Tarih: 2 Haziran 2017
(Hiç tarih vermem biliyorsunuz ama notlarımda o günün tarihi yazdığı için tarihten eminim)
~Buluşmamızdan bir gün önce~
Ertesi gün için hazırlanıyordum ve telefonum çaldı o arıyordu, açtım. "Okuduğun kitaplardan birini getirir misin bana" dedi... O kadar sevinmiştim ki resmen ayaklarım yerden kesilmişti. Zevkimi ve okuduğum şeyleri merak ediyordu. Tabi getirim dedim. Okuduklarımdan bir liste yapıp gönderdim o ise aralarından birini seçti. Seçtiği kitap resmen kalbime dokunmuştu... O kitap, seçtiği kitap 1992 yılına aitti ve babam onu içerisinde eski para koyarak zamanında anneme hediye etmişti. Parayı içinden çıkartıp büyüsünü bozmadım ve öylece çantama attım.
Ertesi gün vapurum rıhtıma yanaşırken bankta oturmuş beni bekleyen onu gördüm. Hiç unutmuyorum kulağında kulaklığı, sırtında çantası vardı güneş kumral saçlarına vuruyor her telini parlatıyordu. Kitabım ise kucağımda duruyordu sebebini bilmiyorum ama kitaba sarılmak istemiştim. Annemin kitabıydı o, babam vermişti... Belki o kitaba bir daha asla dokunamayacaktım ve sıkı sıkı sarıldım. Vapurdan indim, koşarak ona sarıldım ve "Kitabını getirdim" dedim. Hemen açtı ve incelemeye başladı, parayı gördü ben de hikayesini anlattım. "Yanında hiç babanın resmi var mı?" diye sordu, "Tabi var" dedim... Ona vermemi istedi, ben ise verdim... Cüzdanını açtı ve kendi babasının resminin bulunduğu yere sıkıştırdı. Gözlerim dolmuş, rimelim akmaya başlamıştı belli etmemeye çalışıyordum ama nafile. Gideceğimiz yere varana kadar konuşamadık ve ben tüm yol içimi çeke çeke ağladım. Sahile gelmiştik ve çimlere uzandık. Kafamı yere koyduğumda tek gördüğüm ağaçlardı tek aldığım koku ise onun kokusuyla karışmış çimen kokusuydu. Hayatımın en mutlu anlarından birini yaşıyordum. Şarkılar mırıldanıyor, kitaptan satırlar okuyordu. Ben ise sessizce onu dinliyor, dalgaların tadını çıkarıyordum. Bir anda uzandığı yerden kalktı ve soru sormak istediğini söyledi. Tabi dedim, "Hiç hatırlıyor musun? dedi, "Babanın sana sarıldığı anı hatırlıyor musun?"... Uzun süre cevap veremedim ve göz yaşlarımı tutamıyordum. Babamı en son 7 yıl önce görmüş ve yüzünü fotoğraflara bakarak hatırlamaya çalışan ben, o an onu hatırlayamamıştım. Önce duraksadım ve dilime zar zor gelen o acı, iç yakan kelimeyi söyledim... "Hayır." Cevabım netti, koca bir hayır... O an sanki dünyaya uzaktan bakıyordum tüm insanlar oturmuş benim için ağlıyor gibi hissediyordum. Ama öyle değildi işte, beni ondan başka kimse anlayamazdı çünkü o da hatırlamıyordu. Birbimize sarıldık ve ağlamaya başladık ne kadar öyle kaldığımızı hatırlamıyorum, sadece yanımızdan geçen insanların garip bakışlarını hatırlıyorum. 10 dakika önce hayatın tadını ilk kez çıkaran ben, o an ölmek istiyordum. Ama o yanımdaydı ve beni anlıyordu. En önemlisi ise hissedebiliyordu. Yalnız değildim acımı paylaşmıyordum tam tersine acılarımdan kurtuluyordum...
O günümüz tam bir hüsrandı ama artık birbirimize duygularımızı açmaya başlamıştık. Dertleşiyor, birbirimizin sorunlarına çözüm bulmaya çalışıyorduk. Onu uzun uzun izliyor bir daha göremeyeceğimi hissediyormuş gibi yüzünü hafızama kazıyordum...
Gün sonu rıhtıma yürüdük ve beni istasyona bıraktı. Bol bol sarıldık sanki hissediyorduk... Birbirimizi bir daha göremeyeceğimizi biliyormuş gibi sarıldık. Camın arkasına geçtim ve vapura doğru ilerlemeye başladım ama arkama bakarak yürüyor ona sürekli el sallıyordum. Sonun başlangıcını yaşıyorduk...
Merhaba ben espdaem, 6. bölümün sonuna geldiniz... Lütfen hızlı gidiyorsam ya da yavaş yazıyorsam uyarın. İyi-kötü tüm yorumlarınızı bekliyorum. 🌸