Zorla gözlerimi açtığım bir sabaha daha merhaba diyecekken bir yandan da yorganı kafamdan atmaya çalışıyordum. Yavaş adımlarla yerimden kalkarken 'sözde bana' bakmak için yanımda kalan Adam'ın odasına doğru gittim. Ben yaralar iyileşene kadar kabuklarıyla oynarmışım, ani hareketler yaparmışım, krem sevmediğim için krem sürmezmişim falan filan .. Kendi kafasından kurduğu bir sürü saçmalıktan başka bir şey değil.
Aralık olan kapıdan içeriye doğru yavaşça kafamı uzattığımda yorgana kıvrılmış sessizce uyuduğunu gördüm. Küçük çocuk gibiydi. Çok sevimli ve masum ama bir o kadar da gıcık. Adam uyanana kadar güzel bir duş alıp kremlerimi sürüp ona kahvaltı hazırlayabilirdim. Neredeyse bir haftadır benimle ve elimi hiçbir şeye sürmeme izin vermiyor. Duşa girdiğim de belirli yerlerimde bulunan artık kabuk tutmaya başlamış olan kesiklere ve çiziklere her ne kadar dikkat etsem de hala acıyordu. Ve tabi yaralarımın iyileştiğini gösteren kaşıntı beni öldürüyor. Şuan bütün kabukları soymak istiyorum kanaması umurumda değil. Sanırım Adam haklı.
Vücuduma değen sıcak su her ne kadar ilk önce yanmış gibi hissettirse de bir süre sonra alıştım. Sıcak suyun altında kemiklerimin ısınmasını beklerken aklım ister istemez o güne gidiyordu. Kimdi o öyle? Beni kurtardı ve ben, ona kesinlikle bir teşekkür borçluyum. Ama onu nasıl bulacağım hakkında en ufak bir bilgim yok ve bu çok can sıkıcı. Daha yüzünü bile doğru düzgün hatırlamıyorum ama kokusu hala burnumda gibi. O gece olan hiçbir şeyden emin değilim. Akli dengemi bile yitiriyor olabilirim.
Üzerimi giyinirken bir yandan da ayna da kendimi inceliyordum. Umarım bu kabuklar geçtiğinde altında beyaz izler kalmaz. Güneşlenince bile teninde gözle görülür bir biçimde gözüken renk farkı yaratan kabuklar. Saçlarımı kurutmayı sevmediğim için kafamdaki havluyu çıkarttıktan sonra saçlarımı atkuyruğu topladım. Odamın kapısını açtığımda karşımda Adam'ı görünce boş bulunduğum için korkudan neredeyse çığlık atacaktım.
"Bana öyle her an çığlık atacakmışsın gibi bakma gerçekten rahatsız edici. Duş alıyorsun ve kremlerini sürmeden tshirtünü giyiyorsun. Neredeyse bir haftadan beri aynı uyarıyı yapıyorum sana. Şu kremlerini sürmezsen geçmez yaraların."
Normal de Adam'ın bu kadar fazla konuştuğunu göremezsiniz. Kesinlikle. Dışarıdan çok umursamaz gözükse de işte böyle biri Adam ama sanırım bu yönünü sadece birkaç kişinin görmesine izin veriyor. Çünkü dışarıdan gayet soğuk bir insan.
"Sen artık sigara içmiyorsun musun?" aniden aklıma gelen soruyla bende düşünmeye başladım. Bir haftadan beri evdeydik ve hiçbir şekilde sigara kokusu almadım. Sigaradan nefret ettiğimi bildiği için yanımda asla sigara içmez.
"Şunları sürelim öyle giyin üstünü başını ve biraz çabuk ol kahvaltı masasını bekletmeyi sevmiyorum."
"Vay canına! Kaç saatten beri banyodayım ben kalkıp kahvaltı bile hazırlamışsın!"
"Bu sadece hasta olduğun için tanıdığım bir tolerans."
"Yaptığın işi küçümsediğimden değil tabiî ki ama dolaptan alıp masaya koymak pekte kahvaltı hazırlamak değil asıl işi bana yaptırıyorsun."
"Her neyse."
Kremi sürerken bir yandan sürdürdüğümüz küçük tartışmamıza son verdik ve sessiz bir şekilde kahvaltı masasına doğru ilerledik.
"Seninki hakkında hiçbir şey bulamadım."
Bir an duraksasam da bahsettiği kişinin dövüşçü kahramanım olduğunu anladım.
"Ama bulman lazım! Nereden başlamam gerekiyor hiç bilmiyorum ama bir daha başımı belaya sokmak istemediğim kesin."
"Bir daha öyle bir şey olmayacak. Seni yalnız bırakmamalıydım. Her şey benim suçum tamam mı? Özür dilerim Alicia çok önemli değildi onu bırakabilirdim orada b-"
"İlk önce yanımda her zaman sen olacaksın diye bir şey yok. Hiçbir şey senin suçun değil saçmalama lütfen. Burada ikimizin de suçu yok. Ayrıca kızın adı Alice değil miydi?"
"Her neyse çok önemli değil. Zaten eğlence içindi onunda çok takıldığını sanmıyorum. Çünkü gece boyunca ona Alicia dışında her isimle hitap ettim."
"Alice.." diye tısladım yeniden.
-.-
Kahvaltı masasını hallettikten sonra her zaman ki gibi televizyon karşısına geçtik. Artık kanallarda bile bir şey kalmayınca kendimi cam kenarındaki koltuklardan birine attım ve dışarıyı izlemeye başladım. Hafif çiselemeye başlayan yağmur insanları telaşa sürüklemişe benziyordu. Herkes o küçük damlacıklar kendisine değmesin diye olağanüstü bir hızla hareket ediyordu. Televizyonun sesi kesildiğinde Adam'da kendini karşımdaki koltuğa attı. Yağmur hızlanmaya başladığında artık sokakta kimse kalmamıştı. Gözüm istemsiz o gece ki yere gitti. Adam oraya baktığımı fark edince dikkatimi çekmek için sokağa yeni girmiş adamı göstererek alay etmeye başladı.
"Şuna bak sırf protein tozuyla beslenmiş o kadar kası çalışarak kesin yapamaz." Bahsettiği adama bakmak için vücudumu hafifçe o tarafa doğru çevirdim. Sağanak yağmura rağmen üzerinde sadece hırka vardı. Ve hırkanın içinde bir tshirt olduğunu sanmıyorum. Yağmurdan kaçar gibi bir hali yoktu aksine bu anın tadını çıkarıyor gibiydi. Yani şuanda dışarı olabilseydim ben yapacağım gibi. Sigarasını attıktan sonra elini ceplerine koyup yürümeye devam etti.
"Bu o."
"Kim?"
"Bu." dedim sokağı dönmeye hazırlanan Adam'ın değişiyle protein tozu destekli kas yığınını göstererek.
"Tamam bu kim?"
"O işte Adam o, benimki .."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fight
Fanfiction"Şuna bak sırf protein tozuyla beslenmiş o kadar kası çalışarak kesin yapamaz." Bahsettiği adama bakmak için vücudumu hafifçe o tarafa doğru çevirdim. Sağanak yağmura rağmen üzerinde sadece hırka vardı. Ve hırkanın içinde bir tshirt olduğunu sanmıyo...