6. bölüm - Tokat

14.1K 422 138
                                    

Cehennem, bu sahte dünyada yaptığımız kötülüklerin, bize misli ile döndüğü yerdi. Herkes korkardı oradan. Fakat yasaklı şeyler o kadar tatlı gelirdi ki yapmaktan da alıkoyamazdık kendimizi. Bir yalan söylemek mesela. Ne kadar basit birşeymiş gibi gözükse de göründüğü gibi masum değildi. Bir kere yalan söylemeye alışırsanız, bu döngü hep devam ederdi. Aslında böylelikle kendi cehennemimizi kendimiz hazırlamış olurduk.

Simdi ise ben, bu dünyadaki cehenemimdeydim. İşlemediğim bir günah yüzünden azap çekiyordum. Niye yapıyorlardı bunu bana? Neden kimse bana inanmıyordu? Çok saçmaydı. Çınar'ın bu denli cahil olması beni öldürüyordu. Dicle söylemişti, ağabeyinin olay yerine gittiğinde yetişemediğini. Bunu bile bile neden bana bunu yapıyordu?

Çınar çıkıp gidince bütün gözler bana dönmüştü. Beni neden suçluyorlardı? Onlara göre yeni bir evli adam bir hafta boyunca evden çıkmazdı. Bilmiyorlar mıydı zoraki evlendiğimizi? Berdele kurban gittiğimi biliyorlardı bilmesine de Çınar'ın bana çektirdiklerini bedel olarak yaptığını bilmiyorlardı.

"Sen onun kusuruna bakma kızım. İşi var belliki."

Başımı sallamakla yetinmiştim. Ne diyecektim sanki? İşi yok benden kaçmak için gitti mi diyecektim? Bu sadece Kadriye hanımı sevindirirdi. Kahvaltı sofrasına oturduğumdan bu yana gözleri ile beni yiyip bitiriyordu. Her hareketimi iğneli bir şekilde izliyordu. Onun bu tür bakışları altında olmak çok fazla rahatsızlık vericiydi.

"Hah! İşi varmışmış. Çınar'ım bunun yüzünü görmek istemediği için gitti. Bu kadın ne yaptığını bilsen Emine sende bana hak verirsin."

Ağzıma koyduğum bir lokma ekmek boğazıma dizilirken gözlerim dolmuştu. Söylediğine göre Emine anne bunu bilmiyordu. Bana bir tek iyi davranan oydu. Duyduğu zaman o da beni suçlayacaktı.

"Ne yapmış benim gelinim Kadriye abla? Söylede bizde bilelim."

"Yeter susun! İkinizde çenenizi kapatın ve bu konu bir daha açılmamak üzere kapansın. Duydun mu Kadriye?"

Kadir babanın yüksek sesi beni korkuturken Kadriye hanım da dahil herkes susmuştu. Ayağa kalkıp giderken Emine anne geçirdi onu. Hâlâ anlayamamıştım. İlk karısından bir erkek evladı varsa, neden ikinciyi almıştı? Kendi dertlerimle boğuşmaktan onlarla adam akıllı oturup konuşmamıştım. Çınar'ın ne iş yaptığını bilmiyordum. Dicle okuyor muydu? Okuyorsa kaçıncı sınıftı? Ebru ablanın kocası kimdi? Evin yardımcıları kimlerdi? Bunun gibi birçok bilmediğim ayrıntı vardı.

Yerimden kalkıp odam olan yere gittim. Ellerimi başımın arasına alırken düşünüyordum. Az önce olan gergin anlar kabus gibiydi. Suçum olmadığı halde Emine anne duyarda beni suçlu tutar diye çok korkmuştum. Hepsi Çınar'ın yüzündendi. Bana bu hissiyatı veren oydu.

İster istemez onu düşünürken aklıma dün akşam gelen karısı geldi. Şimdi ne yapıyordu acaba? Çınar onun yanına gitmiş olabilir miydi? Tabiki gitmiştir Gül. Sonuçta çocuğunun annesi ve sevdiği kadın. Onun yanında olmayacakta kimin yanında olacaktı? Hiç sevmediği ve hatta nefret ettiği birinin yanında olmak isteyeceğini hiç sanmıyordum.

Kendimi yatağa bırakmış öylece gelişi güzel uzandım. Aşağıdakiler şuan arkamdan söyleniyor olabilirlerdi. Buranın âdetlerine göre bir evin gelini, herkesten önce kalkar ve herkesten sonra uyurdu.

Kaç saat olduğum yerde uzandım bilmiyorum fakat öğle ezanı okunmuştu. Aniden açılan kapı sonrasında hızla ayağa fırlamıştım. Karşımda Çınar'ı görmeyi hiç beklemiyordum. Öfkeli gözleri bana bakarken ben başka yerlere bakıyordum. Çok korkuyordum gözlerinden. Bunu inkar edemezdim. Yeri geldiğinde sinirden kıpkırmızı olan gözleri ateş gibi parlıyordu. Uzun bir süre bakarsam yanacak gibi oluyordum.

Doktor Hanım (TÖRE)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin