1 | Rulo

94 4 0
                                    

Kulağına ilişen çatırtı sesiyle yavaşça uyandı Şebnem. Seyahat bir hayli yormuştu bedenini. Kaldığı odaya çokta incelemediğini düşündü. Her yer nasılda şirin dekore edilmişti. Ayaklanıp pencereye yaklaştı. İki çocuğun düşmüş olan ağaç dallarını kırarak küçülttüğünü gözlemledi, aklına Selim düştü.

"saat kaç oldu, ama uyumuşum. Kahvaltı saatini de sormadım ki ben, oda zaten geçmiştir saat on bir" Şebnem çabucacık hazırlanıp odasından çıkıp resepsiyona geçti.

Etrafına bakındı küçük bir oteldi. Selimin hangi odada kaldığını bilmiyordu. Odasına geçen geçtikten çıkıp Selimi nasıl bulacağını düşündü.

Resepsiyondaki personele Selimi sordu. Onlardan iki saat evvel çıktığını öğrenmesiyle birlikte kahvaltı edebileceği bir yeri önerebileceklerini sordu. Personel bir saniye beklemesini söyledi ve birkaç dakika sonra üzerinde sandviç olan bir tabakla döndü. Açık büfenin yediden ona kadar açık olduğunu hatırlattılar. Şebnem sandviçi hazırlamış oldukları için teşekkür edip, tabağıyla yemek masaya geçti.

Sandviçini yerken düşünceye daldı: ["hmm çokta büyük değil gibi bu şehir, gezinim. Gezinim gezinim de Selimi nasıl bulucam. Halı işi vardı onun. Kaç halıcısı vardır ki buranın?" Şebnem internete bağlanıp cep teflonundan araştırdı, birkaç site bulmuştu ama tercüme sorunundan sonuçsuz kalmıştı. Resepsiyona geçip sormaya karar kıldı, yöneldiği anda Selimin resepsiyonun önünden geçişini izledi.

Selim açık büfe yerine geçip kendine bir bardak çay doldurdu. Semaverin önünde Selim koyu bir sohbet içindeydi ismini duyduğu Frederikle. Selim Frederikle bir masaya geçti, kısacık bir an kendisini gördüğünü hisseti.

Şebnem kalbindeki beklentiye kızdı: ["dönüp sana bakmasını bekleyemesin... selam mi verseydi birde"]

Şebnem bir diğer masaya oturdu onlara bakmadan edemiyordu. Frederik sırt çantasından bir şeyler çıkartıp Selime gösterdikten sonra yanından ayrıldı. Selim cep telefonu çıkartıp ekrana büyütürcesine bir şeyleri gözlemlediğini izledi Şebnem.

Selim: ["Feri sen nasıl bir duruma koydun beni... onu göz ardı etmek... varken yokmuş gibi yapmak..off"] Şebnemi pansiyonda gördüğü o ilk andaki tutukluğu geldi aklına, sonra odasına eşlik edişini. ["Feriden burda olduğumu öğrenmesiyle buraya neden geldi ki... Almanya'ya da gitmiş. Kaderde niye Frankfurt havaalanında beni görmesini sağladıysa. Görmeseydi Yelda'ya mi gidecekti yani? Ne düşünüyorum, son söyledikleri üzerine bir şey duymak istemem ki. Arkadaş olalım mı diyecek, ne önemi var. Önemsemem gerek, böyle yaparsam duygular... ne duygusu... niye söz geçirmesi böyle zor ki... açıkça söyledikleri ortada. Platonik takılmayacaksın heral da kardiyolojik vaka olan kalbim. Pragmatik olmak gerek, yapılacaklar listesi şart... şimdi zaten Ferinin halıcısının birine gittim diğeri de birazdan beni alacak. Burda satılan kap kaçakların yapıldığı bir atölyeye uğrayabilirim. Evet evet kesinlikle öyle yapayım, yoksa kesin labirent gibi olan yolarda biz ne eder eder karşılaşırız. Feri diyor senin peşinde, halıcıya uğrayacağımı ondan öğrenmiştir oraya takip eder mi ki. Feriyle konuşmayı da kesmem gerek yoksa kafamın sorgusu bitmez. Hepsi onun söyledikleri yüzünden. İla kurcalatacak. Suç Ferinin. He he Ferinin sanki o git aşık ol dedi Şebneme. Oda takip etmez beni, niye etsin ki... ya ederse... etmesin"]

Şebnem semaverin yanına geçti, göz ucundan Selimi izledi. Poşet çayı bulamıyordu, Selime doğru bakıp: "poşet çayları nerden aldın?"

Selim masadaki eşyalarını toparlayıp kalktı. Şebnemin yanından geçti. Ahşap masanın yaprak desenli yerine dokunup cevirdi. Masanın kendisinin içinde kutuların olduğunu tahmin edemezdi Şebnem, şaşkınca baka kaldı. Selim sessizce Şebneme bakmadan çıktı.

vosvos vakasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin