İyi okumalar♡
Hala okuyan varsa hatırlamadığınızı biliyorum o yüzden bi önceki bölümlere falan bakın isterseniz, seviliyorsunuz.
*
Kitap hala askıda, sadece hazır zamanım varken bölüm atmak istedim.
*
"Sophie, bugün gelmene gerek yok. Açmayacağım dükkanı." Telefonda kısaca bilgi verek Chanyeol'e Sophie telaşla cevap vermişti. "Neden? İyi misin?"
Chanyeol, gözlerini bir süre kapatıp nefes almaya çalıştı ama gözlerinin önüne Baekhyun'ın dünkü hali geldiğinde nefesi iyice daraldı, gözlerini hızla açıp Sophie'ye cevap verdi: "İyiyim, sorun yok. Sadece bugün dinlenmek istiyorum."
Sophie bir süre sessiz kaldıktan sonra onayladı Chanyeol'u ve telefonu kapattılar.
Chanyeol, dükkanının kilidini açıp içeri girdi. Dün gece geç saatlere kadar çiçekçide kalmış, sadece çiçekleriyle ilgilenip onlara dün olanları anlatmıştı.
Hala Baekhyun'ı sevdiğini ama kalbini çok kırdığını anlatmıştı.
Chanyeol, parmağında hala takılı olan çiçekli yüzüğe dokunup silikçe gülümseyip sulama kovasına su doldurdu sessizce.
Tek tek çiçekçideki çiçeklerle ilgilenmeye başladı.
[2 gün sonra]
Sophie, evinin salonunda oturmuş, elindeki kitabını okuyordu sessiz ortamda.
Gözlerinden yaşlar akmaya başladığında, kitabın kötü karakterine nefret dolmuştu. Baş karakterin sevdiği kızı öldürmüştü ve şimdi pişkin pişkin erkeğin yanına gelmişti.
Kendini kitapta kaybettiğinde kapı çalmıştı. Ablası ve kardeşi, özel ders için henüz çıkmışlardı ve onların olmadığını düşündü.
Kapıyı açıp ablası ve küçük kardeşini gördüğündeyse kaşları çatılmıştı. "Abla?" diye sormuştu.
Adeline, telaşla Antoine'i odasına gönderip Sophie'yi salona doğru çekmişti.
Sophie, ablasının telaşıyla gerilerek "N'oldu?" diye sordu. Adeline, "Baekhyun yok." dedi kısık sesle.
Sophie'nin kaşları çatılırken, "Nasıl yok?" dedi hala anlamazken. Adeline, "Yok işte, üç gündür gelmiyor
Öğlen saati yaklaşırken Chanyeol, tüm çiçekleri özenle sulamıştı. Hepsi bittikten sonra dükkanın girişinde durup hepsine birden bakmış, "Kaç gündür çok başınızı ağrıttım değil mi?" diye sormuştu.
Adımlarını dükkanın arka tarafında kalan odasına doğru yöneltip birkaç adım atmıştı ama dükkanın kapısının tıklatıldığını duyduğunda kaşlarını çatıp arkasına dönmüştü.
Cam kapıdan gördüğü bedenle nefesi tekrar kesilirken gözlerini kapatmıştı. Geri açtığında onu görmeyeceğini düşünüp gözlerini araladığında kapıdaki beden hala aynı yerde dikiliyordu.
Cama yaklaşıp onun tam önünde durdu. Gözlerini ondan ayıramıyordu.
Baekhyun, Chanyeol'u aklından çıkaramamıştı.
İki gündür uyumamış, hiçbir şey yapamaz olmuştu. Bugün bu halinin üçüncü günüydü ve ilacını hiçbir yerde bulamayıp gelebileceği tek yere gelmişti.
Sevgilisinin yanına.
Chanyeol, bir süre öylece bakmış, sonunda Baekhyun'ın ağlama belirtilerini fark ettiğinde dayanamadan kapıya uzanıp aralamıştı.
"4 senede hiç değişmemiş." diye düşünmeden edemedi.
Ağlamadan önce ani bir şekilde burnu kızarıp hızlı nefeslerinden dolayı titremeye başlardı. Gözleri kısılır, dişlerini sıkmasından dolayı çenesi belirginleşirdi.
Sonrasında da yaşlar akardı zaten.
Kapıyı araladıktan sonra daha fazla bakamadan içeri doğru yürümüştü Chanyeol.
Baekhyun, o günkü kadar kötü olmadığı için sevinip arkasından hızla takip etmişti onu. Chanyeol, neden geldiğini sormak için arkasına dönmüştü ama Baekhyun, dört senenin özlemiyle özellikle son üç günde baş edememiş, hasretle yanmıştı.
Chanyeol arkasını döndüğü anda Baekhyun, onun geniş omuzlarından güç alıp parmak uçlarında yükselerek dudaklarını dudaklarına bastırmıştı özlemle.
Elini ensesine sabitledi, ters tepki vermesini kaldıramazdı muhtemelen.
Chanyeol, ne olduğunu anlamamıştı ama dudaklarındaki tanıdık his bedenini ele geçirmişti. Ona söz hakkı düşmemişti.
Şok olsa da delirecek gibi hissettiğinden hala ona ulaşmakta zorlanan Baekhyun'ın belini tek koluyla kavrayıp işini kolaylaştırmıştı.
Alev almak üzereydi tüm çiçekçi.
Öyle geçen bir dakikanın sonunda ayrıldıklarında Chanyeol, hala gözleri kapalı bir şekilde özlediği kokuyu tüm gücüyle içine çekip gözünü açtı.
Baekhyun, Chanyeol'un tepkisini korkarak bekliyordu. O da sonunda geri çekilip gözünü açtığında ikili tek kelime etmeden birbirine baktı bir süre.
Gözleri çok şey konuşmuştu, ikisinin de kabul etmediği.
"Napıyorsun be?!" diye hiddetle sordu ilk toparlanmayı başaran Chanyeol.
Baekhyun, az önce onu kendine çeken o değilmiş gibi davranmasıyla gözlerini iyice açmış, "Ama az önce sen..." diye söze girmiş fakat devamını getirememişti.
Chanyeol, az önceki ağlama belirtilerini yine gördüğünde yumruklarını sıkmıştı bir şey yapmamk için.
Baekhyun, onun beklediğinin aksine omuzlarını dikleştirdi, "Güç depoladım, sana ne?" diye sordu.
Sözleriyle Chanyeol'un kaşları şaşkınlıkla kalkmış, "Bana ne?" diye tekrarlamıştı Baekhyun'ı.
Baekhyun da aynı emin hareketleriyle başını sallamıştı onaylayarak.
Chanyeol, alayla gülüp arkasına dönmüştü. "Benim dört sene önceki çöküşümde böyle bir seçeneğim olmamıştı." demişti kendi kendine kısık bir sesle.
Baekhyun, yine pişmanlıkla kavrulurken bu sefer kararlılıkla kavramıştı Chanyeol'un kaslı kollarını.
"Bırakmam," demişti. "Tamam, çok büyük hata yaptım. Ama bu sefer bırakmam. Affettireceğim kendimi." diye devam ettiğinde Chanyeol'un gözleri yaşarmış, ona dönmüştü.
Baekhyun, bir süre sessiz kaldıktan sonra küçük bir gülümsemeyle konuşmaya devam etmişti: "Hele parmağındaki o yüzüğü gördükten sonra asla bırakmam ikimizi artık."
*
Baekhyun, Chanyeol'e aldığı yüzüğü gördü parmağında, şu konuşmaya geldiğinde Chanyeol'un yere attığı yüzüğü.
Kaç ay oldu bilmiyorum ama yazdım bi şeyler özür dilerim kötü gittiyse, seviliyorsunuz
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mathematician :: chanbaek
Fanfictionflorist 2. kitap beni bırakıp gittiğinde kalbimin kırılan yarısı tamamen öldü ölüleri diriltmen imkansız baekhyun * 140419