Motora biner binmez gazlayan Görkem ilk on beş dakikada orada olmamıza neden oldu...Apar topar koşa koşa restoranda girdik...Biz gören Yavuz abi
"Kızlar hoş geldiniz."Görkem güler yüz ile karşılık verip,
"IIı selim bey şey bir iki gündür hiç iyi değildim bu yüzden birazcık aksattık işi "mahçup bir tavır sergileyen Görkem'e Selim beye tavrı kafasını sallamak ve gülümseme oldu.Çok seviyorum bu yaşlı moruğu...Hemen alt kata gidip soyunma odasına gittik.Kabine önceden hazırladığım kıyafetlerimi alıp giydim.Sanırım Görkem ile aynı anda kabinden çıktık.Tekrardan Üst kata çıktık...gel-gidlernden,getir-götür dışında enteresan bir şey olmadı.Bu günü de uzunca atlattık. İş çıkışı kapıda beni bekleyen Ufuğu görünce...içimdeki kafa sesim ile tartışıyorduk. 'Ne işi var bu budalanın burada?'Çıkmadan önce koluma girmek için bin takla atan Görkem Ufuğu gördüğü an birden kolumu gevşeterek kolumdan çıktı.Bir anda moreli bozuldu.'Bu kızın neyi var?'Dercesine yüzüne baktım ki Ufuk,"Küçük hanım...Biraz yürüyelim mi?Senin ile konuşmak istediğim bazı şeyler var"Sanırım sesinden anlaşılır kadarıyla çok ciddiydi.Ben daha cevap vermeden Görkem koluma girerek bana baktı sanki gitmemi aaa pardon sanki onun ile gitmemi istemiyordu...Ne oluyor bu kıza böyle? Gözlerimi Görkem den ayırarak kafamı salladım. O an gerçekten Görkemi çok kırdım...Allahım nasıl bir hata yaptım ki bu kızı böyle bu hale getirdim.Kolunu yavaş yavaş kolumdan ayırarak ağır çekimmiş gibi gözlerini gözlerimden ayırıp boynunu büktü ve uzun her yanı led ışıklar ile kaplı caddede gölgesi kayboldu...Ufuk olayın farkına varmış ki,
"Ne oldu yanlış bir şey mi dedim.?"Görkemin üzüntüsü nedeni ile kafamı küçük küçük sallayıp olumsuz bir cevap verdim.Ve yürümeye başladık led ile hayalimi süsleyen caddede...Hiç bir şey olmamış gibi yanıma yürüyüp koluma girdi.'Ne yapıyor bu hasta!' gözlerimi devirdiğim kolumdan çekip Ufuğa,"Heeeey ağır ol bakalım."Ağzımı ve gözümü yamultarak kolumuzu işaret edip"Ne bu rahatlık? "Kolunu yavaş yavaş ellerime indirerek parmaklarını parmaklarıma geçirdi...Ne oluyor burada? Ufuğu ilk defa böyle gördüm.Tuttuğu elimi alın
hizama getirerek baktım.Baş parmağını işaret parmağına geçirip alınma vurarak,
"Alıştırma yapalım mı? hı ne dersin Hazan?"PİS UKALA...SERSERİ.Elimi ayırarak
"Bak Ufuk adam akıllı yürüyecek isen buyur haa hadi mi aşacak şeyler sergilicem diyorsan aha cadde aha yol marş marş. karar senin"
"AMADA ÖDLEK ÇIKTIN..."
Karnına yumruk atarak inlemesini neden oldum tek kolunu gövdesine koyup dizlerine kadar eğildi.Ellerimi çiçek yapıp sırıttım.
"Kimmiş ödlek canım"Ağrısını bir kenara bırakıp eğildiği hizadan doğruldu. Sırıtarak."Sen sen ne dedin-"Kollarımı açıp bir elimi ağzıma götürdüm ve gözlerimi kocaman açtım.'Mal mısın kızım yaa niye ağzına laf veriyorsun?' Ve yine beni her defasında deli eden o sırıtışını kullanarak,
"Sen bana canım mı dedim Hazan..."Dudaklarını ısırıp güldü. Vurmamak için kendimi zor tutum.Kafamı çatık kaşlarım ile ona çevirip,
"Saçmalama lafın gelişi kullandım ben o kelimeyi"Gülümseyerek,
"Tamam CANIM ben bir şey demedim."Damarıma bastın işte...iki üç adım önümde olduğu için koşarak tıpkı markette üstüne anladığım adam gibi omuzlarına atladım. Ben onu dövmek için çıkmışken tepesine o bunu fırsat bilip kollarını arkasına atıp bacaklarımdan geçirdi.O an kafam tam yasağının kenarındaydı.Yani kafasını çevirip bana baksa yine dudakları dudaklarımda soluklanacak...Ama çok şükür öyle olmadı. Kafası dim dikti.İlk fark etmedi benim de kafamın kafasının yanında olduğunu ama sonradan fark eder gibi oldu ki kafasını boynu ile beraber yüzüme montaladı. Yüzünü inceledim yine...Yine gün doğumu gün batımı rengine bürünmüştü gözleri gözlerime de kaybolurken,Yine okyanus esintisi gibiydi boynuma bıraktığı nefesi.Gül gibi olan sakalları dallarına her çıktığımda batıyordu ayaklarıma.Yanaklarında büyüyüp gelişen o kırmızılık,Dudaklarına renk veriyordu adeta.Kiraz gibi kıpkırmızı...Güzel yüzünü incelerken sırıttı.
"Ne o Hazan aşık olmuşa benziyorsun."Kafamı sallayarak kendime geldim hemen,
"Ne ne saçmalıyorsun? Ben sadece..."
"Sadece ne?"
"Ben sadece...Gözlerinin rengini bulmaya çalışıyordum."
"Hı hı kesin öyledir. "Omuzuna yumruk atarak gülümsedim.Hayat ne kadar da Farklı şeylere gebe...bakar mısın? Kaderime lekelenen bı insan bana aşık olmuş...Sanki bana yaşattıklarını hiç sayarak aynı duygulara yakın şeyler bende hissediyordum.Ama bunu yapmamam lazım çünkü bana yaşatdıkları hala gözümün önünde...Omuzlarından inmeye yeltelenince birden koşmaya başladı.İnmememi istedi sanki koşarken. Omuzlarına vurarak,
"Ufuk yere yapışacam yere indir beni!"Ben böyle diyince daha çık hızlandı...Ben ise
"Ufuk dikat et dikat et!!"demekten başka bir şey yapmadım. Kırmızı ışıkta duran arabaların önünden geçerken korna seslerine karışan insanların sesi kulağa hoş gelmesede ne dedikleri anlaşılıyordu. Ve duyduklarıma çok üzüldüm. Aralarından bize doğru seslenen bazı insanlar,
"Çekilsene be kardeşim...Gidin evinizde mahreminizi yapın!!"O an o kadar yerin dibine girdim ki anlatamam.Bu Manyak ile beni sevgili zanneden insanlardan ölesiye nefret ettim o An...Ufuğa bağırarak "Ufuk indirir misin insanlar yanlış anlıyor bak!"Suratıma bakıp ciddileşti.
"Ne yani insanlar doğruyu söylemiyor mu senin için?"O an sırtından yavaş yavaş yere süzülürken,Arkası dönüktü bana,omuzlarına dokunup kendime çevirdim.hızlı
"Ufuk bak biliyorum."Sözümü kesip,
"Hazan bende biliyorum...Sana yaşatdıklarım affedilecek bir şey değil senden af bekleyen yok zaten Ama sende bana izin ver sana yaşadığım cehennemi cennete cevireyim..."Ellerimden s havanın geçmeyeceği bir şekilde sıkı sıkı tilutmaya başlandı. Kafamı sallayarak ellerimi çektim. Ve yürümeye başladım. Düşüncelerimi ve hislerimi geride bırakarak sadece yürümeye,Nasıl bir duygudur ki bana mühürlendi ,nasıl bir duygudur ki sarmaşık misali...Arkamdan ismimi sayıklayarak koşan Ufuk kolumdan tutarak kendine çevirdi.Yüzüme baktı,elinden birini kaldırıp yanağıma dokundu.
"Hazan Özür dilerim...Amacım eski anıları canlandırmak deyildi."Ellerini yere iterek,
"Sorun deyil takmadım zaten"Yüzümü çekip yürümeye devam ettim.Oda aynı şekilde ellerini kot pantolonunun cebine katarak benim ile beraber yürüdü. Uzunca bir caddeden geçerken,Sol tarafımızda büyük bir oyun parkı vardı. Oraya gitmeye karar veren Ufuk elimden tutarak beni yokuş aşağı inen parka sürükledi. Kapıan Büyük harfler ile"AŞIKLAR ŞEHRİ" yazıyordu. Hey dur bir dakika bu adam bizi aşık mı zannediyordu.Aptal!!...
Ne kadarda dirensem girmemek için beni omuzlarımdan itire ittire koydu.İlk önce gogartta bindik...Biletleri alıp yanıma geldi."Hadi bakalım görelim marifetini"Tek kaşını kaldırıp sırıttı.Arsız..."Çok havalanma Ufuk bey."demek ile yetindim koca Arsıza...Bir güzel eğlendik tabii kazanan Ufuk olmuştu...Yine küstah küstah sataştı bana,"Hazan bir şey diyicem acaba sen bana az önce 'çok havalanma Ufuk bey' diyen kızı gördüğü ya ben hiç göremedim."
"ha ha ha çok komik..."Suratımı yamultarak park tan çıktım direkt.Kapıda yakalayan Ufuk,
"Ne oldu daha yeni geldik."
"Eve gitmek istiyorum..."
"Bence istemiyorsun"
"Ufuk eve gidicem"
Ciddileşen mimikleri ile beraber kafasını salladı.Iki üç adım önünde yürüyorum.Ve o da tam arkada kafamı her arkamı döndüğünde bakışlarını benden kaçırıyordu.Sanki biraz bana kırgın ve kızmış bir şekilde. Ama ne yapa bilirim ki,'Nasıl beni öldürmeye kalkan birine derin ve yoğun duygular hissederim' Ama bende biliyordum ki, içimde sol tarafımda kaybolup ve Ufuğu gördüğüm her an tekrar kalbimi saran bir his olduğunu bende biliyordum...Biliyordum ama kendime kalbime söz geçiremiyordum.Çünkü kalbim bana onca acıyı yaşatan adama karşı taştı...Arabasının yanına gelince soğuk bir tavır ile."İstersen ben biraka bilirim!"
"Gerek yok ben gide bilirim..."
"Gecenin bir vakti mi?"
"Gide bilirim..."diyip kafamı salladım.Cebimden kulaklığımı ve telefonumu çıkardım.Kulaklığı takıp müzik açtım...Yürüdügüm bu yolda bana eşlik eden bu şarkı enfesti...Zaten kendimi şarkı dinleyerek yatıştırırdım hep...Ve bu şarkıda geceye özeldi... (SENİ SEVERDİM...) Hani düşünürdüm hep seni hani hissederdim hep seni ama şimdi yoksun yanımda ama şimdi kayboldum benden ama şimdi gittin ona niye... Niye yaptın bunu bana niye? varlığından habersizmiş gibi davrandın bana?Hislerimi yok sayıp davrandın NİYE YAPTIN BUNU BANA?...
Gizlerimden akan her bir damla acıma şait oluyordu...Uzunca karanlık gecede yürüdüm. Evin civarlarına gelince gözyaşlarımı sildim...Tıpkı acılarımı da sildiğim gibi...Kapıyı çalınca Emir açtı kapıyı,
"Oo küçük hanım.Siz gelir miydiniz ya evinize?"
Soluk ve yorgun suratımı gören Emir kollarıma girerek,
"Hazancığım.iyi misin canım?"
Kafamı usul usul salladıktan sonra ayakkabılarımı çıkartıp aynanın yanındaki dolaba kattım. Ve salonda oturan Cenk'e selam vererek yanına oturdum.Bu durumu anlamış ki,
"Cadaloz neyin var?"
koltukta yeni paylaşılmış mısır kovasını alıp kucağıma koydum.Hic insan gibi yemek ile uğraşamam.Elime on on beş tane gelen mısraları ağzıma tıkıyarak Cenk'e cevap verdim.
"Iyiyim ben bir şeyim yok sadece yoruldum..."Karşı tekli koltukta oturan Emire bakarak "Belli belli dedi..."ellerini kovaya atacakken kovayı diyer tarafa atarak sıkı sıkı sardım çocuk gibi...Eli havada kalan Cenk,
"Kızım versen kovayı."
"Bana ne gidin yapın kendinize." Kovayı tuttuğum gibi odama doğru koştum.Tabii arkamdan beni kovalayan Cenk'e seslenerek,
"Eğer beni yakaarsan senin olur..."Var gücüm ile çıkmaya başladım. Amada uzun merdiven...Odama kaçıp kilitledim kapıyı.Kapını arkasında kalan Cenk kapıyı kıracak bir vaziyete vuruyordu.
"Yavaş vur bee "Kapının arkasında sırtımı kapıya dayayarak kucağımdaki misir kovasını tırtıllıyordum.Cenk sinir olmuş ki,
"iyi bakalım ye ama bunun hesabını ağır soracağım küçük Cadı"Kapının arkasında kıkırdayarak "Tabi canım tabi görür isem söylerim..."Cenkin gittiğini hissediğimde hizli bir şekilde duş alıp yatağa girdim...Uzun zamandır sıcak ve rahat yatağımdan ayrıldım.Gene lik ile işte geçen sıradan günler dışında fazla enteresan bir şey olmadı. Ve hala Görkem bana kızgındı yine...O sırada bende düğün için düzgün birşeyler aldım kendime.Koca ve yorucu bir haftayı geride bırakırken Emirin düğün gününe bir gün vardı.Tabi Emir ile Devrim günlerdir ev için düğün için mekan mekan dolaştı. Cenk te onlara yardım ediyordu...O günün akşamı herkes bizde toplanmıştı.Ben,Devrim,Cenk,Emir...Ben ve Devrim,Mutfakta atıştırmalık ve içecek bir şeyler hazırlıyorduk.Minoş ayağıma dolanırken uğraşmak zordu tabi...Minoşum benim minik kedim.Devrim atıştırmalıkları bende içecekleri içeriye götürdüm.Salonda her ikiside tekli koltuğa güç bela oturmuş konsol ile futbol oynuyorlardı...Her zamankinden.Taki Devrim kapatma kadar.Aferin Devrim iyi yaptın.Devrimin kapatması ile küplere binen Cenk,
"Aman be yenge ne diye Kapatıyorsun sanki."Devrim,
"Bu kadar yeter şimdi sohbet zamanı.Nede olsa yarın sohbet edemeyeceğiz..."Nereden geldi bu soru kafama bilmiyorum ama ile bakarak,
"Emir...Devrim ile evlendin mi ben nerde kalacağım?"Emir şaşkınlık ile elindeki çikolatalı kurabiyeyi yerine bırakıp bana baktı.
"Burada küçük hanım..."şaşkın şaşkın bakarken Devrim,
"Hazancığım evet evleniyoruz ama bu seni evden atacağız anlamına gelmez canım...Unutma Ne olursa olsun seni asla gözümün önünden ayırmam."Ellerimi tutarak söyledi.Emir bana bakarak teşekkür etti."Teşekkür ederim küçük hanım ."
"Niçin teşekkür ediyorsun Emi"
"Iyi ki Devrimi benim karşıma çıkardın."
"Aman be Emir gören de diyicek sanki bilerek yaralandım ha"Emir gülerek kafasını devirdi.Cenk te oradan,
"Off hadi duygusalığınız sona erdiyse yiyelim şunları çok lezzetli görünüyor..."AÇ AYICIK... Cenk'in böyle olduğuna bakmayın aslında çok aç biridir.Ne görse yemek ister.Ve çok aşırı çapkın.Bir kere bile ciddi bir ilişkiye girdiğini bile görmedim.Ama kuzenim çok iyi ve saygın.Neyse yine çok konuştum...Biraz daha konuştuktan sonra herkes teker teker odasına çıktı.Ben salonda tek kaldım. Ortalığı toplayan Devrim bana bakıp eğildiği sehpadan doğrularak,
"Sen uyum ocak mısın canın?"
"Hayır Devrim biraz daha kalcam..."Devrim sehpanın üzerindeki tepsiyi alıp mutfağa yöneldi o sırada Emir merdivenlerden inip yanıma koltuğa oturdu.Ve elini Elime katarak,
"Benim sana bir şey demem lazım Hazan..."ciddiydi.Kafamı sallayıp,
"Tabi dinliyorum..."
"Belki bana kızarsın belki mutlu ederim seni hiç bilmiyorum ama yarın ki düğünümde Ufuğa da görmek istiyorum.Nede olsa onun sayesinde bu düğün oluyor..."Ben şaşkınlık içinde Emiri izlerken,
"Kızdın mı? "dedi.
"Yoo hayır sadece biraz şaşırdım."Kafasını sallayıp,ayağa kalktı.Malum sert bir cevap vermeyince tavrımı evet olarak algıladı...Oturduğum yerden elim ile destek alıp odama doğru yürüdüm.Dik çıkan merdivenin altındaki odada kalan Cenk elinde telefonu ile çıktı.
"Nereye böyle"
"Yarın için heyecanlıyım ya o yüzden biraz dışarıya çıkıcam. "
"Peki..."
CENK'İN AĞZINDAN...
Odadan çıkınca odasına çıkan Hazan bana bakarak,"Nereye böyle "dedi morelziz miydi bu Cadı? heyecan yüzünden evdeki oksijen az geldi o gece bana.Elim ile kapıyı işaret edip,"Yarın için heyecanlıyım ya o yüzden biraz dışarıya çıkıcam..."diyince umursamaz bir tavır ile "Peki " demeye yetti gücü bizim Cadının...Kapıya yönelip aynaya baktım.Ayağımdaki siyah babet ayakkabı, siyak yırtmaç izleri olan pantolon ve siyah tişörtü üzerine sportik bir gri ceket giydim.Uzun siyah saçlarım yıkandığı için mavi gözlerime düşüyordu. Ellerim ole şekil yaparak arkaya attım."Olum Allah belamı versin çok yakışıklıyım..."kendime saçma sapan övgüleri döktüren ağzıma vurarak dışarıya çıktım. Birazcık caddede yürür iken birden karşı kaldırımda bir bayan vardı.Uzun sarı saçları olan üstüydü...Hayatımda ilk defa kot tulumu bir bayana yakıştırmıştım.Siyah boğazlı kazağın üzerine hiydigi bu kot tulum ayağındaki beyaz konversler ile çok yakışmıştı.Kırmızı ışık nedeni ile durmuştu arabalar,Yaya geçidinden geçerek bayanın yanına yürüdüm. Daha yolun ortasındayken bir iki kişi uçuştu kızın etrafına anladığım kadarı ile yavşıyorlardı...Yanlarından geçerken çaktırmadan baktım.Aralarından biri kısık ses ile bayana,
"Gel biz bırakalım gideceğim yere"dedi sadece doğru zamanı koluyordum. Bayan ise,
"Kardeşim Hasta mısınız?Gidin gece gece benden bulmayın belanızı..."Diyeri ise,
"Olum bırak gidelim kız belalı"Kolunu tutan adam...
"Dur Burak kim kime bela veriyor görelim" dedi sert çıkışarak.Kızın saçlarından tutunca kayışlar koptu bende...Yanlarına koşarak,
"Ne yapıyorsunuz lan kıza?"
Saçını tutan herif,
"Sana ne lan sen kimsin?"
"Kim isem kimim bırakın kızı!! "
"Yok yaa birakmasak ne olur ha!!?"
"İyi bak gösterim ne olacağını"Önceden sımsıkı sıktığı yumruğumu çenesinin altına geçirdim.Geçirmem ile yere serildi.Biri daha saldınca bu defa uçan tekme dedikleri taktiği denedim ve Gerçektende çok güzel bir taktik...Ve diyerine yumruk atacakken arkasına bile bakmadan koştu gitti...Kafamı sağa çevirdim. Kıza...Korkmuştu anlaşılan,Ona doğru yürüyerek,
"Gidelim " dedim.Kafasını sallayıp uzun adımlar ile yürüdük...Yürürken,
"Teşekkür ederim"dedi yüzüme bakarak,o sırada yüzünü incelme ile meşgulüm...Güvenerek güldüğü için yatağında bir tane derin bir Gamze vardı.O kadar güzeldiki,Masmaviydi gözleri tıpkı benim gibi.burnu fındık ağzı kahve...hemde Tuzlu kahve...Kafamı sallayıp,
"Önemli deyil"Gülümsedi.Ve ummadığımız bir hareket ile elini uzattı...
"Adım GÖRKEM..."Elini sıkarak,
"Benim adım da CENK..."O akşam ilk defa şaşırdı.Şaşkınlık içinde,
"Hazan...Hazan'ı tanıyor musun?"Ve bende şaşırdım.Hazanı tanıyordu.Pis cadı böyle taş gibi arkadaşları var benim ile tanıştırmıyor...
"Evet tanıyorum kendisi kuzenim olur"Gülümsedi ve,
"Ben Hazan'ın en iyi dostuyum yani ben öyle düşünüyorum.O ne düşünür bilmiyorum..."
"Eminim oda aynı fikirdedir."
konuşmaya daldığımız için evine çoktan gelmiştik. kapıdan girerken,
"Iyi akşamlar tanıştığımıza çok memnun oldum..."
"Bende"El sallayıp içeriye girene kadar baktım.Ve gözden kaybolunca eve doğru yürüdüm.Yürürken gerçekten kalbi saran o heyecan ile kendi kendime"Hazanın en iyi arkadaşı ise yarın ki düğüne de gelir o zaman"sıkı sıkı gülerek eve geldik.Odama girip uyudum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bedenim'in Katili...
Misterio / SuspensoİLK cinayet ne kadarda bana acı çektirse tranva yaşatsa... seri katil, adeta psikopat olmama neden oldu. Cinayet işlemek bana artık acı vermiyordu.Ben yaşadıklarımın bedelini ödiyordum sadece... insanlığın öldüğü bu dönemde kan dökmek sadece bir zev...