11. Bölüm: Şişe.🍶Sabahın kendini belli etmesi güneş ışınların ortaya çıkması olabilirdi ama benim sabahım annemin tiz sesiydi. Bıkkınlık dolu kalkışım banyoya kadar ilerledi yüzüme avuç dolusu su atıp kuruladım yüzümü. Ama hâlâ aynıydı. Hâlâ üzerine sinek ilacı sıkılmış sinek gibiydim.
Annem aynanın karşısına geçip eşarbını düzeltiyordu meraklı gözlerle onu izledim eşarbının ucunu omzuna iğneleyip bana baktı.
" Ben pazara çıkıyorum karnını doyur."
Diyerek çantasından cüzdanını aldı yanıma geldiğinde beni öpecek sanmıştım ama tokatlamıştı.
" Kendine gel." dedi ve güldü. Annemin mizahi şakalarına bayılıyordum, hemde bayağı. Tansiyonum eksilere düşüyordu o derece beğeniyordum. Hatta fan hesabı açıp annemin sözlerini paylaşmakta geçmiyor değildi aklımdan. Annem evden çıktığında kendimi salonda ki koltuğa attım.
Telefonuma mesaj geldiğinde saksının dibinde olan telefonumu elime aldım. Canım operatörümden mesaj gelmişti. Neymiş efendim son altı yüz seksen beş megabyte kalmış bakiyemde. Daha iki hafta olmuştu yükleteli. Zaten yükletmek çokta saçma değil miydi?
Neydi bu internet? Katı mı sıvı mı? Ele alınabiliyor muydu?
Havayla karışan bir şeydi, havadaydı. Her yerdeydi. Peki biz her yerde olan bir şeye neden o kadar para ödüyorduk? Otuz, kırk, elli ve dahası.
Çıkış yeri neredeydi? Ulaşmamız için ne yapmamız gerekiyordu? Bize de söyleselerdi keşke doya doya internete girmiş olurduk. O kadar para da gitmemiş olurdu.
Ne yapmamızı bekliyorlardı maden çıkarır gibi internet mi çıkarmalıydık? Gerçekten anlayamıyordum.
Zil çaldığında operatörüm hakkındaki düşüncelerim havaya uçmuştu internet misâli. Annemin evde bir şey unuttuğuna adım gibi emindim. Kapıyı çektim karşımda Yusuf vardı.
" Niye geldin? Gelmeseydin. Git."
Diyerek kapıyı kapatacaktım ki ayağını araya koymuştu. Ne ayakmış arkadaş demir mübarek. Omzumla ittirmeye devam ediyordum ama kapı kapanmamıştı bir türlü.
" Ayağımı pastırma yapmaya ant içmiş gibisin huysuzcuğum."
Diyen Yusuf'a güldüm. Gülmemem gerekiyordu. Cezalıydı. Beni kandırmanın hesabını fitil fitil getirecektim burnundan.
" Prensip olarak yalancılarla konuşmuyorum."
Diyerek itmeye devam ettim. Yorulmaya başlıyordum artık. Yusuf âni bir itme ile kapıyı açtığında köşeye çekildim.
" Tamam haklısın özür dilerim." dediğinde kafamı başka tarafa çevirdim.
" Git yoksa..."
Dedim ama devamını getiremedim. Sahi ne yapabilirdim? Anneme söyleyeceğim diye tehdit edemezdim çocuk gibi.
" Yoksa bana zorla sahip mi olursun?"
Deyip sırıttığında dik dik ona baktım. Şimdi annemin terliği ile dövecektim onu. Yerdeki terliğe uzandım onun gülmesi işe yaramıştı dikkati dağınık olduğundan terliği attığımı görmemişti şapşal.
" Ah!"
Diyerek kafasını tuttuğu ân gülmeye başladım. Bana baktı yüzünü buruşturup. Kapıyı kapatıp içeri geçtim.
" Affetmiyor musun?
Dediğinde " Affetmiyorum." dedim inatla kapının arkasından. Derin nefes alış verişini duyduğum da gözlerim kapıda gezindi.
" Ben affetirmesini bilirim." dedi. Kapının deliğinden baktığımda yoktu. Ne yapacağı aklımda kuşku bırakmıştı. Acaba bir boğa bulup kendini teptirecek miydi? Bence gayet güzel bir plandı.
Balkona çıkıp rüzgarı hissettim. Sıcak rüzgar kadar güzel bir şey yoktu. Birden çocuk bağrışı duyduğum da gözlerim açıldı.
Aşağıda çocuklar " Zeynep abla Yusuf abiyi affet." diye bağırıyorlardı.
Yüzüm utançla kızarırken bu hâlimi gülerek izleyen Yusuf'a öfkeyle bakıyordum. Bu bir sınanmaydı değil mi? Allah Yusuf'u karşıma sınanmam için çıkarmıştı kesinlikle. Otuz iki diş gülüyordu sanki komik bir şey var gibi.
Aşağıda oturan ablalar bana bakıp konuşmaya başladılar. Kesin dedikodumu yapıyorlardı. Soldan üçüncü abla röntgen cihazıydı mübarek nasıl süzmüştü beni öyle. Kendimi balkondan atmamak için zor tutuyordum.
" Ya susun!" dedim etrafa bakınırken. Annem görmemeliydi bunları.
" Affettin mi?" diyen Yusuf'a kaşlarımı kaldırarak baktım. Sinir vücudumda kalıcı yer edinmiş gibiydi. Yusuf'u dövmeyi her şeyden çok istiyordum şuan.
" Affetmedim!" dedim dişlerimin arasından. Bana sinsi bir bakış atıp çocuklara komut verdi.
" Diğer parça çocuklar." dediği ân çocuklar hep bir ağızdan " Sevdim seni Mahmuduma." İlahisini söylemeye başladı. Utancıma bir de şaşkınlık eklenince teyzelerin gülüş sesleri iyice yerin dibine sokmuştu beni. Yusuf'ta çocuklara tuhaf tuhaf bakarken yüzündeki ifade bu ilahiyi beklemediğinin göstergesiydi.
" Ya sustursana affettim tamam!" diyerek sabır dilenircesine göğe doğru baktım derin bir nefes alıp. Yusuf gülümseyip ukala bir tavırla gözünü kırptı.
Balkonda duran su şişesini ona fırlattım öfkeyle. Yakar toptan kaçar misali yana çekildiğinde dondurma şemsiyesinin altında oturan Ferit amcanın elindeki çaya çarpmıştı yarı dolu şişe. Çay elinden kayıp bacağına döküldüğünde hıçkırdım. Aramızda ki sorunu çözdük derken bir yenisi eklenmişti.
Bedenim utançtan yanıyordu,benim elimin ayarı neden yoktu? İlla başka birine gitmesi gerekmiyordu ki. Sadece Yusuf'un kafasını patlatacaktım. Yusuf korunma dualarına premium üye filan mıydı? Her seferinde kurtuluyordu benden.
Amcalar benim attığımı fark etmemişti henüz, hiç bir zaman fark etmelerini yeğlerdim. Yusuf'a baktığımda gülmekten renk attığını gördüm,disko topuna dönmüştü yüzü.
" Sen...." diyerek ona baktım demirleri sıkarak. Hıncımı demirden çıkarıyordum.
" Sen tam bir çomarsın!" diyerek içeriye girdim. Günlük sinir olma dozumu doldurduğumu düşünüyordum fazlasıyla. Koltuğa oturup soluklandım,olan hep Ferit amcaya oluyordu garibim. Umarım şişeyi benim attığımı öğrenmezdi.
Sıcak çay üzerine döküldüğünde penguen yürüyüşü yapar gibi kalkmıştı oturduğu yerden. Ferit amcanın bir yıllık bedduasına mahsur kalırsam sağ çıkmam gibi görünüyordu bu gidişle.
Yusuf'a hain planlar yapmayı aklımın bir köşesine not ettim. Elbette alacaktım öcümü. Kapı çalındığında kaşlarım çatıldı acaba Yusuf mu gelmişti yine? Kesin o gelmişti içime bir miktar çirkeflik yükleyip kapıya doğru ilerledim.
Kapı kulpunu sertçe çekip gözlerimi karşımda duran Yusuf'a dikmeyi bekliyordum. Fakat benim gözlerim farklı birinde kalmıştı umduğum kişi olmaması sarsmıştı derinden.
Ağzımdan dökülen iki hece aylardır uzak kalmıştı benden,ayların yıllara dönüştüğünü şimdi daha iyi anlamıştım. Hemde göz yaşlarımın eşliğinde.
" Baba."
![](https://img.wattpad.com/cover/193897046-288-k158173.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahalle Çocukları
ChickLitTam kapıdan çıkacaktım ki birine çarpmıştım. Yerden gelen kırılma sesiyle bakışlarım yere yöneldi. Çocukluk oyuncağım olan atlı karınca kutumun yerde binbir parçaya ayrıldığını gördüğümde bütün vücudumda hem hüzün hemde elektrik dalgası geçti. Yere...