3. Bölüm: Topu Atan Toptur. ⚽Karşımda duran Osmanlı tablosunda kayboluşumun kırk beşinci dakikasıydı. Buraya sadece üniversite sınavım için dershane bakmaya gelmiştik. Fakat annem her ayrıntıyı inceliyordu.
" Evet efendim her ay deneme sınavı yapıyoruz."
Mavi takım elbise içinde olan bıyıklı adam göz temasını annemden çekmiyordu.
" Tamam o zaman yarın başlayabilir."
Diyen annemle derin nefes aldım. Ben daha mahalleye alışamamışken annem beni tanımadığım bir ortama atmıştı çoktan. Ben pek arkadaş canlısı değildim zaten. Köşeye çekilir kitap okurdum,çok nadir insanlarla gülüp şakalaşırdım.
Annem dershanenin parasını ödedikten sonra çıkmıştık bu beyaz binadan. Annem yine bana bir şeyler anlatıyordu ama ben onu pek dinlemiyordum.
" Kız sen beni dinlemiyor musun?" diyerek beni dürten anneme bıkkınca baktım. Bazen çok sıkıcı konuşabiliyordu ve sohbeti ilgi çekmiyordu üzgünüm anne.
" Dinlemiyorum." dediğimde kolundaki çanta ile karnıma vurdu. Durağa ulaştığımızda bir kaç dakikaya dolmuş gelmişti.
" Akşama istediğin bir şey varsa söyle onu yapayım." diyen anneme şaşırarak baktım. Acaba kafasına taş filan mı düşmüştü?
" Şato Biryan istiyorum." dedim dalgaya vurarak. Annem önce kafasını salladı sonra anlamamışça bana baktı.
" Şato Bünyamin ne kız?" annemdi bu işte. Ne bekliyorduk ki? Ona sırıtıp kafamı cama çevirdim.
" Sen kafana göre takıl." dediğimde burun kıvırdı. Bunu dedim diye ıspanak yemeği yapacağını biliyordum. Biliyordu sevmediğimi inadına yedirirdi zorla.
Kısa bir süre sonra otobüsten indik ben eve doğru yürümeye başlamıştım ki annem kolumu çekiştirdi.
" Anne nereye gidiyoruz ya?" dediğimde çoktan dükkanın önüne varmıştık.
Yusuf da oradaydı..gıcık çocuk yani. Dünkü kel amca elini Yusuf'un omzuna koymuş gülümseyerek konuşuyordu.
" Aferin aslan oğlum seninle gurur duyuyorum." dediğini duymuştum. Ne kadar güzel baba oğul ilişkisiydi bu. Ben kendi babamı düşündüm de...
" Kime diyorum ben?" düşüncemi bölen anneme bakıp işaret ettiği yere çevirdim bakışlarımı.
" 2 ekmek al da gel."
Ekmek dolabına doğru yürüdüm. Yusuf ve babası şakalaşıyordu. Nedensizce gülümsemiştim bu hallerine. Gözüm hâlâ onlardayken ekmek poşetini düğüm yapıp dolabı kapattım. Annemde domates ve salatalık alıyordu.
Annemin alacakları bittikten sonra kapıya doğru yürüdük. Yusuf'un bakışları babasından bana geçmişti bu sefer. Bana gülümseyerek baktığında ben yine dik bakışlarımı yollamıştım ona.
İçeriye girip annemin aldıklarımızın parasını ödemesini bekliyordum. Kollarım göğsümün altında bağlanmıştı bir nevi küstüm pozisyonuydu bu.
" Alıştınız mı abla buraya?" diyen kel adama göz ucuyla baktım. Çaktırmadan Yusuf'a bakacaktım ki onun hâlâ bana baktığını gördüm. Hemen kafamı dışarı çevirdim.
" Alıştık sayılır." diyen anneme gözlerimi devirdim. Hep kendi adına konuşuyordu.
" Artık sen benim kardeşimsin küçük kızımız da yeğenim olur."
Bu cümledeki küçük kız ben oluyordum her halde. Boyum biraz kısa olabilirdi ama o kadar da kısa değildi.
" Ben on sekiz yaşındayım amca." dediğim de Yusuf'un sırıttığını gördüm. Bu da sırıtacak yer arıyordu.
" Ben seni on altı sanmıştım yiğenim yav." diye şiveyle konuştuğunda sahte bir gülümseme attım ortaya. Sonra dükkandan ayrılmıştık zaten.
Eve geldikten sonra kitaplarımı düzelttim. Madem yarın dershaneye gidecektim çantamı da düzeltmeliydim. Ter koktuğumu fark ettiğimde banyoya doğru yürüdüm.
Yarım saat sonra bedenimde havlu ile banyodan çıktım ve parmak uçlarımda odama geldim. Üzerime pijamalarımı geçirdikten sonra annemin yanına gittim.
Annem çoktan sofrayı kurmuştu yemeğimi yedikten sonra bulaşıkları makineye yerleştirdim annem için ocağa çay suyu koyduktan sonra odama geçtim.
Çalışma masamın üzerinde duran atlı karınca kutuma doğru yürüdüm. Parmaklarım kırık çizgilerinde gezindi yavaşça. Bu kutuyu babam küçükken doğum günümde almıştı. Şimdi ise doğum günümün ne zaman olduğunu hatırlamıyordur belki. Buruk bir gülümseme ile atlı karıncayı elimle ittirdim.
Sabah erken kalkacaktım bu yüzden yatsam iyi olurdu. Yeni yıkanmış nevresimlerimin verdiği güzel his uykumu daha fazla geçirmişti.
Sabah annemin sesiyle değilde kendi kendime kalkmıştım. Dolabımdan siyah bir t-shirt birde siyah eşofmanımı çıkarmıştım. Üzerimi giyindikten sonra kıvırcıklaşan saçlarıma baktım bıkkınca.
Bu saçlarımı anlamıyordum bir gün kıvırcık evelsi gün kabarık diğer gün dalgalı en son gün de düz oluyordu. Masadaki tokayı saçlarımın yanlardan tutturdum.
Ben odamdan çıktığım da annem benim kapımda dikiliyordu.
" Ben senden önce davrandım Yüsra Hanım." dediğim de annem kıkırdadı.
" Sen sabah pek bir şey yemezsin diye sandviç yaptım sana." diyen annem bardaktaki ısınmış sütü yanıma bıraktı.
Sandviçimi yedikten sonra ziyan olmasın diye sütümün kalanını da bitirmiştim. Annem bide ceviz ayıklamıştı.
" Cevizleri üzümlerle karıştırıyorum acıkınca yersin abur cubur yeme sakın." diyen annemin sıradan uyarısıydı.
Annemin uğurlaması eşliğinde evden ayrılmıştım. Sokağa attığım ilk adımda kafama bir top yemenin şokuyla far görmüş tavşana döndüğümden adım gibi emindim.
Kafamda minik toplar dönerken elimle topun geldiği yeri tuttum.
" Ulan bu topu atan toptur." diye çemkirdiğimde bir öksürük sesi duydum. Yusuf kollarını bağlamış bana bakıyordu.
" Ayıp olmuyor mu?" dediğinde sinirle ona baktım.
" Ne ayıbı be?! Gözüm çıkıyordu." dediğimde yanıma yaklaştı. Gözümün içine kirpik girmişti galiba açamıyordum çünkü.
Kafamı tutarak gözümü iki parmağı ile açtı.
" Ne yapıyorsun ya?" Diye sorduğumda beni takmadan gözüme üfledi. Şimdi başka biri gözüme üflese kıyameti koparırdım ama Yusuf'un nefesi çilekli sakız kokuyordu.
Gözüme batan şeyin varlığı Yusuf'un üflemesi ile gittiğinde gözümü kırpıştırıp Yusuf'a baktım. Elinin biri yanağımdaydı. Gözüm eline kayarken Yusuf'un hâlâ yanımdan gitmemiş olması tuhaftı bana göre.
" Tamam teşekkürler çekil." diyerek yanından ayrıldım hızlıca. Hep karşıma çıkmasa olmaz mıydı?
Omuzumun üstünden Yusuf'a baktığım da bana el salladığını görmüştüm.
Kafamı hemen önüme eğerek yürümeye devam ettim.
Bu çocuk benim karşıma hep çıkacak mıydı?
![](https://img.wattpad.com/cover/193897046-288-k158173.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahalle Çocukları
ChickLitTam kapıdan çıkacaktım ki birine çarpmıştım. Yerden gelen kırılma sesiyle bakışlarım yere yöneldi. Çocukluk oyuncağım olan atlı karınca kutumun yerde binbir parçaya ayrıldığını gördüğümde bütün vücudumda hem hüzün hemde elektrik dalgası geçti. Yere...