Multimedya: Çınar ve Gül ( biliyorsunuz zaten söylememe gerek var mı? 😇 )Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Beni takip ederek kitap hakkındaki gelişmelerden haberdar olabilirsiniz. Sizi seviyorum 💗😇
♡1 K olduk 🎉♡
Bir hafta sonra...
Neydi vazgeçmek? İstediğin şeyi artık istememek mi? Yada çok sevdiğin birşeyi artık sevmemek mi? Ben vazgeçmiştim. Çok önemli bir şeyden vazgeçmiştim. Mutlu olmaktan. Hayatım lanetlenmiş gibiydi. Henüz ergenlik çağında başlamıştı herşey tersine gitmeye. Bunların hepsi ailemden kaynaklanıyordu. Bunu biliyordum. Babam bana ilk yediğim tokatı atmasaydı tüm bunlar yaşanmayacaktı. Bana o tokadı bir kere atmasaydı, ikinci ve üçüncü kez de atmayacaktı. Ben o evden gitmeyecektim. Tüm zorlukları tek başıma çekmeyecektim. Babam beni kardeşimle tehdit etmeseydi, şuan evli olmayacaktım. Kocam olacak kişi tarafından bu iğrenç muamelere maruz kalmayacaktım. Çoğu kişi bu yaşadıklarıma kader diyordu fakat ben çoğunu kader olarak görmüyordum. Babam biraz olsun beni sevseydi, bunların hiçbiri olmayacak, başıma gelmeyecekti.
Hani insanın en çok korktuğu şey başına gelirdi ya, benim en korktuğum şeyler başıma gelmişti. Elimde olan şeylerin henüz tadına varamamışken hepsi uçup gitmişti. Ailem, çocukluğum, gençliğim, mesleğim, hayallerim... hepsi uçup gitmişti. Geriye benden sadece koca bir hiç kalmıştı.
Çınar sözünü tutmuştu. Bir hafta boyunca beni bu dört duvar arasında tutmayı başarmıştı. Daha doğrusu ben istemiştim. Ben istemeseydim kimse beni burada zorla tutamazdı. Fakat Çınar bunun tam aksini düşünüyordu. Aslında ne düşündüğü umurumda bile değildi.
Bana atılan bu koca iftiradan sadece Emine annenin ve Dicle'nin haberi vardı. Onlar bana inanıyorlardı. Bazen odama yemek vermeye geldiklerinde konuşuyorduk. Onlara o iftira gecesinden bahsetmemiştim. Çınar'ın zorla bedenime sahip olduğundan bahsetmemiştim. Garip bir şekilde susmuştum. Herşeye karşı gelen ben, bu kez susmuştum. Gücümün bitip tükendiğini hissediyordum. Mardin'e geldim geleli insanları birşeylere inandırmaya çalışıyordum. Artık yorulmuştum. Bundan sonra kim neye inanırsa inansın. Gerçekten umrumda değildi.
Hapis yaşadığım bu koca bir hafta bana düşünmem için oldukça zaman kazandırmıştı. İyi olmuştu aslında. Artık nasıl hareket edeceğimi kurgulamıştım. Bundan sonra asla kendimden taviz vermeyecektim. Çınar bedenime sahip olmuş olabilirdi fakat ruhuma asla olamayacaktı. Ben yine eskisi gibi kendimden ödün vermeyecektim. İlkim olması önemli değildi. Bu tür şeyleri önemseyen birisi değildim. Kendimi bu zaman kadar hep sevdiğim ve gerçekten istediğim bir adama saklamıştım. Özel olmasını istiyordum hep ama olmamıştı. Zaten istediğim ne olmuştu ki?
Koca bir hafta onu görmemiştim. Görmekte istemiyordum. Yüzünü sonsuza kadar hafızamdan silmek istiyordum. Hayatımdan gitmesini ve yüzünü bir daha görmemek istiyordum. Bunu yapacaktım. Buralardan gidecektim. Her ne pahasına olursa olsun. Gidecektim.
Hava çoktan kararmış gökyüzüne siyah bir perde düşmüştü. Ayrılmadığım bu cam kenarı beni dış dünya ile bağlayan tek şeydi. Sokak tarafına bakması benim için ayrıcalıktı. Bir şeyler için koşturan insanları izlemek bana güzel gelmeye başlamıştı. Saçmaydı belki fakat tek yapabildiğim buydu. Başımı nezaman odaya çevirsem içimden çığlık atmak ve heryeri yıkmak geliyordu.
Acılan kapıyı umursamadım ve istifimi hiç bozmadan dışarıyı izlemeye başladım. Gelen kişinin kim olduğunu az çok tahmin edebiliyordum. Büyük ihtimalle Dicle yemeğimi getirmişti. Çınardan çok korktuklarını biliyordum. Bir insanın bir insandan korkmasını anlayamıyordum. Sonuçta o da bir insandı. Annesini ve kardeşini sinirlenince öldürecek değildi ya.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doktor Hanım (TÖRE)
Genç Kurgu"Benden kaçabileceğini mi sandın? Nereye kaçsan bulurum seni. İntikamımı almadan sana yaşamak yok." O, Çınar Soyluydu. Bir çift yakıcı mavi gözlerin sahibi. * "Ben birşey yapmadım. Yalvarırım boşa beni artık. Bitir bu acıyı." Ben Gül Zaloğlu, berdel...