23.Temiz bir sayfa...

12 0 0
                                    

"Sevdim be seni BUDALA... Canımdan çok kendimizden çok sevdiğinden çok sevdim Seni..."
Görkem bana bakıp kekeledi.
"Ta- tabi tabi kala bilirsin çok mutlu olurum ben"Kafamı sallayıp tebessüm ettim...Deli bu kız ayağa kalkıp bana baktı ve canlı bir müzik açıp tekrardan yanıma oturdu ve bende koltuktan doğrultup.Oturdum.Bana bakıp cesaretlendirdi.
"Şimdi ne olursa olsun bir birimizi hep dinleyeceğiz tamamı...Ve ne olursa olsun bir daha aşık olmayacağız..."
Kafamı sakladım.Güç bela ayağa kAlktım.Tam arkamı dönüp banyoya yöneldim.Kapı çaldı.Görkem ayağa kalkıp kapıya yürüdü. Ve kapıyı açınca sinirlendim.Ufuk koşarak yanıma geldi.Kolumdan tutup kendine çevirince bir elini de yüzüme koydu.Gözlerimin içine bakarak,
"Hazan ben seni seviyorum sadece seni sen beni yanlış anladın"Yüzümdeki elini tutup itim sertçe ve,
"Sakın bir daha bana dokunma!!"Arkama bile bakmadan yuriyeyim derken birden bileğimden tutup kendine cevirdi ve brlimden tutup sarıldı...Uzaklaşmaya çalıştım ama olmadı çok sert tutuyordu.Olayın ciddi yerinde değildi sanırım.
"Hazan sen benim o fahişe ile birlikte olduğumu falan mı düşünüyorsun?"Cevap vermedim.Daha çok sokuldu koynuma ama oralı bile olmadım...Çünkü sana inanıyorum BUDALA.Sana eskisi gibi güvenmiyorum.kendimi çektim,
"Git buradan seni görmek istemiyorum."yüzündeki mimikler bir santim bile hareket etmedi...
"Hazan bak sen bilmiyorsun!! O kız bana aşık ama ben onu sevmiyorum...Ben yanlız seni seviyorum.O sadece bana takıntılı.Bu gün öğleden sonra bana geldi güya yeni baskın için avukatım olacaktı.Ama niyeti başkaydı saçma sapan giyinip evime geldi ve içkileri içmeye başladı ben sarhoş olacaksın diyecekken çoktan kafası güzel olmuştu.Bana asıldı,Beni kendine yakıştırıyor şizofrenin teki..."Gözlerimi gözlerine sabitledim...Ve gerçekten ilk defa bu kadar gerçekci baktığını gördüm.Ama hala güvenmiyorum.Tip tip bakıp,
"Anlattıkların umrumda değil!!!! Şimdi git buradan!"işaret parmağımı kapıya çevirerek git komutu verdim.Kafasını kapıya çevirip uzunca bir şeyler planladı ve kafasını tekrardan bana çevirdi...
"Tamam öyle olsun gidicem"Diyince güldüm.Ama bu gülüş son GÜLÜŞÜM oldu ki,
"Ama sende benim ile geleceksin!"Diyip omuzuna aldı."Heyy ne yapıyorsun sen!!In dir beni hemen Ufuk UFUK...!"
"Biraz susmayı dene!"Kapıdan çıkarken Görkem de Ufuğun omuzlarına vurarak,
"Indir arkadaşımı pis sapık! "
Ufuk tek eli ile Görkemi itti.
"Sen sus Küçük hanımın avukatı..."Dedi yine sırıtarak.Ufuğun omuzlarına varmaya hala devam ediyordum.Tabi oda beni dinlememeye...Büyük siyah cipinin kapısını açıp beni arka koltuğa Gelişi güzel bir bavul misali fırlattı camam doğru ilerledim cama vurarak,
"Ufuk bak aç kapıyı çok köyü olacak ha"Cama o kadar sert vuruyordum ki kırılacak diye korkuyordum.Arabanın önümden hızlıca şoför koltuğuna oturup arabayı çalıştırdı. Direksiyon başındaki Ufuğun kafasına ve omuzlarına vurarak,
"Indirsene be durdur şu arabayı!"Ufuk tam omuzunu kenarına vurduğum elimi yakaladı.Ve sıkı sıkı tutup bana baktı.Sırıttı pislik.Ve dudaklarını yaklaştırıp öptü.
"Ne yapıyorsun sen be Sapık!"
dedim.Ön camdan arkaya bakarak,
"Dur bak ben sana daha neler yapacağım..."Ne diyor bu sapık? Ne anlatmak istedi bu ruh hastası?Ne kast etti?Acaba pis birşeyler yapmaz demi?Ben korka korka arkamdaki koltuğa çiçek yaparak yaralandım.Bilmiyorum o anın verdiği yorgunluktan dı herhalde.Uzanim diye
yaslandığım koltukta uyuya kaldım.Kaç kilo metre geldik nereye gidiyoruz hiç bilmiyorum.Ama eminim ki baya gelmiştik.Uyandığımda Ufuk bana bakarak,
"Uyandın mı?"Nerede olduğumu hatırlayarak,
"Gözlerimi açtığıma göre uyanmışımdır demektir.Demi serseri!"Cık cık edip kafamı cama çevirdim.Ufuk arabadaki müzik çağları açtı.Ve her zaman dediğim gibi hiç ummadığın bir anda en sevdiğin müzik senin imdadına yetişir...Radyodan kulağıma efil efil süzülen müzik beni bir anlığına da olsa bam başka bir hayatta bam başka bir yerde bam başka bir insanmış gibi karşılaştırdı.SENİ SEVERDİM...gerçektende seni SEVERDİM.Bir yanım Ufuğa inanmak istiyor bir yanım ise aslında baştan beri yalan söylediğini umuyor...Kafam karışık daha önce hiç karışık olmadığı kadar karışık.Ufuk bana seslenerek,"Işte geldik"Araba durdu. Kendimi sallayıp kendime geldim.Ve etrafa baktım. Karanlık olduğu için boş bir karartıdan başka birşey göremedim.Ama inmemektede kararlıydım bana yapraklarından korkuyordum...Koltuktan bana doğru dönüp,"İnmiyecek misin?"Boynumu çevirip kafamı hayır anlamında salladım.Önüne dönüp,
"Peki o zaman benden günah gitti!"Korktum hemde çok...Arabadan inip arka kapıya doğru yürüdü.Bana doğru yaklaştığında korktum ve kapının diyer taraftaki kapıyı doğru kaçtım.Kapıyı açtı ve kafasını daha doğrusu gövdesinin yarısını arabaya koydu."kendin incelesin eğer ize isen ben seni indiricem..."Omuzlarımı sirkeleyerek "Bana ne be inamiuorum!"
"Peki o zaman ben indirmesini bilirim..."Kapıyı kapattı.Ve sonsuz karanlıkta kayboldu.Ne yaptığını anlamak adına her iki taraftaki camlara yapışarak etrafa baktım.Arka cama hatta ön cama da yapışarak baktım ama Ufuk yoktu...Ve bahse girerimki şu anda beni indirmenin bir yolunu buluyordur.Iki üç dakika ortalıktan kayboldu.Ve elinde küçük bir fener ile sol kampının camından belirdi.Elinde birde küçük bir kafes vardı.Ama inanın içinde ne olduğuna dair en ufak bir fikrim dahi yoktu.yaklaştı.Kapıyı açtı ve kafesi bana doğru doğrultu."Ufuk allah belanı versin uzak tut onları benden tikim var bak çek şunları..."Kafesin içinde beş altı tane şey vardı şey mikimaus...Yani FARE.
Ufuk,
"Şimdi tekrar diyorum iniyormusun inmiyor musun?"
"Tamam tamam allah aşkına çek şunları...Ve çekti.Arabadan inince kafesin kapağını açıp fareleri saldı.Ben ise arabanın etrafında bir öyle bir böyle bağıra bağıra çığlık atıyordum. Tabi bizim bay ukala kıs kıs gülmekten başka bir bok yapmadı.Yanına vardığımda,
"İşte böyle indirdiler adamı..."Güldü.Kahkahalara boğulurcasına, "Beni takip et!"Dedi.Onu takip elekten başka bir çare bulamadığım için ellerimi çiçek yaparak yürüdüm. Üzerimdeki gece elbisesi yerdeki tüm çalı çırpıyı topladı.Ufuk küçük bir eve girdi.Evin bir tarafı daha doğrusu geneli duvar ama bir tarafı batan aşağıya cam kırılmaz cam.Ben eve girmedim.Biraz kapıdan gerideydim.Ufuk sanırım lambaları açtı ki cam taraftan ışık yayıldı.Ve o camdan dışarıya bana doğru baktı,elini havaya kaldırıp yelpaze gibi sallayıp gel komutu verdi.Ama ben yine inadıma bakıp omuzlarımı silktim.Kaşını kaldırdı ve camdan kapıya doğru yürüdü.Kapıda ellerini çiçek yapıp tek omuzu ile kapıya yaslandı.Ve,
"Eğer içeriye girmez isen kurda kuşa y olursun."
"Sana yem olmaktan iyidir.Ayı..."
"Eh sen bilirsin!"Kapıyı kapattı.Ve kapıya doğru yürüdüm sırtımı kapıya yasladım ve yere çökerek oturdum.Biraz geçti hava soğudu,üzerimdeki elbiseden geçen her soğuk hava bedenime işledi adeta.Soğuktu baya soğuktu hemde...Ama onun ile kalmaktan iyiydi.O da elinde bir kupa bardağın da çay içiyordu. Bana baktığın bile farkında değildim.Oturduğum buz gibi mermerde birazcık popom uyustu tabi.Kalmak istedim ama gidecek yerim yok uyusam başımı koyacak bir omuzum yok düşünmek isterdim buna yetecek gücüm yok kalbimin boşluğuna düşmek istedim atacak beni kendine yutacak bir adam yok...yok yok yok nereye kadar böyle yok? Ufuk kapıyı açtı ama hiç sendelenicek hal yoktu.Bu yüzden kendimi bile ileri çekmedim.Öylece kapinin önündeki beyaz mermerde oturdum.Omuzlarımdan belime süzülen bir kol baldırlarıma sarılan bir el ne oluyoruz? Beni kaldırdı usul usul suratına baktım.Yüzü o kadar asildi ki,Bakışlarında kaybolmak, dudaklarında boğulmak isterdim.Eğer benim için değerli bir insan olsaydı belki o zaman gerçek güvenimi kazana bilirdi ama ne çare! Öyle bir şey dair yok.Kaldırdı ve içeriye aldı.Uykuluydum ve felaket uykum vardı...Üzerimdeki elbiseden sıkıldım.Ve üzerindeki dantel olan elbiseyi çıkardım.Altımda sadece Etek ve büstiyer kaldı.Şu an daha rahattı.Uzandım dağılan saçımı açıp rahatlattım.Şu an gerçekten uyumak istiyordum.Ve Uyudum.Tüm olasılık tüm felaket tüm gerçek.Bir...En azından onun hakında düşündüğün tüm olasılıkları karşılaştır.İki...Ola bilecek tüm felaketlere hazır ol.Ve ÜÇ...Uğruna tüm olasılıkları ve felaketleri karşına aldığın kişiye dön bir bak Senin KADAR GERÇEKMİ?sustun demi biliyorum sustun...Sabahın o gold rengi yine üzerimdeydi.Kafamı kaldırdım ve baktım etrafa güneş her yeri altın rengine çevirmişti bile.Etraf karanfil kokusu ile buram buram kokuyordu.Tamamen doğruldum. Üzerimde gri renkte yumuşacık bir Hırka vardı.Üzerime attım ve ayağa kalktım. Ufuğu aramaya başladım.Evin her odasına baktım ama yoktu.Ev tam Dört oda artı salon artı amerikan mutfağı ile gözler önüne serilen bir evdi.Hırka ile beraber kapıya yöneldim.kapıyı açtım ve dışarıda yağmur çisiliyordu.Önümde kocaman yem yeşil olan bir bahçe etrafı ise ağaç dalları ile kaplı çitti.Çok büyüktü. Kocaman Çam ağaçları soluk gökyüzü ...Ufak ufak gök yüzünden yer yüzüne iniyordu.Annem küçükken bana yağmurlar hakkında bir gerçek söylemişti...
"Anne sen yağmur damgalarını saya bilir misin?"Annem eğilerek her iki omuzumu her iki eli ile sıktı ve,
"Kızım her bir damlayı melek yer yüzüne kavuşturur ve bir daha o meleğe sıra gelmez."Senin anlayacağın bir melek bir yağmur damlasını yere indirdimi bir daha ona yağmur damlası indirmek düşmez...Ama hala Ufuğu göremedim.Evin arkasına yürüdüm. Ve evvet orada.O an aklımdan'Dur biraz birazcıkda ben onu korkutayım...'dedim...Ve telrar arkamı dönüp Evin önüne geldim.İçeriye girdim.Arayacağım şey mutfakta ola bilirdi.Mutfağa girdim ve ocağın oradaki siyah bir çakmak aldım.Hemen salona girdim ve sehpanın üzerindeki kolanyağını da aldığım gibi tekrardan kapıya yöneldim.Gri hırkayı kolanyayı be çakmağı yere katıp banyoya koşup,küvetin yarısına kadar yetişen suya girdim.Üzerimin tamamen ıslak olması lazımdı...Ve parkeleri islatacak kadar yaş olmuştu eteğim ve büstiyerim.Hemen kapıya koştum.Allahtan Ufuk dışarıda odun kuruyordu. Yoksa planım alt üst olurdu.Her neyse,Kapının önüne attığım hırkayı yere derdim.Ve kolanyağını kapağını açıp hırkaya boşaltım.Her yerine iyice dağıttım.Ve yerdeki siyah çakmağı aldım. Yavaş yavaş duvarın arkasından Ufuğa doğru baktım.Çok eğleniceğiz...Ve evet hazırdım.'bittin sen ödün bir yerlerine kaçacak Ufuk bey'...Elimdeki çakmağı yaktım.Hırkayı daha çok saradım kendime...Altım yaş olduğu için bedenim zarar görmezdi.Ve yanan çakmağı hırkaya yaklaştırdım.Ve alev alan hırka ile beraber bağıra bağıra Ufuğa doğru koştum...
"AaAa Ufuk yardım et yanıyorum..."Rol yaptığım için pek te Ufuğa dikat edemedim AMA en son elindeki balta ile etrafımda koşup "A HAZAN Hazan sakin ol"diyordu.ŞAPŞAL... "Ufuk yardım etsene yanıyorum cayır cayır..." dedim.Ve bir an düşündüm biraz daha abartmalı...Ufuk elindeki balta ile bana bakarken ben kendimi yere attım ve Ölü taklidi yaptım.Ufuğun yüz ifadesini gözüm kapalı göre biliyordum.
"Hazan Hazaaaaaaan " baktı ve hala hırka yanıyordu.Yanan bir ölü taklidi eminim üç buçuk atmasına yetmişti...Yanıma yaklasamasada bağırdı,"Hazan Hazan uyan!!"korkmuştu.Ve sanırım alevleri hiçe sayıp yanıma eğildi salak mı ne? Fazla bir şey olmasın diye,Gözlerimi açtım ve,
"Ne o Ufuk bey çok mu korktunu"Ufuk bana şaşkınlık içinde baktı.Bu kadarını oda düşünmüyordu.Ve hırkayı üzerimden attım.
"Sen se- Beni kandırdı!"Kafamı saklayıp,
"Hep sen mi korkutacaksın nasıl korktun ama"Güldüm.Keşke yapmaz olsaydım.Ayağa kalkınca,
"HAZAN..."
"Hı"dedim.Gülümseyerek.
"Kaç"
"Ne?"
"Kaç benden yoksa sana çok acımasız davrana bilirim..."Üzerime geldi tek çare dediği gibi ondan kaçmaktı.Ve koca bahçede kovaladı beni.
"Ufuk ne olur dur gücüm kalmadı..."
"Sen bu oyunu oylamadan önce düşünecektin."E birazcikda haklıydı.Ve korktuğum başıma geldi.Koca bir monotonun ardından beni belimdem tutarak yakaladı ve kulağıma fısıldadı.
"İŞTE ŞİMDİ KORK BENDEN"srıtıyordu.Beni kucağına aldı.
"Ne yapacaksın bana?"
"Ona odama çıktık mı? karar veririz..."Ne !!! ne saçmalıyor.
"Hayatta olmaz!"
"Susar mısın"
"Olmaz indir beni!"İçeriye girdik ve tek ayağı ile kapıyı itip kapattı.Her şey an ve an gözler önündeydi...Odasına çıkıyorduk. merdivenlerin kollarını tutarak,
"Ya indirsene beni"
"Sen bunu çoktan hak ettin küçük hanım..."Of allahım ya ne yapicam ben şimdi? Odasına çıktık evet çıktık.Ve kapıyı açtı.Odasına göz ucu ile baktım.Ferahtı...fil dişi boya ile yatağının sifon siyah rengi zıtlaşmıştı.Ne olduğunu bilmediğim ve hangi şekli beli olmayan panolar vardı.Kocaman beyaz bir gardrobu ve küçük bir sehpası...Kafamı kafasına çevirerek,
"Ufuk" kararlıydı...Beni yatağa uzattı. Ve her iki kolumu arkAya götürerek yataktan destek aldım. Ufuğa baktım.Üzerindeki beyaz gömleğin düğmelerini açmaya başladı.Kaçamazdım.Kapıyı kilitledi...Düğmeleri açıktı. Bayada çekici bir bedeni vardı ama inan olmuyordu.Gömleğini çıkardı ve kenarindaki tekli koltuğa attı.Üzerime doğru yürüdü.Ayağa kalktım.Aramızda dört yaş vardı. Ve hali ile benden de uzundu.başımı kaldırdım ve yüzüne baktım.Enfes...
Bana baktı ve sırıttı.Başını eğdi dudaklarıma doğru.Ve öptü ben ise hareketsiz hiç bir karşılık vermedim.Çünkü istemiyordum.Yatağa itti ve uzandım.Üzerime çıktı elini çıplak olan beline sardı,ve çıplak bedenine dayadı.Hala üzerimdeydi ama ben karşılık vermedim.Taki ellerini eteğimin altına götürene kadar...Bir an,
"İSTEMİYORUM..."diyene kadar dudaklarını dudaklarımdan yavaşça ayırdı.Gururunu inciddim ama istemiyorum.Ve üzerimden kendini yatağın boş kalan tarafına attı.Oda yanım uzandı.Ona bir şey açıklamam lazımdı ama utanıyordum.Kafamı yüzüne çevirdim.Aramızda iki üç santim vardı...Bana bakıp,
"Neden beni istemiyorsun Hazan?Neden benim olmaktan korkuyorsun?"
"Biiyorum"dedim kafamı tavana dikerek...Ufuk,
"Peki hiç istedin mi beni hiç sevdin mi?" Kafamı ona çevirdim.Ve,
"İnan bana senin yanındayken senden başkası bana zarar veremez !Sen dışında..."Kafasını tavana çekerek,
"PİŞMANIM...SANA YAPTIKLARIMDAN DOLAYI KENDİMDEN NEFRET EDİYORUM ..." Gülümsedim.Ve bana bakıp oda güldü.
"Ama ben saha net bir cevap alamadım"kabul ederim ki bende onu sevdim.Sadece kendime yediremedim.

Bedenim'in Katili...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin