Birkaç ay sonra...
Uyanmak hiç bu kadar güzel olmamıştı. Hala uyandığımda şaşırıyordum. Prensimin yanına uyanmak, hergün onunla olmak beni mutlu ediyordu. Bu sabah ondan önce uyanmıştım. Ses çıkarmadan onu izliyordum. Uyurken bir insan nasıl meleğe benzer şimdi anlıyordum. Bugün prensesin düğünü vardı. Eğer tahminim yanlış değilse birazdan kahya bizi uyandırmaya gelecekti. O gelene kadar huzurla prensimi izliyordum. Bebeğimizin henüz alışamadığım tekmeleriyle onunda uyandığını anladım. Tekme değilde sanki bağırsak hareketiymiş gibi geliyordu hala bana. Prens gözleri kapalıyken konuşmaya başladı.
"Uyandınız mı?"
"Evet prensim"
"Neden beni uyandırmadın?"
"Uykunuzu bölmek istemedim"
Beni kollarının arasına aldı. O an hiç bitmesin istedim. Gözlerimi kapatıp kokusunu içime çektim. Alnıma bir öpücük kondurdu.
"Günaydın prenses"
Tam o sırada kapıdan kahyanın sesi geldi.
"Uyanma vakti majesteleri"
"Uyandık"
Prensin cevabı üzerine kahya kapıdan gitmişti. Yatakta ikimizde oturmuştuk ve konuşmuyorduk. Sessizliği bozmak istedim.
"Prenses evleniyor bugün majesteleri"
Derin bir nefes aldı. Huzursuz olduğu her halinden belli oluyordu.
"Umarım..."
"Ne oldu prensim sorun nedir?"
"Anlatacaklarımın aramızda kalmasını istiyorum."
Gözlerimi onun gözlerine sabitledim. Kahyayı çağırıp herkesin konaktan çıkmasını emretti. Anlatacaklarının ne kadar önemli olduğunu o dakika anlamıştım. İki elimide tutmuştu.
"Prensesim bugün devrim olabilir"
"Ne devrimi daha açık konuşun"
"Son zamanlarda Lady Chun ve oğlu prens Eunji gizli buluşmalara gidiyorlar, onların devrim yapacağını düşünüyoruz. Eğer böyle birşey olursa senden arkana bakmadan kaçmanı istiyorum. Büyük ihtimal hedefleri sen ve ben olacağız. Ben hayatta kalamasamda senin yaşamanı istiyorum."
"Siz ölürseniz benim yaşayabileceğimi nereden çıkardınız.Siz olmadan bu dünya bana boş gelir nefes alamam"
Bir elini karnıma bir elinide yanağıma koydu. Gözlerini gözlerime dikti.
"Onun için yaşamalısın...Seni seviyorum bunu hiç unutma tamam mı?"
"Ölmeyin, bana söz verin bişey olmayacağına"
Hiçbirşey demeden sarıldı. Kimbilir belkide ona son kez sarılıyordum. Elimde olmadan gözyaşlarım bir bir dökülmeye başladı. Kahyası gelip hizmetçilerle beraber veliaht prensi giydirdiler. Benimse henüz hazırlanmaya niyetim yoktu. Veliaht prens konağımdan ayrıldıktan sonra düşünemez olmuştum. Onun olmadığı bir hayata henüz hazır değildim. Öyle ki dediği gibi de olmayabilirdi.Devrim olması sadece bir tahmindi. Kahyam izin isteyerek odama girdi.
"Kıyafetlerimi getirin"
"Emredersiniz majesteleri."
Ayağa kalkıp hizmetçilerimin beni giydirmesi için bekliyordum. Beyaz, üzerinde altın işlemeleri olan elbisemi giydirdiklerinde hazırdım artık. Tören alanına gitmem gerekiyordu. Korkuyordum. Olabilecekleri düşünmek dahi istemiyordum.
"Gidiyoruz"
Arkamdan gelen hizmetçilerimle beraber tören alanına gidiyorduk. Kraliçeyi görünce durup önünde eğildim. Arkasında kralın eşleri bulunuyordu onların selamını kabul edip kraliçenin yanında yerimi aldım. Tören alanına vardığımızda herkes yerine geçti. Benim yerim prensimin yanıydı. Yanına geçip oturdum. Elimi tuttu. Kendimi güvende hissetsemde onu kaybetme korkusu her yanımı sarmıştı. Herşey gayet doğal olması gerektiği gibi ilerliyordu. Prens elimi sıktığında arkada koşuşan askerleri gösterdi başıyla. Gözlerimi kapattım.
"Sizi seviyorum"
Diyebildiğim tek şey bu olmuştu. Bir anda heryeri askerler kuşattı. Kralın omzuna giren okla herkes çığlık çığlığa koşuşturuyordu. Veliaht prens ayaklandı. Kahyam kolumdan tutup beni kaçırmaya çalışıyordu. Yüzüme sıçrayan kanla ne olduğunu idrak edebilmiştim. Prensin dediği gibi bir devrim başlamıştı. Prensin göğsünden giren oku görünce çığlık attım. Son ses bağırdım.
"PRENSİ KORUYUN!!"
3 muhafız koşarak geldi biri prensi sırtladı. Bu karışık ortamdan onu çıkarabilmenin imkanı yoktu. Çevremizi saran muhafızlardan dolayı neler olduğunu göremiyordum. Duyabildiğim ve ayırtedebildiğim acı çığlığın sahibinin kraliçe olduğunu anlayınca daha da dehşete düşmüştüm. Ortalık kan gölüne dönerken ben hiçbirşey yapamıyordum. Bizi koruyan askerlerin tek tek gözlerimizin önünde öldürülmesine dayanamıyordum.Prens Eunji elindeki kılıçla bize doğru gelmeye çalışıyordu. Önümdeki askeride öldürdüğünde aramızda hiçbir engel kalmamıştı. Kılıcını kaldırdığında gözlerimi kapattım. Birazdan hayata veda edecektim. Gözlerimi açtığımda önümde yığılmış kanlar içindeki kahyamı gördüm.Prens Eunji muhafızı öldürmeye çalışırken yerde duran kılıcı elime aldım. Yapabileceğimi bile bilmiyordum. Hayatta yapamam sandığım şeyi tek hamlede yapmıştım. Birini öldürmüştüm. Prens Eunji yere yığılınca korkuyla elimdeki kılıcı düşürdüm.Herşey bir anda siyaha bürünmüştü ellerimdeki kana bakarken ruhumun benden uzaklaştığını hissettim. Karnımda kıpırdayan bebeğim bile sanki benden uzaklaşıyordu. Sabah giydiğim beyaz elbisem kanla bulanmıştı. Gözlerimin önüne inen perdeyle sanki dünyaya veda ettim.
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Majeste
Historical Fiction"Sarayda kimseye güvenemezsin" Sarayda güven nasıl kazanılır? -Kan dökerek mi? -Yada merhamet dilenerek mi? Sarayda nasıl hayatta kalınır? -Birisinin gölgesi olarak mı? -Yada herkesi gölgen yaparak mı? Saraya nasıl alışır insan? -Sarayın kuklası ol...