Hızlı bir şekilde geçen seneler, kardeşlerinden gördüğü tepki ve şiddet ile birleşince, Meryem için hayat artık başka bir anlam ifade ediyordu. Genç yaşında olgunlaşmak zorunda kalmıştı. Annesinin ve ablalarının verdiği işler dışında arda kalan zamanda, komşuları olan akrabalarına yardımcı olmak Meryem'in hoşuna gidiyordu. Özellikle yengeleri ekmek yapacağı zamanlar, bir şekilde kaçıp yanlarına gitmek için can atıyordu. Evde hiç işi olmasa bile, yengelerine yardımcı olması, ablalarının hoşuna gitmediği için Meryem bu işi gizli yapmak zorundaydı. Tek bir amacı vardı, o da ablalarının bilerek öğrenmesini engellediği ekmek yapmayı öğrenmekti.
Kırmızı Rugan Ayakkabılar
Meryem 13. yaşına girdiğinde, evlerine sadece 35 dakika uzaklıkta olan İskenderun'a ilk defa gidecek olmanın heyecanını yaşıyordu. Babası kendisine bunu söylediğinde, yemyeşil gözleri ışıl ışıl parlamıştı. Daha önce benzer bir fırsat yakaladığında sürekli ablaları tarafından engellenip, evde kalıyordu. Herkesin okulda olması nedeniyle Meryem bu kez kesin bir şekilde gidecekti. Hemen en güzel kıyafetlerini giydi. Babasıyla beraber köyden kalkan dolmuşa binerek, şehir merkezine doğru ilerliyorlardı. Köyden uzaklaştıkça, değişen binalar, yeşil alanların azalması, arabaların çokluğu, insanların yoğunluğu Meryem'i korkutmuştu. Köyden uzaklaştıkça içini kaplayan korku, babasının Hadi kızım geldik demesiyle anlık bir sevince dönüştü. Babasının Tarım ilçe müdürlüğünde işi vardı, oraya doğru yürüdükleri sırada, ayakkabı mağazasının önünde, birden durdu Meryem.Vitrinde gördüğü kırmızı rugan ayakkabılar, Meryem'in çok hoşuna gitmişti. 23 Nisan Çocuk bayramı yaklaştığı dönemde, o ayakkabılar ile bayrama gittiğini hayal etti. Bu hayallere daldığı anda, kalbi pır pır atıyordu. Babası Meryem'in vitrine baktığını fark etti. 'Hadi kızım, yetişmemiz lazım' diye seslendi. Meryem hayatında belki de ilk defa, babasından bir şey isteyecekti. O güne kadar yaşadığı, şahit olduğu, gözlemlediği olaylar silsilesi, ona bu cesareti hiç bir zaman vermemişti. Ama Meryem artık büyümüştü, ve o ayakkabıları gerçekten çok istiyordu. Babasına dönerek,
'Baba, bana bu kırmızı ayakkabıları alır mısın?' dedi.
Mehmet bey, yutkundu, derin bir nefes aldı. Kızının ayakkabı baktığı mağaza oldukça lüks ve pahalıydı. İskenderun'a gelmesinin amacı da, bir sonraki hasat dönemine ekecekleri tohumların ödemesini yapmaktı.
'Kızım, şu an üstümde ancak ödemeleri yapacağım miktarda para var. Başka zaman alalım, hadi gitmemiz lazım' dediğinde, Meryem büyük bir üzüntü yaşadı. Babası bunu fark etti ama işlerini halletmeleri gerekiyordu.
Tohum ödemelerini yapıp, köy garajına giderek dolmuşa binip köye doğru yol aldılar. Varıklarında, Mehmet bey kızını eve bırakıp tekrar aynı dolmuşa yetişti.
Meryem'in gözlerinde beliren hayal kırıklığı Mehmet Bey'i derinden etkilemişti. O ayakkbıyı bir şekilde kızına almalıydı. Bunun için O mağazanın yolunu tuttu. Mağazanın kapanacağı sırada, yetişti. Hemen vitrinde bulunan kırmızı rugan ayakkabıları reyon görevlisine göstererek almak istediğini söyledi. Reyon görevlisinin kaç numara olsun sorusuyla biraz düşündü. Ve o soruyla, yıllardır süregelen yaşadığı acı hayat geldi gözünün önüne. En son ne zaman ayakkabı aldığını hatırlamıyordu. Komşulardan, çevreden gelen kullanılmış ayakkabılar, çocukları tarafından yıllarca kullanılmıştı. Meryem'in ayakkabı numarasını bilemedi o anda. Ama yaşını biliyordu.
Kızım 13 yaşında diyebildi.
Reyon görevlisi, 33 numara olabilir dediğinde, 34 olsun diyerek, bir sonraki sene de giyebileceğini düşündü. Ayakkabıyı alıp, büyük bir keyifle eve döndüğünde, Meryem uyuyordu. Hemen baş ucuna bırakarak odasına çekildi.
Meryem sabah uyandığında, baş ucunda bir paket olduğunu fark etti. Paketi açıp açmama konusunda tereddüt yaşıyordu. Ablarından birine ait olması durumunda dayak yiyebilirdi. Biraz ucundan açıp bakmak istedi. Minik bir kısmını açtığında, gözlerine inanamadı. Paketin içinde kırmızı ayakkabılar vardı. O anda tüm paketi açtı ve büyük bir çığlık attı. Bir gün önce görüp aşık olduğu ayakkabılar, elindeydi. Bu duruma inanamıyordu. Çığlık sesini duyup koşan ablaları ayakkbıyı görünce hemen elinden aldılar. Bu ayakkabıyı sen giyemezsin. Ben giyeceğim dedi en büyük ablası. Meryem'in anlık yaşadığı mutluluk bir anda kabusa dönüştü. Meryem babası eve dönene kadar odasında oturup ağladı. Oldukça kötü bir gün geçirmişti. Babası eve geldiğinde, hıçkıra hıçkıra ağlayarak, salona geçti. Nursel Ablasının ayakkabısını aldığını ve bunu kendisine söylemesi durumunda döveceğini söyledi. Babası hemen ablalarını çağırarak, onlara hem kızdı, hem de ayakkabıyı geri alarak Meryem'e iade etti. Ertesi gün uyandığında, babası ile annesi Adana'ya pamuk toplamaya gitmişlerdi. Dört gün boyunca evde ablaları ve abileri ile birlikte kalmak zorundaydı. Ayakkabı olayı ablaları tarafından sorun olmaya devam ediyordu. Babaları tarafından azarlanmaları da olaya tuz biber olmuştu. Babalarının gittiği ilk gün, Nursel ile Azize, dayak yeme pahasına da olsa, intikam yemini etmişlerdi. Ayakkabının tekini alarak yanan tandırın içine atıp Meryem'i çağırarak bu anı görmesini istediler. Meryem ayakkabısını yanarken gördüğü sırada, dünyası başına yıkılmış olmasına rağmen hiç bir tepki göstermemişti. Belki de o gün gerçekten büyümüştü! Yanan ayakkabısının onda bırakacağı etki, ileriki yıllarda vereceği kararları etkileyecekti.
Ve o an, Meryem'in ailesinden, kardeşlerinden tamamen koptuğu andı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SESSİZ ÇIĞLIK
Novela JuvenilAilesinden sürekli şiddet gören, 15 yaşında , kendisinden 17 yaş büyük biriyle evlenmek zorunda kalan genç bir kız. İstemeye istemeye evlendikten sonra hayatını kabusa çeviren eşi ve ailesinin yaptığı inanılmaz işkenceler. Evlendiği ilk gün şiddete...