18. Bölüm: Umudum❣

398 35 12
                                    

Z.K👒

Merhaba...
Nasılsınız? İyi misiniz?
Baya ve bayadır bölüm yayınlamadım.
Bende farkındayım ama işler güçler derken zaman geçiyor fırsat kalmıyor.
Ve bu sebepten de baya baya bir okuyucu kaybetmiş olabilirim.
Bu duruma üzülsem de elimden bir şey gelmiyor.
Ama maalesef hayat sadece burada ki  dünyadan ibaret değil.
Elimden geldiğince kafam dingin ve rahat olduğu zamanlarda bölüm yayınlayacağıma söz vermekten elimden başka bir şey gelmiyor.
Ve hâlâ bir okuyucularım varsa burada benimleyseniz iyi ki ama  iyi ki varsınız.🙏🙏❤

Tam karşımdaki toprak gözlü olan bu adam  benim için ölüme atlamıştı
Beni sevdiğini hissediyordum ama hâlâ kafamda o Sibel denilen kadınla   ilgili soru işaretleri vardı.
Kafamda takılı olan soru işaretlerini sonra soracaktım.
Şimdi tedavi sürecinde, onun yanında olmaktı.

Doruk uçurumdan atlamadan önce kafasında  hatırlamadığı ya da kendisine  öyle kabul ettirdiği bir problem vardı. 
" Bir şey demeyeceksin anlaşıldı."
" Tedavi olman gerek Doruk, gerekirse o hastanede yatıp çıkacaksın!"
" Yavaş gel be güzelim. Ben ne diyorum sen ne diyorsun. Hem sen bensiz ne yapacaksın ?  Hastaneye yatarsam göremezsin bak söyleyeyim."

" Sen yeter ki iyi ol! Görme semde olur. Sen iyi olunca,  hep göreceğim zaten" 
" Diyorsun?"
" Diyorum Doruk Bey."
" Bey değil, Doruk aşkım de!"
Doruk'a tebessüm  yollayıp, odası dan çıkmak için hareket etmeye başladım.
" Asya dur!"
Ona doğru dönüp " Ne oldu yine?" Dedim.
" Beni odama doğru getirsen."
" Hatırlatırsam, birkaç  saat öncesine kadar beni yanında dahi görmek istemiyordun."
" Bana bunu yapma güzelim. O birkaç saat öncesine kadardı, hiçbir şey hatırlamıyordum."
Doruk'un arkasına geçip tekerlekli sandalyeyi  odasına doğru sürmeye başladım.
Gerçeği sandalye otomatikti, kendisi  de sürebilirdi ama o benim sürmemi istemişti.

Odasının kapısına geldiğim de, Doruk'u arkasından ön tarafa geçip kapıyı açtım.
Ve geri Doruk'un arkasına geçip odasına doğru sürmeye başladım.
Yatak tarafına kadar geldikten sonra Doruk'un yatağını açtım.
" Bana tutunup yatağa  yavaş yavaş geçebilir misin?"
" Kendimde geçerimde benim üstümü çıkarmam lazım."
" Tamam o zaman ben çıkıyorum, sen halledersin."
" O, olmaz!"
" Ne olmaz?"
" Ben pantolonu nasıl çıkarı cam? Ayağım ağrıyor!"
" Önceki geceler nasıl çıkardıysan yine aynı şekilde çıkarırsın" deyip odadan koşarak çıktım.
'Adama bak oldu bide üstünü çıkarsaydın'
'Sana ne oluyor iç ses!'

İç sesimle konuşarak odama geldiğimde, üstümü çıkarmadan direk kendimi yatağa attım.
Geceye yorgun bir ben bırakarak gözlerimi kapadım.

Hazırlandıktan sonra odadan çıkmak için tekerlekli sandalyeyi hareket ettirmeye başladım.
Odanın kapısı  açılmasıyla başımı kapıya doğru çevirip gelen kişiye baktım.
Bu gelen kadın benimdi, yürüyüşle, bakışıyla  benim.
O derin mavi rengi gözleri gözlerime değmesi ile içimdeki volkan ayağa kalkıyordu.
" Asya?"
" Buyurun benim!"
" Ne oldu?"
" Bir şey mi  olması  lazım?"
" Sen bu odaya zor gelirdin. Ne oldu da yolun düştü  Asya hanım?"
Mavi gözlü kadın soruma yanıt vermemişti.

Yanıma  doğru yürüyüp   arkama geçti ve konuşmaya başladı.
" Sizi tekerlekli sandalyede istediğiniz yere götürmek için geldim bayım."
"Anladım hanımefendi, kendimi sizin  bırakıyorum o vakit."
" Bana güvenebilirsiniz beyefendi."
Mavi gözlü kadın beni sürmeye başlamıştı.
Bu kadın benim sonum olacaktı.
Asansöre bindiğimizde  aramızda bir sessizlik oluşmuştu.
Asansörün aynasında onu görebiliyordum.

Tam arkamdaydı.
Durgunluk vardı, söylemek isteyip söyleyemediği bir şeyler vardı sanki.
" İçinden geçen ne güzelim? İçine atma, söyle bileyim."
" İçimden bir şey geçmiyor."
İnkâr ediyordu, her neyse öğrenecektim.
Asansörün kapısı açılması ile gelmiştik.
" Bunu sonra konuşacağız!"
Arkamdan beni sürmesiyle asansörden çıktık.
Salona geldiğimizde mutfaktan mis gibi kokular geliyordu.
Ayşe sultan her zamanki gibi döktürmüştü.

Umut MavisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin