Sabah hazırlanıp Hyunjin'in odasına gittikten sonra beraber kahvaltıya indik.
Anneme baskıları devam etmez diye umuyordum. Hani derler ya insanın korktuğu başına gelir diye.. Tam olarakta böyle olmuştu.
Annemin kendi eliyle sıktığı portakal suyunu içtikten sonra yüzünü buruşturup
"Bu portakal suyu mu?" dedi.Annemde bende biliyorduk. Bu Hyunjin değildi. Bu onun içindeki , ondan başka insanların yapmış olduğu canavardı. Onu kendine getirmek istedim.
"Hyunjin..." elimi elinin üstüne koydum.
Gözlerime baktı sanki.. Ama çok derin baktı. Oralarda birşey arar gibi.
Sonra birden sıçradı. Kendine geldi sanırım.
"Şey Soo Hyun teyze... Ben çok üzgünüm.."
Annem gülümsedikten sonra,
"Önemli değil Hyunjin. Ama okul geç kalacaksınız." dedi.Annemin demesiyle saatime baktım ve dersin başlamasına 20 dakika kalmıştı.
İkimizde aceleyle kalkıp ellerinizi yıkayıp arabaya binecekken anneme öpücük vermediğim aklıma geldi.
Annemin yanına gidip öpücük verdiğimde annem çok mutlu oldu. Gözleri parladı.
"Seni seviyorum oğlum.." dedi.Annemle bu ilişkimizi seviyordum.
Başka anneler gibi değildi. Beni küçüklükten beri çok güzel yetiştirmişti. Babam olmasa da bana bakabilmişti. O dünyanın en güzel annesiydi.Ben bunları düşünürken kapının pevazına yaslanmış Hyunjin'i gördüm. Bizi izliyordu..
Sanki birşeylere hasret çekiyordu..
Sanki o da istiyordu...
Ama yapamıyordu..
Hyunjin'i de alıp bizi evin önünde bekleyen arabaya bindik.
"Eğer Min Gun sana birşey yaparsa haberim olsun. Geberteceğim o piçi."
Hyunjin bu konuda oldukça ciddiydi.
Min Gun'un tek rakibiydi. Çünkü anladığım kadarıyla Hyunjin'de başka kimse ona baş çıkarmıyordu.Neler yapabileceğini dün anlatmıştı.
Bence Hyunjin'den daha piskopattı. Sadece hava atmaya çalışan kendini mafya babası zanneden aptalın teki olduğunu biliyordum.Zaten okuldan çıktığımda iyikide yürüyüşüm yoksa onun ne halt olduğunu anlamayacaktım. Fotoğraflarını çekmiştim yoksa zor anımda onu tehtid edeceğim bir şeyim olmayacaktı. Lanet Min Gun! Bittin sen.
"Tamam Hyunjin. Merak etme..."
Okula geldiğimizi anlayınca arabadan inip okuldan içeri yürümeye başladık.
Ayrım koridoru gelince ayrılmak zorunda kaldık.
Koridorlarda kimse yoktu. Çünkü herkes ders başlayacağı için derslikten kitaplarını alıyorlardı.
Bende dersliğe yönelip kitaplarımı almaya karar verdim.
Kapıyı açtığımda anda üstümden sanki şelale geçiyordu.
Başımdan aşağı bir kova su dönmüşlerdi.
Sonra belimde hissettiğim tekmeyle kendimi zeminle beraber buldum.
Sen güçlüsün Kalk Jeongin!
Kalkmaya çalıştım tekrar. Ama ayaklarını sırtıma bastırınca kalkmama engel oluyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Slave //(Hyunjin×Jeongin)
ChickLit™✓ "Hyunjin... Vahşi çocuk hastası.. Yani piskoloğu bize böyle söyledi. Lütfen onun bu hareketlerini mazur görün."