedenim'in Katili...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin