Majeste

Bölüm 12

Son 1 aydır sınavlarım ve derslerimden dolayı yeni bölüm yazamıyordum. Özür dilerim bu bölüm kısa oldu ama bu hikayeyi bir arkadaşıma devrediyorum. Benim adıma artık o devam edecek. Eğer Kore hikayelerini sevip okuyorsanız onerilerim olacak.

Küçük Skandal-Dreamlandyazari 

Suç-Dreamlandyazari

Aşkın Müziği-SenaYGstan

Ayrıca çok yakında BOYS OVER FLOWERS dizisi için 2. Sezon yazmaya başlayacak. Takipte kalın.

 

Askerler beni sorgu odasına getirdiklerinde hızla kollarını üzerimden ittim. Oradaki boş sandalyeye oturup beklemeye başladım.İçeri giren iki iç saray görevlisi karşıma geçmeden önce eğildiler. İkiside titriyordu. 

"Majesteleri, özür dileriz. Sizi boş yere yorduk. Kraliçemizi zehirlemeye çalışan kişiyi bulduk"

Kapıdan gelen sesle hepimiz kapıya doğru baktık. İçeri veliaht prens büyük bir hiddetle girdi.

Veliaht Prens"Neler oluyor burada! Prensesi bu şekilde buraya getirmekte neyin nesi?"

Hizmetkarlar ne yapacağını bilemez şekilde başlarını önlerine eğdi.

"Üzerlerine gitmeyin lütfen prensim."

Tam ayağa kalkacaktım ki başımın dönmesiyle olduğum yere tekrardan oturdum. Veliaht prens hemen kolumdan tutarak beni kaldırdı. Daha sonra kucağına alıp beni konağıma kadar taşıdı. Konağıma girdiğimizde kahyalarım hemen başımdaki tokaları çıkartıp üzerimi değiştirdiler. Veliaht prensin emriyle konağıma 2 kraliyet hekimi gelmişti. Nabzımı kontrol edip hemşireye ateşimi ölçtürdüler. 

Veliaht Prens-"Neyi var? Hasta mı yoksa?"

"İyiyim ben korkmayın lütfen"

Kraliyet hekimi-"Tebrik ederiz majesteleri, Veliaht prenses hamile"

Veliaht Prens-"Emin misiniz? Yani gerçekten hamile mi?"

Duyduklarım karşısında şoka girmiştim. Çok aksiyonlu bir gün geçirdiğim için heryerim ağrıyordu. Veliaht prensle birkaç saat sohbet ettikten sonra o kendi konağına dönmüştü. Kahyalarıma neler olduğunu sormak için can atıyordum. Kahya Lee içeri girer girmez oturması için işaret ettim.

"Neler oldu kim zehirlemeye çalışmış"

"Majesteleri, hani hayatını kurtardığınız hizmetçi varya o yaptığını söylemiş. Kraliçeden nefret ettiğini ülkenin başına kötü işler açacağını ve kötü talih getireceğini söylemiş."

"Anladım... Kurtaramaz mıyız gene"

"Çok zor prensesim"

***5 yıl sonra***

Önüme kahvaltımı koyduklarında sinirle baktım. Çünkü Prens Hwa ve Prenses Jae yokken kahvaltı yapmayı sevmiyordum.

"Prenses ve prens nerede"

"Geliyorlar majesteleri..."

Veliaht prens iki yanına aldığı çocuklarımızla içeri girdi. Konuşmaya başladığında çok keyifliydi. Hemen ayağa kalktım.

"Hoşgeldiniz prensim"

Prens ve prenses hemen koşup boynuma sarıldı. 

"Buyrun beraber kahvaltı yapalım prensim"

"Çok isterdim fakar biliyorsun babam hasta bugün divan var. Siz beraber yapın bugün çocuklarımız sana emanet"

"Nasıl yani?"

"Birşey yok korkma ama gene de çocuklarımız sana emanet prensesim"

Birşey demedim. Hızlı bir şekilde konağımdan dışarı çıktı. Prens ve prensesle kahvaltımızı yaptıktan sonra bahçede yürüyüşe çıktık. Prens bir elimden tutmuş Prenses te çiçekleri kokluyordu. O sıra karşıdan kraliçe geldi. Hemen eğildim. Prens yanımda eğildi.

"Prenses ne yapıyorsun böyle bahçede?"

"Bahçede geziniyoruz kraliçem. Prens ve prenses sıkıldı onlarla yürüyüş yapıyordum bende"

"Bu kadar rahat olmanızı anlamıyorum prenses"

Anlamadım dercesine kaşlarımı çattım.

"Haberiniz yok mu? Prenses'in düğününde olanlar desem belki aklınız başınıza gelir"

Bunu dediği an sanki başımdan kaynarsular döküldü. Kraliçeyle konuştuktan sonra derhal komutanı odama çağırttım.

"Abime haber ver! Prens ve prenses'i derhal sarayın dışına çıkarmalıyız"

"Emredersiniz" diyip konağımdan fırladı. Prenses ve prens sonunda saraydan çıkmışlardı. Akşam olana kadar delirmiş gibi ordan oraya yürüyüp durdum. En son ellerim o kadar titremeye başlamıştı ki delireceğimi düşündüm. Derhal kahyalarıma bana rahat kıyafetler getirmeleri için emir verdim. Üzerimi değiştirdikten sonra prensin bana hediye ettiği kılıcı ve oku aldım yanıma. Komutanla beraber gidiyorduk. Tahminlerim yanlış çıkmamıştı. Prensi uzaktan izlerken omzumdaki acıyla olduğum yere yığıldım. Ne olduğunu anlamak için elimi omzuma attığımda bulduğum şey omzuma saplanmış bir oktu...