...
Yaşadıklarını daha önce yaşamış, hissetiklerini hissetmiştim ve onu anlayabilecek tek insandım. Bulunduğumuz yerden kalktık ve vapura doğru yürümeye başladık. Eve gitmek için vapura bindim ve bir anda esen rüzgarın tokatı ile ağlamaya başladım. 7 yıldır içimde tuttuğum duygular açığa çıkmış, beni anlayan birini bulmuş ve sorunlarımı ilk kez birine açmıştım. O ağlamanın sebebine tek bir duyguyu sığdıramam. Mutluluk, umut, yanlnızlığın yok oluşu ve daha birçok duyguyu aynı anda yaşamıştım. Her ne kadar geçirdiği kötü zamanlarda yanında olamasamda sanki ruhum o zaman onunlaymış ama bedenim ayrı acı çekiyormuş gibiydi...Vapurun durduğu her rıhtımda sanki kalbime bıçak saplanıyordu. Akan rimelim ve birbirine dolanan saçlarım umrumda değildi. Yanımdan gelip geçen insanlar bana acı dolu gözlerle bakıyordu. Sanki şiddet görmüşümde kendimi vapura zor atmış gibiydim... O gün tüm yolu ağlayarak geçirdim. Onun yaşadıklarını biliyordum fakat daha acısı gelecekte yaşayacaklarınıda biliyordum. Çünkü eksikti... Gelecekte ne olacaktı? Kokusunu unutacaktı, eşyaları bavullara kaldırılacak ve sadece anıları yaşayacaktı, bu ilk 1 yıl içinde olmuş, olacak şeylerdi. İkinci yıl daha acı olacaktı çünkü artık yalnız kalacaktı. Etrafında bulunan insanlar acılarını unutmuş, normal hayatlarına dönmüş olacaklardı. O da dönecekti ama yalnız kalacaktı. Üçüncü yıl ise tam bir hüsran. Acıyı unutma dönemi... "Benim de bir hayatım var" dönemine girecekti. Yeni planlar kuracak, bir yanı eksik yaşamayı öğrenecekti. Dördüncü yıl en acısı olacaktı; "Nasıl unutabildim?-İhanet mi ediyorum?" dönemi... Onu unutmaya çalıştığı ve acısını bastırmaya çalıştığı için vicdan azabı çekecekti. Beşinci yıl ise bunu kabullenip, hayatını düzene sokmaya çalışacaktı. Altıncı yıl ise şimdiye kadar yaptığı her şeyin boş olduğunu anlayıp hüzünlü zamanlarına geri dönecekti. Yani bu acı geçmezdi... Geçemezdi de...
Eve kendimi nasıl attığımı hatırlamıyorum. Duş alıp odama geçtim ve ağlamaya devam ettim. Ağlamamı durduramıyor ve sürekli arkadaşlarım arıyordu, ilk buluşmamızı merak ediyorlardı... Sadece en yakın arkadaşımın telefonunu açtım. Ağlıyordum... Kahroldu ve neler olduğunu anlatmamı istedi, sadece şunu dediğimi hatırlıyorum; "Acı çekiyor, bunu kalbimde hissedebiliyorum..."
Arkadaşımla saatlerce telefonda konuştuk ve onu nasıl mutlu edebileceğimi düşündük. Mutlu olamayacağını bilen tek insandım fakat elimden de bir şeylerin gelebileceğini düşünüyordum. Çaresizliğimi dışardan görebiliyordum ama içimde umut çiçekleri açıyordu. Çözüm bulamadan telefonu kapattık. Sonra onu aradım "Geldim ben, evdeyim" dedim. Sabah 7'de uyandır beni dedi. Öyleyece kapattık telefonu. Onu uyandırmamı istiyordu çünkü zor ayılıyordu. Sabahları onu arar, yarım saat kadar konuşur uykusunu açardım.
O gece ona iyi gecelecek yüzlerce yazı okudum. Bu konuda en tecrübeli olan ben, çaresiz kalmış ve ona iyi gelmeye çalışıyordum. Ama ne çare... Bir hafta ölü gibi gezdim. Sonra tekrar buluşma planı yaptık ve yine rıhtımda buluşacaktık. Bindim vapura düştüm yollara, vardığımda henüz gelmemişti ve ben de fotoğraf çekmeye başladım. Bir anda arkamda belirdi "Ne yapalım bugün?" diye sordu. Ben de adalara kalkan vapuru gördüm ve "Adaya gidelim" dedim. Bindik adaya gittik. En tepeye çıkıp kiliseye gitmek istedik, başladık yürümeye. Yokuşu çıkıyor, evlerin önünde kameramızı kurup fotoğraflarımızı çekiyorduk. İnsanların bahçesinden sarkan meyveleri toplayıp kaçıyorduk.
Yürümeye devam ettik... Küçük bir ev gördüm ve "Burda yaşayalım" dedim. Ev o kadar küçüktü ki bahçesine 10 kişi bile sığmazdı. Bir anda arkamızdan gelen köpekleri gördük ve önünde durduğumuz evin bahçesine girdik. Yerlerde o kadar fazla kozalak vardı ki, deniz gibiydi. Birini aldım çantama attım (hâla saklarım). Ordan çıktık ve kiliseyi aramaya devam ettik. O kadar yorulmuştuk ki yürümeye takatimiz kalmamıştı. Bir bankta oturduk ve sessizliği dinlemeye başladık. Telefonum çaldı, arayan annemdi... "Deprem oldu nerdesin?" diye sordu, Adadayım dedim. (24 Mayıs 2017). Kiliseyi bulmaktan vazgeçtik ve eve dönmeye karar verdik. Ayağa kalktık ve ben önden yürümeye başladım. Arkamdan gelmediğini fark ettim ve arkamı döndüm, gördüğüm şey hayatımda kahkalarla güldüğüm tek şeydi... Önünde oturduğumuz yer saatlerdir aradığımız adanın kilisesiydi ahfşwjlsks Sonrasında onun gülerek bana koştuğunu hatırlıyorum. Yokuşu inene kadar kahkahalarla güldük. Deprem olmuş, insanlar korkmumuştu fakat biz deliler gibi gülüyorduk. Yokuş bitince eve dönmek için bilet aldık ve vapura bindik. Tüm yol boyu dizimde uyudu, ben ise kulaklığımı takıp kuşları izledim. Rıhtıma indiğimizde eve dönmem için diğer vapura bindim. Yol boyunca kitap okudum ve inmeme 10 dakika kala bir mesaj aldım. Ondan gelmişti ve şöyle yazıyordu: "Mutlu değilim, görüşmeyelim."
Merhaba 3. bölümün sonuna geldiniz... Kitap toplam 10 bölüm olacak. Lütfen sizi en çok etikleyen cümleyi/bölümü yorumlara yazınız... 🎈