Birkaç denemeden sonra görüşüm sonunda netlik kazanmaya başladı. Etrafı göremesem de bulunduğum odanın keskin kokusu midemi bulandırmaya yetmişti. Hafif kapalı olduğunu anladığım panjurlar gecenin ışıltısından bir parça sunuyordu bulunduğum hastane odasına. Yerimde hafifçe doğrulmaya çalıştım. Her yerim sızlıyordu fena halde dayak yemiştim. Birkaç kemiğim kırılsa belki de belirli bir sürede geçerdi ama karnıma yediğim darbelerden dolayı oluşan ezikler için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Doğrulurken bile en çok canımın yandığı yer orası sanırım. İnce pikeyi üstümden çektiğim sırada ayağımdaki bandajı gördüm. Bu ne zaman olmuştu?
Tuvalete gitmem gerekiyordu kesinlikle. Etrafa bakınmaya başladığımda yatağımın yanına bırakılan koltuk değneklerini fark ettim. Yavaş hareketlerle onlara uzanıp kalkmaya çalıştım. Daha yeni uyandığım için gücümü toplayamıyordum. Tabi ki dün gece yediğim dayağın bunda hiç etkisi yoktu! Karnımdaki sızı yüzünden yerimden kıpırdamak benim için daha can yakıcı bir hal almaya başlamıştı. Bu yüzden tuvalet ihtiyacımı şimdilik ertelemeye karar vererek koltuk değneklerini yerine geri bıraktım.
Yatağın kenarında bulunan tuşa basmak için eğileceğim sırada buraya nasıl gelmiş olabileceğim aklıma geldi. Sahi buraya nasıl gelmiştim? Hayal olmadığından emin değilim ama en son birisinin kucağında gibiydim. Güçlü kollar beni hafif bir market poşetiymişim gibi yerden kaldırmıştı. Kafamı kaldırıp yüzüne bakmaya çalıştığımda bir şeyler söylemişti. Ne söylediğini hatırlayamıyorum çünkü çoktan gözlerimi kapatmış dış dünyayla bağlantımı kesmiştim. En son hatırladığım ne renk olduğuna karar veremediğim gözlerdi. Zaten o karanlıkta bilincim kapanmak üzereyken bir şeyler ayırt etmek zordu. Kapı sonuna kadar açıldığında gözlerim bir an hastanenin daha yoğun ışıklarından dolayı kamaştı. Kolumu gözlerime doğru kapattım ve kapı kapanana kadar bekledim.
"Bugün biraz daha iyisindir umarım tatlım." Gelen ses üzerine kollarımı yüzümden çekmiştim kapanan kapının ardından yanıma yürüyen hemşireye baktım. Bugün mü? Anlamayan gözlerle ona baktığımda kendini açıklama gereği hissetti.
"Yaklaşık iki günden beri uyuyorsun, birkaç defa uyandın anlamadığımız bir şeyler söyledin ve tekrar uyudun. Çok darbe gördüğün için verdiğimiz ilaçların etkisi de var iki günlük uykunda tabii ki. Ama biz daha geç uyanmanı beklerdik gerçekten sağlam bir vücuda sahipsin. Aslında bunu söylemek için aldığın darbelere bakmakta yeterli."
Sonunda konuşmasını bitirdiğinde hemşireye baktım kafamda anlattığı her şeyi yerine koymaya çalışıyordum. Yavaş yavaş algılama gücüm yerine geldi ve her şey daha anlaşılır bir hal aldı. Koskoca iki gün boyunca uyuyor muydum yani?
"Sanırım tuvalete gitmek istiyorsun sana yardım edeyim." Diyip yanıma yürümeye başladı.
Kollarıma verdiği destekle birlikte tek ayağım üzerine kalkmayı başardım ve değneklerden bir tanesini aldım. Yardımıyla birlikte ayağa kalktım ve tekrar yardımı sayesinde tuvalete gittim. Gerisini halledebileceğimi düşünüp kapıyı kapattım.
"İstersen yardım edebilirim." Tanrım çok utanç verici. Tuvaletimi bile yardımla yapıyordum neredeyse!
"Be- ben halledeceğim." Kendimin bile zor duyduğu bir sesle içeriye seslendim. Ardından düşen koltuk değneğinin bana çok yardımcı olduğu söylenemezdi.
"Bak utanmana gerek yok eğer zorlanıyorsan sana yardımcı olacağım benim görevim bu. Uyuduğun süre boyunca birçok kez tuvaletini yaptın ve ben ilgilendim seninle." Sözlerini bitirdiği an utançtan kızardım ve o an yerin dibine girmeyi diledim. Orada ölmenin daha iyi olacağını bile düşündüm. Burada utançtan ölmektense..
Ellerimi yıkamak için kafamı kaldırdığımda karşımdaki aynaya bakakaldım. Bu ben değildim öyle değil mi? Ben bu olamazdım. Birbirine girmiş saçlarım hafif bir topuzla tutturulmuştu. Gözlerim ağlamaktan ya da uyumaktan şişmişti yüzüme darbe yediğimi pek fazla hatırlamıyorum ama yüzümde uzunlu kısalı çizikler vardı. Düşmenin etkisiyle tahriş olmuş yanağım neredeyse kabuk tutmaya başlamıştı. Kaşımın kenarında beyaz bir bant vardı. Dudağımın kenarı da neredeyse kabuk tutacaktı. Sağ gözümün altındaki morluk şişmişti. Sanırım bazı darbeler etkisini yeni göstermeye başlıyordu. Berbat haldeydim. Fazla hırpalanmıştım.
Kapıyı açtığımda hala bekleyen hemşire bana hemen içten bir gülümse gönderdi. Gülümsemeye çalıştım ama yüz kaslarım buna çok izin vermedi. Durumu anlamış olacak ki "Tamam, sen bugün çok yoruldun geç bakalım yatağına." Dedi ve birlikte yatağa yürümeye başladık.
Beni yatağa oturttuktan sonra kapıya doğru yürümeye başladı. Boğazımı temizledim ve sesimi bulmaya çalıştım.
"Şey .." sesimi duyunca bana doğru döndü ve yanıma yaklaştı.
"Beni buraya kim getirdi? Ben şey kendimde değildim sanırım hatırlamıyorum."
"Seni buraya kim getirdi? Hm.. Emin değilim ama yaşlı bir taksiciydi sanırım seni sokakta bulmuş."
"Anladım." Ama hayır beni buraya o yaşlı adam getirmedi. Güçlü kaslı kollar hayal ürünüm olamayacak kadar gerçeklerdi ve ben birinin beni kucağına aldığını biliyordum en azından hissetmiştim. Ve bu hissimin peşini bırakmayacaktım. Beni dün gece her kim kurtardıysa onu bulacağım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fight
Fanfiction"Şuna bak sırf protein tozuyla beslenmiş o kadar kası çalışarak kesin yapamaz." Bahsettiği adama bakmak için vücudumu hafifçe o tarafa doğru çevirdim. Sağanak yağmura rağmen üzerinde sadece hırka vardı. Ve hırkanın içinde bir tshirt olduğunu sanmıyo...