Bölüm 1

4.3K 34 13
                                    


Yemyeşil gözleri ve kömür karası saçlarıyla, kuzuların dünyaya merhaba dediği bir bahar sabahında dünyaya geldiğinde, Annesi Bedia Hanım dünyaya getirdiği altıncı çocuğu için bu sefer sevinememişti. Son zamanlarda yaşadıkları geçim sıkıntılarını aklına geliyor, analık iç güdüsü ile yaşadığı huzur bunu bastırmaya yetmiyordu. Kızını görür görmez ona vereceği isimi hemen bulmuştu. Meryem diye kucakladı bebeğini. Eşi Mehmet bey, o sırada tarlada ekinlerin başında alacağı haberi bekliyordu. Haber gelir gelmez eve geçerek kızını aldı, gözlerine baktı... Çok duygulanmış ama kimseye belli etmemeye çalışan kaçak gözlerle yaşadığı bu durumu herkesten gizliyordu.

Ablaları Nursel ile Azize, Meryem'in doğduğu sıralarda okuldalardı. Doğan kardeşlerinden habersiz bir şekilde okuldan eve döndüklerine kardeşleri Sercan ve Hasan karşıladı onları.

'Müjdemi isterim. Küçük kardeşimiz geldi, içerde! Hadi içeri girip bakalım diye bağırdı, Sercan!

O sırada tüm kardeşler içeriye girdiler ve doğan minik Meryem'i görüp sevindiler.

Meryem'in çocukluğu yemyeşil ağaçların dağlara doğru uzandığı, kuş sesisin eksik olmadığı küçük bir köyde geçti. Dedelerinden kalan tarlada bir çok çeşit sebze ve meyve yetiştiriyorlardı. İneklerinden elde ettikleri sütle yoğurt, tereyağ gibi temel besin kaynaklarını yaratıp, tandırda pişirdikleri ekmek ve yaptıkları yemeklerle karınlarını doyuruyorlardı.

Yaşadıkları evin içinde bulunduğu tarla, iskenderun ile adana oto yolunun tam üzerinde oldukça değerli bir araziydi. Meryem'in babası Mehmet Bey'in atalarından kalan bu tarla, yaşamlarını nesiller boyu çiftçilik ile geçiren bu aile için paradan daha önemliydi.

Hiç bir zaman satmayı düşünmemişlerdi. Mehmet Bey en küçük oğlu Hasan'a çok düşkündü. Sercan çocukluk yılları son derece problemli geçmiş, her defasında ailesini üzerek, köy halkına karşı küçük düşürücü eylemlerde bulunmuştu. Çocuk yaşlarda yaptığı kötü eylemler, ailesini oldukça tedirgin ediyordu. Meryem ilk okula başladığı sıralarda abisi Sercan'dan sürekli şiddet görüyordu. Eli yeni kalem tutmaya başlamış, minik bir kız için sudan sebeplerden dolayı dayak yemesi, ablalarının umrumda değildi. Mehmet bey ve Bedia Hanım bu durumlardan pek haberdar değillerdi. Ablası Nursel ile Sercan minik Kızı sürekli tehdit ediyor, kimseye söylememesi konusunda tembihliyorlardı.

İlkokul 3. sınıfta olduğu zamanlar, yıllarca kullanılmış, her tarafı yırtık ayakkabısıyla eve geldiğinde, annesi, ablalarına yardım etmesini, koyunları otlamaya götürmelerini istedi. Önlüğünü hemen çıkararak, Nursel ve Azize ile beraber tarlaya çıktı. Meryem büyüdükçe, abi ve ablaları tarafından daha çok kıskanılıyor, hor görülüyordu. Koyunları otlattıkları sırada, Nursel, Meryem'e dönerek düşen tokasını vermesini istedi. Meryem yerde toka göremiyordu. Ablası 'Kör müsün, görmüyor musun? diye işaret parmağıyla gösteriyor Meryem bir türlü görmüyordu. Daha sonra Nursel, eline aldığı taşla Meryem'e dönerek, işte bak burda diyerek taşı kafasına attı. Meryem'in kaşı açılmış kanlar içinde eve koşuyordu.

Hemen sağlık ocağına gittiler. Orada üç dikiş atıldı Meryem'e. Hayatın gerçekleriyle tanıştığı ilk acı deneyim, ablasının kıskançlık uğruna attığı taş oldu.

SESSİZ ÇIĞLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin