}9{

7.5K 918 1K
                                    

“Büyü yapabiliyorum ve bu özellik sadece birkaç ailede var.” Kalbim hızla atarken heyecanla dinliyorum. “Lee ailesi bunlardan biri. Hatta Lee ailesi ve Kim ailesi büyücülüğün kökenini oluşturan aileler. Çekinik karakter olduğu için yeni üyelerde yetenekler daha az oluyor. Soy ağacında daha üstte olan kişiler daha güçlü oluyor.”

“Sen zayıf mısın?” diye sorduğumda başını sallıyor.

“Ben güçlüyüm. Sadece kendimi kontrol etmem gerekiyor. Tüm bunlara karışalı 4 sene oldu, giderek güçleniyorum ve belki ileride bir eğitmen olabilirim. Eğitmen olmasam bile, Woojin çok güçlü olacağımı söyledi. Belki ondan bile daha güçlü.”

“Peki Woojin kim?”

“Beni, Hyunjin'i ve Felix'i eğiten kişi. Şu anda Seul'de tanınan en güçlü büyücü o.”

Telefonumda kayıtlı olan Kim Woojin'in o olduğunu düşünerek başımı sallıyorum. “Bunları önceden de biliyordum, değil mi?” diye soruyorum. Woojin'in ve daha birçok kişinin numarası bende kayıtlı olduğuna göre durum bu olmalı.

“Aynen öyle. Nasıl unuttuğun kısmına gelirsek,” Yutkunma sesini ben bile duyabiliyorum. Minho'nun bir kolu omzumda, eli elimi tutuyorken dediklerine odaklanmam biraz zor oluyor ama denemeye devam ediyorum. Buna izin verme nedenim onun kendini daha iyi hissetmesini istememdi ama birkaç saniyede ben kendimi, daha iyi hissederken bulmuştum.

Sessizliğin biraz fazla uzadığını fark ederek başımı ona çeviriyorum. “Devam et,” diyorum onu teşvik etmek için.

Sıkıntıyla nefes alıyor. Bu kadar gerilmesi benim de gerilmeme neden oluyor.

“Daha çıkmaya başlamadan önce hepsini anlatmıştım sana. Yaklaşık iki ay kadar önce ise, seni büyücü yapmamı istemiştin. Gidip Woojin'e bunun bir imkânı olup olmadığını sormuştum. Vardı ve çok tehlikeliydi.” Boştaki elini saçlarımda gezdirdiğini hissediyorum, anlattığının aksine huzurla doluyorum. “Risk almak istemiyordum ama eğer her şey yolunda giderse bizi güzel bir gelecek bekliyordu. Ters giderse de seni kaybetme düşüncesi beni korkutuyordu.”

Sesinin biraz kısıldığını fark ettiğimde, ne zaman kapattığımı hatırlamadığım gözlerimi aralayıp yüzüne bakıyorum. Anında gözlerini kaçırıyor.

“Hevesini biraz alman için sana zihnime konuşma gücü verdim. Bu bile çok zor olmuştu, sen tamamen bir insan soylusun sonuçta. Seyrek bile olsa kanında hiç büyücülük bulunmadığından yaparken çok zorlanıyordun, birkaç gün seninle alıştırma yapmıştık ve senin etrafında olunca bunu daha kolay başardığını görmüştüm. Bu yüzden olabildiğince yakınında duruyor, zihnine konuştuğumda bana cevap verebilmen için yanına ışınlanıyordum.”

“Felix beni ışınladı.” diyorum düz tutmaya çalıştığım sesimle. Minho'nun bütün bunlara dahil olan birisi olması ve benim de onun sayesinde bunlara karışmış olmam nefes kesici aslında. Bu yüzden heyecanımın dikkatimi dağıtmaması için olaylara kendimi fazla kaptırmamaya çalışıyorum.

“Ne zaman?” diye soruyor şaşkınlıkla.

“Bugün,” diyorum cevap vererek. “Marketten dönerken.” Ardından gözlerimi kısıyorum, “Eğer sihir yapabiliyorsan neden çalışıyorsun ki? Hokus pokus yaparak paranı çoğaltamaz mısın?”

“Felix'le konuştun mu?” diye soruyor sorumu umursamadan. Başımı sallıyorum, ne konuştuğumuzu pek hatırlayamıyorum aslında şu an. Minho'nun anlattıklarını sindirme aşamasındayım hâlâ.

“Sana ne dedi?” dediğinde kaşlarımı çatarak konuşmak için dudaklarımı aralıyorum. Tam konuşacakken kolumdan başlayarak vücudumu ovalaması beni şoka uğratıyor.

Voices ;; Minsung {✓}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin