13. Bölüm - Beklenmedik karar

11.5K 444 57
                                    


Biliyorum bölüm öncekilere göre biraz kısa fakat biraz..😇

Sizi beklettiğim için özür dilerim. Yazmaya bir türlü vakit bulamıyordum ve büyük bir koşuşturma içindeyim.

Vaktim olmadığı ve sizi bekletmemek için yazdıklarımı kontrol etmedim bu yüzden bir hata görürseniz affedin 😇😘❤

Daha fazla uzatmadan buyrun okuyun efendim...

Yıkıldım...

Bedenim, temeli sağlam olmayan bir inşaat gibiydi. En ufak darbede dağıldım. Taşlarım, gözyaşı olup bir bir döküldü. Ayakta dimdik duran ben, çöktüm. Geriye kalan enkazlarımın üstünede toprak attılar.

Ailem...

Nasılda kolay söylemesi. Aile. Henüz lise çağındayken arkadaşlarım ailelerinden bahsederken yüzleri gülerdi. Kimisinin babası yeni cep telefonu almış, kimisinin babası ailecek tatile götürmüş. Kimisine ise dert ortağı olmuş. Sıra bana gelirdi. Sorarlardı 'senin ailenle aran nasıl?' Diye. Susardım. Anlarlardı.

Henüz o yaşta diyemezdim ki babam beni sevmiyor diye. Nasıl deyip de rezil olurdum arkadaşlarıma? Peki ya yalan söylemek? Beceremezdim. Yalandan nefret eden biri olarak kendimi ele verirdim. Zaten Allah'ın bildiği doğruyu kuldan saklamak niyeydi?

Beni bir tek anlayan arkadaşım Hare'ydi. Onun da babası zorla evlendirmek istiyordu kızını. İkimizde nefret ediyorduk babamızdan. Hep anlatırdık olanları birbirimize. Sadece ikimiz farklıydık.

Şuan ona ne oldu hiçbir bilgim yoktu. Zaten sadece sıra arkadaşıydık. Lise sonda okuldan ayrılarak taşınmışlardı. Babası telefon kullanmasına izin vermediği için de arayıp soramadık. Böylece bağlantımız hepten koptu. Umarım iyi yerlerdesindir Hare. Umarım iyisindir. Zira ben iyi değilim arkadaşım. Benim babam hâlâ aynı. Umarım senin ki yaptığı hatanın farkına varmıştır.

Yatakta tavanı izler bir halde düşüncelere dalmıştım. Beni bu durumdan kurtaran kapının çalması oldu. Çınar'a dönüp baktığımda ise uyuyor olduğunu gördüm. Fazla masum duruyordu. Sadece uyurken böyleydi. Zaten uyuyan bir insan yarı ölü sayılırdı. Zira dünyadan bağlantısı fazlasıyla kesiliyordu.

Yavaş hareketlerle yataktan kalkıp kapıya doğru gittim. Açtığımda ise Dicle'yi görmemle sarılmam aynı anda olmuştu.

"Hoş geldin canım, nerelerdeydin kaç gündür?"

Gülümseyerek beni sardı. Dicle'yi özlemiştim. O bu evdeki sırdaşım hatta kardeşim gibiydi. Kardeşim demişken, yüreğimdeki sızıya engel olamadım.

"Hoşbuldum yengem. Dayımlardaydım kaç gündür. Hem sen gel bakalım buraya. Ben yokken neler olmuş neler. Anlat bakalım."

Odanın kapısını kapatıp Dicle'nin odasına çıktık. Beraber yatağın üzerine oturduk.

"Hiç sorma Dicle, sana kısa bir özet geçeceğim sende anla. Sinir krizi geçirdim, hastanelik oldum, Betül geldi, kavga çıkarttı, hakaret yedim, sonra çocuk için baskı altında kaldım, kardeşimi Gülsüm teyzenin oğlu Karan istedi, bende tartışma çıkartıp evlenmesini istemediğimi söyledim, sonra Çınar'dan beni evime götürmesi istedim, gittim ve babamdan, İkra'dan ve ağabeyimden işitmediğim laf kalmadı, ağabeyim bana tokat attı, dudağım patladı, gözlerim şişene kadar ağladım, sonra agabeyin bana pansuman yaptı. Bu kadar."

Ağzı açık kaldı. Birşey söylemek istedi fakat dilinden sözler çıkmadı. Belki bana inanamıyordu. Bende inanamadım. Bir hafta gibi kısa sürede bunları yaşamak fazla ağırdı. Lâkin bedenim nasıl bir yapıya sahipse katlanıyordu. Ne olursa olsun pes etmiyordum.

Doktor Hanım (TÖRE)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin