22.SENİ SEVERDİM...

13 0 0
                                    

Seni severdim,ve sana rağmen...
yine Güneşin o efil ışığı beraber tüm sevgimle uyandım. Tıpkı kelepçelenmiş hayallerim gibi,senin olacakmış gibi sana ait hissedene dek seni sevecekmiş gibi...Yine utandım.Seni sevmekten utandım. Seni görmekten, seni konuşmaktan,seni hissetmekten Utandım.Gözle görülür bir tarafın yok.Ne yazıkki...
Ne tuhaf demi? varlık içinde kaybolmak! Ne tuhaf demi?hissettiklerini söylemek ,Ne tuhaf demi ?Bir kere bile sana SENİ SEVİYORUM diyememek...Uyuşturduğum gözlerimi açarak güneşin yüzümü ısıtmasını bekledim.Biraz ısındıktan sonra yorganı fırlattım.Yatağın kenarından bacaklarımı aşağıya sarkarak siyah pofidik tüylü terliklerimi giydim.Banyoya doğru yürüdüm...Duş almam lazımdı.Banyoya girip küveti ılık bir tona gelene kadar küvetin kenarına oturarak bir elim ile suyu bir ileri bir geri ittim.takı o ılık tadı alana kadar.Limon sarısı ince kumaşlı şortuma damlayan su damlaları ile koyu renge büründü rengi...Tıpkı hayatım gibi.Ter temiz olan hayatım gibi,bir müded sonra lekelenen hayatım gibi...ılık bir tada erişen suya bakıp ayağa kalktım. Önce üzerimdeki beyaz askılı atleti çıkardım.Sonrada giydiğim şortu...ve küvete girdim usul usul...Iyi bir duş almıştım...Ve bu gün ilk defa elbise giyecektim...Emir için bunu yapacaktım.Duştan çıktım.Üzerime giydiğim bordo kumaş bir havuç pantolon ve üzerime göbekten bir beyzt tişört...Saçlarıma doladığım havlu ile merdivenlerden indim.Merdivenlerden inerken giydiğim terlikler tak-tuk sesler çıkardığı için aşağıdan beliren Cenk'e baktım.yarı çıplaktı.Gözlerini ovarak,
"Yavaş olsana kızım yaa kovalayan mı var?"
"Tamam tamam özür dilerim..." demek ile yetindim çünkü hatalıydım...Cenk'e bakıp,
"Emir ile Devrim nered"
"Kızım unutun mu bu gün düğün günü!"
"Düğün günü olduğunu biliyorum.Ama secede çok erken deyil mi?"ellerini omuzuna dokundurup havaya kaldırdı.Verdiği mesaj ben bilmem mesajıydı.Mutfağa gittim...Minoş yine bana tatlı tatlı bakıyordu. Ama melül melül bakmasının sebebi beni özlemesi değildi,yemek kabında bitmiş mamasıydı.Oda benim gibi bu sabah çok açtı...Çekmecede aldığım mamayı Minoş'a göştererk,
"Minoş bak bende ne vaaar? Gel hadi gelde küçük hanım sana ne verecek bak" o an Minoş bana öyle bir baktı ki,eminim içinden'Aman aman kalsın iştahım kapandı...' demiştir.kabına nasıl döker dökmez kafasını kaba gömdü.Elim ile başını okşadım.Kendime kahve yapıp Pembe bir bardağa kattım. Elime alıp mutfaktan çıktım.Merdivenden çıkarken salondan seslenen Cenk,
"kuzu bana da kahve..."
"Tezgahta var poponu kaldırda al bir zahmet..."
"Ahh be kuzu bakıyorum da çok terbiyesizleşmişsin..."dediğini duymamazlıktan gelip odama çıktım.Elimdeki bardağı abajürün yanına bırakıp gardrobuma yöneldim.Çıkardığım kırmızı ve siyah kare deseni olan gömleği direk giydim.Gömleğin boyu kalçalarıma yetiştiği için pek birşey görünmüyordu.bu yüzden de altımda sorta benzer bir şey bulundurmadım.Banyoya girip,yüzüme baktım. Ve sıkı bir göz makyajı ile dudaklarımı kendi rengi ile bıraktım. saçlarımı sıkı bir at kuyruğu yapıp aşağıya indim.Çıplak ayaklar ile indim merdivenlerden,çünkü ayakkabıları aşağıda boy aynanın yanındaki dolaptaydı...Merdivenlerden inerken kafasını bana çeviren Cenk,
"Nereye sabah sabah?"
"Isim var!"
kafasını sallamaktan başka bir şey yapmadı...Kız kardeşlerine sırf kızmak için kızıyorlar,düşündüklerinden değil...Sade beyaz kaba Ayakkabılarımı da giyip evden çıktım.Kapıyı kapatır kapatamaz kulaklıklarımı takıp sabah yürüyüşü için Görkemin evine doğru yürüdüm.Nede olsa bur haftalık küs kalmak bana yeterdi...Onu çok seviyorum.Ki onu en zor zamanında yanında olmadığım için kendimden nefret ediyordum.O o bunları hiç hak etmiyor.Hele ki bu çektiği sevda...Onun kanatlarını kıran Meteydi....Mete...
Evinin civarlarına gelince kulaklığı çıkardım.Ve bahçeye girdim.Giriş kapısına uzanan kenarı cimler ile kaplı olan bu betondan yolu takip ettim.Giriş kapısının önünde,"Hadi kızım...Arkadaşının sana ıhtiyacı var!"içimden çıkardığım bu kısık ses beni bir nevze rahatlattı.Kampının kenarındaki zile basarak kapının açılmasını bekledim...kulağımda şakıyan kuş sesleri uzun zaman sonra çok hoşuma gitmişti.Kapıyı açan Görkem eminim yeni uykudan kalkmıştı.Uzerindeki bordo şifon pjama takımından belliydi...Ellerini çiçek yaparak bana baktı ciddi ciddi beliki çok kırdım kalbini,...Her iki elimi önümde birleştirip güldüm.Küçük bir çocuk misali... Çiçek yaptığı ellerini açarak kucak yaptı...Üç adım uzağımda ki Görkem'e uçtum.Sıkı sıkı sarılıp kulağına"Özür dilerim" diye fısıldadım.Yüzümü boynundan çekip yüzüne baktım.
"Beni affed özür dilerim senden!"
"Önemli deyil canım ben Sana kızgın değildim." diyip beni iceriye aldı. Salona geçip L Şekli olan koltuğuna oturduk dipdibe...
"Görkem...Neden Ufuğu sevmiyorsun?"
"Hazan seni kırmak gibi bir niyetim yok ama bilmiyorum...Daha doğrusu korkuyorum"
"Niçin?"Ellerimden tutup,
"Sana tekrar zarar vermesinden korkuyorum...Sana bir şey yapar ise onu yaşatmam Hazan sena dokunduğu her ana bayatlaşan yaraların tekrar tazeleniyor...Seni üzmesini istemiyorum...Ve biliyorum ki sana çok ağır bir darbe vuracak!! seni bir başkası ile aldattığı zaman sende benim gibi olacaksın neden böyle olsun.Neden benim gibi olasın?"O anlatı ben dinledim...Gözlerinden akan her bir damlaya bakarak dindirdim kendimi,Ağlamasın Allahım O hiç bir zaman Ağlamasın...Ona doğru uzanıp sarıldık...SIMSIKI...Ondan kopmak istemedim.Ve fısıldayarak ,
"Beni bir başkası ile değişeceğini zan etmiyorum..."
"Seni üzülmesin istemiyorum..."Söylediklerini ciddiye almadım.Çünkü öyle birşey olduğunu düşünmüyorum. Gülümseyerek kafamı sakladım. Düğüne geç aldığımızı biliyordum.
Ama hazırlanmamız gerekiyordu...Devrime bakarak.
"Devrim biliyorsun ki bu akşam Emirin düğünü var..."
"Ee"
"Ne demek Ee gelmicek misin?"
Koltuğa yaslanıp,
"Çok yorgunum!"
"Yapma böyle kızım yaa!"
"Valla yapıcam!"
Kafamı çevirip,
"İyi o zaman ben gidiyorum..."
"Nereye?"
"Sen gelemiyorsun madem bende gidiyorum..."
"İyi git bakalım"
Nasıl ya? bu kıza ne oluyor? ona inat kapıyı yürürken takılıp düştüm. Arkamdan bakıp güldü...
"Aman aman üzüntüden yere yapışma "Ve kafamı çevirdim.Gayet keyfi yerinde eğlenmişti...Pis melek...kalkıp çıktım.Hızlı hızlı bahçeden çıkarak yürüdüm. koca caddede önce Eve doğru ilerledim.Eve geldiğimde kimse yoktu sanırım öğle arası olduğu için herkes hazırlanıyordu.Bu yüzden hızlıca odama çıktım...Kapıyı açıp odama girdim.Gardrobumu açıp saydam kılıfında beni bekleyen elbisemi aldim hemen...Kolumda kıvrılarak koydum.Diyer elim ile kapıyı kapattım. Merdivenlere yöneldim ve alt kata indim...Son olarak Minoş'un yanına gidip eksikleri varmı diye baktım.Ama sarkıtıttığım kafamı mutfak kapısına dayayarak Minoş'a baktım.Ama yemek ve su kabı ful mışıl mışıl uyuyordu.En azından içim rahattı...Kapıya yöneldim.Ve evden çıktım. O sırada önümden geçen taksiye seslenerek,
"Hey taksi bekler misin?"Şoför kenarında ki camı açarak,
"Hadi kardeşim acele et biraz"
"Geldim geldim..."
Taksiye binip merkezdeki kuaföre gidecektim...ikindi civarı vardım. kuaföre bakarak,
"Düğün'e haz bir model yapın saçımı..."Bilmiyordum ve ilk defa kuaförde saçlarımı yapıyordum.Bana bakan makyöz,"Hanım efendi kiyafetiniz yanınızda ise giyin ona göre saçınıza karar veririz..."Diyince bu fikir kulağa hoş geldi...Arkadaki kabine girdim ve kiyafetimi giydim.Olmuştu her halde...Yakışmıştır umarım...
Karşıda duran boy aynısının karşısına geçtim.Arkamdan bana doğru bakıp söylenen makyöz,
"Hanım efendi inanın kiyafetiniz çok güzel ve çok sık...Size de çok yakıştı bence çık iyi bir seçim..."
Kafamı çevirip,Aynada yansıyan bedenime baktım.Kıyafetin alta siyah bir kiloş mini etek, üzerinde siyah yarım büstiyer,Üzerinde kollarıma ve bileklerime kadar sırf siyah bir dantelden elbise gecirilmişti...Gerçektende çok asildi...

Bedenim'in Katili...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin