Sevgili okurlarım,
Bu bölüm gibi buraya ne yazacağımı da çok düşündüm. Öncelikle eğer okuyan biri varsa teşekkür ederim. Okuduğunuz için değil. Bu hikayeyi okuyacak kadar beğendiğiniz için. Ben her zaman kendim için yazdığımı düşünsem de okuyucusu olmayan bir yazar tıpkı sürücüsü olmayan bir araba gibidir. Sadece yazarsınız. Ancak farklı görüşler aldığınızda yazmak daha da gelişir. Benim sadece yirmi kişinin okuduğu ama o yirmi kişinin hepsinin yorum yaptığı hikayelerim oldu. Biliyorum. Okuyarak zaman harcıyorsunuz zaten. Ancak ben sizden rahatsız olduğunuz şeyleri yazmanızı isterim. Her yazar gibi. Sevdiğiniz şeyleri de yazmanızı isterim. Ben şu an hikayemi hiç kimsenin okumadığını düşünüyorum. Ancak bir iki kişi. Çünkü artık bölüm başına bir oyu zor alıyorum. Hepinizin okulu var biliyorum ama ben hem okuyup hem çalışıyorum ve buraya bu kadar uzun bir bölüm ekleyebiliyorum. Ayrıca hikayeyi bırakmak gibi bir niyetim yok. Hatta şu an Gamze'nin hamile kalmasına kadar çoğu şeyi kurguladım. Bu hikayenin çok güzel bir potansiyeli vardı. Buraya mutlulukla bölüm koyuyordum ama içimde artık o mutluluk yok. Ben de çok zor günler geçiriyorum ve buradan bir mutluluk kırıntısı bekliyorum ama gelen hiçbir şey yok.
-(Atarlı) Cadı Yazarınız
Hayat ne kadar acayipti. Bir gün onu kaybedeceğim diye ağlıyordunuz ve ertesi gün onu tekrar geri kazanmak için son bir şansınız oluyordu. Ona her şeyi söylemek için son bir şansım vardı. Zaten o partide kimseyle konuşmadığımı görünce anlayacaktı. Umarım gözünün önündekini göremeyecek kadar öküz değildir. Umarım ben bir aptallık yapıp başka bir çocuğu göstermezdim. Böyle şeyleri çok yapardım. Diyorum ya aptalım. Bazen düşünmeden hareket ediyordum ve sonra her şeyi mahvediyordum. Tıpkı ona birine aşık olduğumu söylemem gibi. Yapmamam gerekirdi. Ama ben buna güzel yönünden bakacağım. Bu sayede sevdiğim insanın o olduğunu öğrenecekti. Bugün olabilecekler bir hayal olarak gözümün önüne düştüğünde kafamı salladım. Hayır. Hayal etmeyecektim. Bu sefer hayalim gerçek olmayacaktı. Sonra kahrolacaktım. Hayal etmek yoktu. Her şey bir süpriz gibi aniden gerçekleşecekti. Şimdi biraz daha güzellik uykusuna yatmalıyım. Yan dönüp kendi kendime güldüm. Annem odaya girip "Kalk hadi."dedi. Sırtüstü yattım. Gülümsedim. "Çok mutlusun?"
"Evet."
"Yakışıklıydı."
"Kim?"
"Damadım."dedi. Ona baktım. Kalbim hızla atmaya başladı. Gülümseyerek odadan çıktı. Ben de gülmeye başladım. Damadım dedi ya. Ama çok yakıştı bence. Yani benim kocam olsa çok yakışırdı. Bence biz hemen evlenmeliydik. Yani en azından nişan. O yüzüğü takmalı ki benim olduğu anlaşılsın. Sonra kızlar saldırır falan. Neyse bu gece bir sevgili olalım da sonra duruma göre evleniriz. Yataktan inip camı açtım. Hava biraz soğuktu. Dirseklerimi camın kenarına koyup yüzümü ellerime yasladım ve öylece dışarı bakıp biraz hava aldım. Üşüyünce camı kapattım. Odaya baktım. Dolabıma yürüdüm ve kapağını açtım. İnternetten sipariş verdiğim ve daha dün gelen elbiseye baktım. En sevdiği renktendi. Beyaz. Bugün karşına en saf halimle çıkmak istiyordum. Bir beyaz gibi saf. İçine hiç siyah karışmamış halde. O ne kadar siyah olursa olsun beyazlığımla çevreleyecektim onu. Onu kurtaracaktım bu siyahtan. Dolabın kapağını kapatıp mutfağa geçtim ve kahvaltı yaptım. Bir an önce akşam olsun istiyordum. Sonunda onu görebileyim. Hastaneye gelmesinin üzerinden bir hafta geçmişti. Zaten ben de iki gün önce hastaneden çıkmıştım. Tüm sonuçlarım temiz çıkmıştı. Evet ağladığıma değmedi ama çok korkmuştum. Artık geçtiğine göre bunu düşünmem gereksiz. Düşünmem gereken daha önemli şey bugündü. Kahvaltıdan sonra banyo yapacaktım ve sonra rüya gibi bir akşam geçirecektim. Tabii onun öncesinde kuaföre de gidecektim. Dün tüm gün saç stillerine baktıktan sonra dağınık topuz yaptırmayı düşündüm. Tabii bu fikir kuaföre gidince kesin biraz değişecektir. "Banyo mu yapacaksın?"dedi annem.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Nefes Aşk
Teen FictionBirinci Kitap: Bir Nefes Aşk İkinci Kitap: Bir Nefes Karanlık Üçüncü Kitap: Bir Nefes Umut ... Çobanyıldızı'nın ilginç bir hikayesi vardı. Zamanında çok yakışıklı bir çoban varmış. Bu çoban bir gün koyunlarını otlatıp türkü söylerken zamanın nasıl g...