“Burası neden bu kadar büyük?” diye fısıldıyorum, sanki fısıldamamı gerektirecek bir durum varmış gibi. Minho rahatça birkaç adım atıyor ve duvarın yanına gelip ışığı açıyor. Geniş salon ve içindeki mobilyalar aydınlanırken, “Çünkü burası Hyunjin'in evi,” diye yanıtlıyor beni.
Çantamın iplerini tutup evi süzerek ilerliyorum. “Mobilyalar çok pahalı duruyor. Hyunjin burada yalnız mı yaşıyor yani?”
Başını sallayıp başka bir odaya geçiyor. Peşinden ilerlediğimde mutfağa geldiğimizi görüyorum. Minho buzdolabını açıp kendisi için bir muz çıkarırken, “Ailesi geçen sene burada eğitim alması için ona bu evi almıştı.” diyor.
“Minho, burası iki katlı ve Hyunjin sadece haftada bir iki kez bir iki saatliğine ders almak için burada mı yaşıyor?”
Başını sallıyor. “Sonuçta zengin olan onlar ve paralarını neye harcayacaklarını onlara ben söyleyemem.” Muzunu ısırıyor. Biraz çiğnedikten sonra, “Gel evi gezdireyim,” diyor.
“Ev sahibi havalarına girme ama.”
Dudaklarını büzüyor. “Bütün eğlenceyi bozuyorsun.”
Bana tanıdık gelen ve içinde kocaman bir ekran olan odaya geldiğimizde, “Burada defalarca film izlemiştik, hatırlıyor musun?” diye soruyor. Olumsuz anlamda kafamı sallıyorum. “Her neyse, sorun değil. İstersen bu gece izleyebiliriz.”
“Bir dolu adam bizi ararken mi?” diye soruyorum.
“Bizi Hyunjin'in evinde aramayacaklar.”
Gergince koltuklardan birine oturuyorum. “Felix'in de soy adı Lee ama o senin kadar güçlü değil mi?”
Minho aklımda bundan başka birçok soru olduğunu görür gibi yanıma oturuyor. Parmaklarımın uçlarına sırayla dokunup oyalanırken, “Güçlü büyücüler, hem annesi hem de babası saf büyücü olanlardır. Felix'in babası Lee ailesinden ama annesi sayılmaz. Anneannesi Lee ailesine bağlı. Her soy ismi büyük ailelerden olanlar büyücü değildir.” diyor.
“Mesela Seungmin?” Başını sallıyor. Muzundan bir lokma daha alıyor. “Seungmin'in babası büyücü müymüş acaba?”
“Hiçbir fikrim yok.” Seungmin'in annesiyle babasının ayrı olduğunu biliyorum, bize babasından hiç söz etmemişti. Bunun üzerinde düşünmeyi kesip, “Peki kâhinler tam olarak nasıl oluyor?” diye soruyorum.
Minho esniyor. Saat 10 buçuk civarında ve yorucu bir gün geçirdiğini tahmin edebiliyorum. Sorularımı beynimde en aza indirmeye çalışıyorum.
“Bazen çocuklar büyü yapabilecek şekilde büyülü doğmuyor,” diye açıklıyor bana. “Onların daha değişik yetenekleri oluyor. Birine dokunup onların geçmişlerini ya da geleceklerini görebilmek gibi. En yetenekli kâhinlerin temasa ihtiyacı olmuyor. Ve,” çenesine dokunuyor, “şu ana dek hiç erkek kâhin görmedim. Onlarca ve hatta yüzlerce kadın kâhin çıkmış ama erkek kâhinler şu ana dek beş ya da altı. Erkekler genellikle büyücülüğe yatkın oluyor.”
Anlayarak başımı sallıyorum. “Başka sorum yok.”
“Güzel,” diyerek hareketleniyor ve bacaklarını koltuğun koluna atarak başını dizlerime koyuyor. “Uyuyabilir miyiz?”
“Saat erken değil mi?” diye soruyorum telefonumun ekranını göstererek. Parmağını dijital göstergenin saat kısmına uzatıyor. “Burası 6'yı,” dakika kısmına geliyor, “burası da 30'u gösterdiğinde uyanacağız.” diyor mırıltıya yakın sesiyle. Işığa kısa bir bakış attığında kapanıyor. Parmaklarımı göz çevrelerine koyuyor ve oralarda dolaştırıyorum. Gözlerini kapatırken konuşmaya devam ediyor. “Seungmin'e şehir merkezine uzak ikinizin ortak tanıdığı biri olup olmadığını sordum ve bana Jeongin'den bahsetti. Sabah erken kalkıp oraya gideceğiz ve orada benim tanıdığım bir kâhinle buluşacağız.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Voices ;; Minsung {✓}
FanfictionJisung, zihninde onunla konuşan birinin sesini duyar. *** | 2019 Ficteki shipler etiketlerde yazıyor, "yorum" yaparken neden kendi shipinizin olmadığını sorgulamaz ya da bitmiş ficin sonunda başka bir ship istemezseniz sevinirim.