Nişan günü gelip çatmıştı. Ailede büyük bir karmaşa hakimdi. Ailenin en küçük oğlu Hasan, o günün sabahında askere gitmişti. Nişan demek evlenmek demekti. Yaşadıkları coğrafyada, nişandan çok kısa bir süre içinde düğün gerçekleşirdi. Meryem için oldukça dramatik bir gündü.
Akşam saatleri geldiğinde, hazırlıklar bitmiş, Rıza ailesiyle beraber kapıda belirmişti. Ablaları Nursel ile Azize, Nalan'ın aksine Meryem'e destek olmaya çalışıyor, yaşadığı bu kötü sürecin, güzel ve mutlu bir şekilde sonlanacağını düşünüyorlardı. Meryem için ise hayat anlamını kaybetmiş, çaresiz bir şekilde olacakları bekliyordu.
Yüzükler takıldığı esnada, ilk defa Rıza ile yan yana geldiler. Rıza'ya hiç bakmadı. Rıza ise oldukça garip hareketler sergiliyordu. Mehmet bey bunu fark ettiğinde, heyecandan olduğunu düşünerek pek umursamadı. Kurdale kesildiğinde, herkes birbirini tebrik etmeye başladı. Meryem'in annesi, kızının bu şekilde evlenmesini sindiremiyor, Mehmet bey ve Sercan'dan çekindiği için ses çıkaramıyordu. Kızının bu huzursuz ortamdan kendini kurtarması belki geleceği için daha sağlıklı olacaktı.
Nişan töreni bittikten sonra, Meryem hızlı bir şekilde odasına geçti. Kapısını kilitledi.
Ne yapacağını bilemiyordu. Evden kaçsa gidebileceği bir yer yoktu. Köye adımını attığı anda abisi haber alıp onu yakalacaktı. Bu fikirden vazgeçti.
Gözlerinin önüne Rıza geldikçe, evde yıllarca kendisine kabus yaşatan ailesi daha masum kalıyordu. Evde kalıp dayak yemeye, Nalan'ın eziyetlerine bile razıydı. Ama istemediği bu adamla evlenemezdi.
Radyoyu açtı, Sezen Aksu'nun çalan duygulu şarkısı ile gözlerinden dökülen gözyaşları yaşadığı her şeyin özetiydi. Canı yanıyordu, ama buna kimse aldırış etmiyordu. Herkesin görmezden geldiği biriydi. Ne düşündüğünün, ne hissettiğinin ailesinin gözünde bir nebze de olsa önemi yoktu. Meryem bu durumu daha fazla kaldıramadı.
Çekmecede bulunan ilaçları aldı. Gözleri kararmıştı. Eline tüm kutuyu boşalttı. O sırada kafasında çalan melodiler, kalp ağrısıyla birleşince gözleri kararmış bir durumda canına kıymak istedi. Elindeki ilaçları yutmak için ağzına yönelttiğinde, yapamadı. Hepsini yere fırlattı. İlaçlar etkisini göstermez ve baygın halde bulunursa, ailesi onu ölmekten beter edecekti.
Mutfağa giderek ekmek bıçağını aldı ve odasına döndü. Kimse görmesin diye yaşadığı stresten kapıyı tam kapatmayı unuttu.
Bıçağı alıp bileklerine doğru yönelttiği sırada, aklına Emircan geldi! Safça duygularla sevdiği, değer verdiği, önemsediği Emircan... Kendisine hiç mi değer vermemişti? Kendisini karanlığa gömüp bir başına köyde bırakıp çekip gitmesini belki de ilk defa düşünüyordu. O zamana kadar yaşadığı bu güzel duyguları kirletmemek adına hiç bir zaman Emircan için bu düşünlere kapılmamıştı.
Bu durum da üstüne eklenince, Meryem gözlerini kapattı.
Derin bir nefes aldı!
Yaşayacağı hiç bir acı son dönemlerde yaşadıklarından daha büyük olmayacaktı.
Bıçağı alıp, narin minicik bileklerine doğru hızlıca değdirdi.
Kesikle beraber kanlar içinde kalmıştı. O an bilincini kaybetti, ve yere düştü.
O sırada su içmek için mutfağa giden Nalan, Meryem'in odasındaki ışığın açık olduğunu fark etti. Merak edip kapı arasından baktığında, Meryem'in kanlar içinde yerde olduğunu gördü.
Hemen yanına koştu, bileğine baktı. Çok da derin bir kesik olmadığını görünce hemen sardı. Meryemin hala nefes aldığını fark etti. Nefret ettiği Meryem'i bu şekilde gördüğünde ilk başta korkan Nalan, gördüğü manzaradan zevk almaya başlamış, ölmesini bekler gibi kimseye haber vermemişti. Ambulans çağırmak yerine, Meryem'in başında bekliyor, can çekişmesini zevkle izliyordu. Bu tam 10 dakika sürdü.
Nalan'ın mutfağa gidip yatağa dönmediğini fark eden Sercan odadan ayrılarak, mutfağa gitti. Nalanı mutfakta göremeyince evde onu ararken Meryemin kapısının açık olduğunu fark etti. Odaya girdiğinde Meryemi kanlar içinde görünce Meryem diye bağırdı. sesi duyan Mehmet Bey ve Bedia hanım yataklarından fırlayarak Meryemin odasına koştular. Kızını kanlar içinde gören annesi çığlıklarıyla tüm köyü inletti. O sırada babası ambulansı aradı.
Hastaneye kaldırılan Meryem ameliyata alındı. Çıktığında hayatta kaldığına üzgündü. Baş ucunda duran abisi göreceğine ölmeyi tercih ederdi. Azrail gibi bekleyen ailesi yanında odasında bulunan Polisler, Meryem'in kendisine gelmesini bekliyorlardı.
'Geçmiş olsun kızım. İntihar etmek istedin sanırım. Bu yaşta neden canına kıymak istedin? Hadi biraz konuşalım
Meryem o sırada ne diyeceğini bilmiyordu. Bir anlığına, istemediği biriyle zorla evlendirileceğini, ailesinden şiddet gördüğünü söylemek istedi.Abisi gözlerini belerte belerte bakıp konuşmaması için tehdit ediyor gibiydi. O sırada annesi ile göz göze gelince, bu fikrinden vazgeçti.
'Polis abi, intihar etmek istemedim. Ekmek keseceğim sırada yanlışlıkla elime geldi.'
'Bak kızım, getirildiğin saat, yemek saati değil. Gerçek apaçık ortada. Kimseden korkma. Sana kimse bir şey yapamaz. Ne olduysa anlat.'
'Anlatabileceğim bir şey yok. Dediğim gibi. Yanlışlıkla oldu'
İkna olmayan Polis memuru, ailesine dönerek tekrar geleceğini söyleyerek odadan ayrıldı.
Sercan abisi Meryem'in elinde serum şişesine aldırış etmeden. Hadi toparlan gidiyoruz burdan diye söylerek hazırlanmalarını söyledi.
Aşağıda onları köye götürecek araba hazır bulunuyordu. Alal ecele elinde serumla meryemi odasından çıkararak arabaya bindirip köye döndüler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SESSİZ ÇIĞLIK
Teen FictionAilesinden sürekli şiddet gören, 15 yaşında , kendisinden 17 yaş büyük biriyle evlenmek zorunda kalan genç bir kız. İstemeye istemeye evlendikten sonra hayatını kabusa çeviren eşi ve ailesinin yaptığı inanılmaz işkenceler. Evlendiği ilk gün şiddete...