Bacak aramdaki ağrıyla uyandım. Dün gece olanları düşünmek dahi istemiyordum. Gözlerimi açtığımda onun yüzünü görmek canımı yakmaya yetiyordu. Yataktan yavaşca doğruldum. Hala uyuması beni şaşırttı. Yatakta otururken kahya Lee'yi çağırıp yıkanacağımı söyledim. Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Kahya Lee odaya yavaşça girdi. Kollarımdan tutup yataktan kalkmama yardım etti. Banyodayken vucudumdaki morlukları gizlemeye çalıştım fakat fayda etmedi. Kahya Lee sanki annemmiş gibi konuşmaya başladı.
"Majesteleri iyi misiniz?"
"İyiyim, sadece uyku sersemi kolumu bi yerlere çarpmış olmalıyım"
"Majesteleri bana güvenebilirsiniz, tüm sesleri duyduk canınız çok yandı mı?"
"Hayır"
Sesim donuk çıkmıştı. Gözyaşlarım benden bağımsız hareket ediyordu. Ellerimle gözyaşlarımı sildim. Kahya Lee bana ilaç getirmek için yanımdan çıktı gitti. Diğer hizmetkarlar yavaşca vucudumu ovuyordu. Banyodan çıkacağım zaman kahya Lee kollarımdaki morluklara elindeki merhemi sürdü. Daha sonra diğer hizmetkarların geri çekilmesini emretti.
"Majesteleri, kolunuz merhemi emince pudra sürer kapatırız lütfen üzülmeyin"
"Üzülmüyorum, sana güvenebilirim değil mi?"
"Tabiiki majesteleri emredin"
"Dün gece olanları hiçkimseye söyleme olur mu?"
"elbette majesteleri bana güvenebilirsiniz."
Saçlarımı yavaşça tarayıp ördü. Daha sonra kraliçenin bana verdiği altın tokayı saçıma taktı. Yeni kıyafetimin üzerinde altın işlemeler vardı. Prensin kıyafetindeki ejderhanın altın rengi olanı benim kıyafetimde de vardı. Kahya Lee beni giydirdikten sonra baştan aşağı süzdü.
"Majesteleri artık hazırsınız odanıza dönebilirsiniz"
"Prens hala orada mıdır?"
"Bilmiyorum hanımım ama isterseniz sorduruyum"
"Sordurmana gerek yok hadi konağıma dönelim. Dün gece için verdiğin sözü unutma"
"Unutmam majesteleri"
Konağıma dönerken önümde eğilen yol veren hizmetkarlara alışmam uzun sürecek gibi gözüküyordu. Konağıma döndüğümde yatağım temizlenmiş prens giyinmiş benim yerimde oturuyordu. Karşısına geçip oturdum. Gözlerini benden kaçırıp ellerini yumruk yapması gözlerimden kaçmamıştı.
"İyi uyudunuz mu Prensim"
"Prenses ben özür dilerim, Dün gece ne yaptığımı hatırlamıyorum. Ama seni eğer incittiysem lütfen beni affet"
"Sorun etmeyin majesteleri, daha önce de söylediğiniz gibi ben bir saray kuklasıyım, duygularım yoktur benim"
"Prenses!"
"Buyrun majesteleri"
"Sarhoştum kendimde değildim diyorum sana"
"Biliyorum efendim, lütfen sorun etmeyin. Sizden bir ricam olabilir mi?"
Yüzündeki şaşkınlığı saklayamıyordu. Bu kadar sakin davranmamı beklemiyor gibiydi. Gözlerimin içine bakarken konuşmaya başladı.
"Söyleyin"
"Ben bu olayı unutana kadar lütfen bir daha odama gelmeyiniz"
Karşımda donup kalmıştı.Cidden ne kadar acı çektiğimi anlamış gibi bakıyordu. Gözlerini kapattı derin nefes aldı. Sesindeki acımayı farketmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Majeste
Historical Fiction"Sarayda kimseye güvenemezsin" Sarayda güven nasıl kazanılır? -Kan dökerek mi? -Yada merhamet dilenerek mi? Sarayda nasıl hayatta kalınır? -Birisinin gölgesi olarak mı? -Yada herkesi gölgen yaparak mı? Saraya nasıl alışır insan? -Sarayın kuklası ol...