Gözlerimi tavana öylece diktim. Kollarımın arasında bir şey vardı. Bir kağıt. Yukarı kaldırıp ona baktım. Gözlerimden yaşlar süzüldü. Seni özledim. Sen de beni düşünüyor musundur hiç? Öylesine de olsa aklına geliyor muyum? Seni unuttuğumu düşünüyorsun ama unutmadım. Unutamam. İnsan hiç içindeki bir boşluğu unutabilir mi? Bir parçan kaybolmuş. Hayati bir parçan. Sen hayatımın bir parçasısın. Ama hayatıma devam etmeliyim. Yatağımın başındaki telefonum titreşti. Kağıdı tekrar kucağıma koydum. Telefonu aldım. Mesajı açtım. Zaten bana sadece bir kişi mesaj atardı.
*Günaydın beni çook seven biri.* Sen benimle ilgili bir şeyi hiç unutmaz mısın? Unutmazsın. Kendi kendime gülümsedim. Cevap yazmaya başladım.
*Günaydın canım.* Canım yeterdi ona. Bugün elini veren yarın... Ay ne alaka be şimdi?
*Canım? Bu da bir gelişme.*
*Yavaş yavaş.*
*En azından seni seviyorum yazabilirsin.*
*Hayır.*
*Kırıcı.* Başka bir şey yazmayıp yataktan kalktım ve okul için hazırlandım. Onu yine kırıyordum ama yapacak bir şeyim de yoktu. Dün bir bügün iki canım o da. Kendini ağırdan satma kızım. Bırak o senin peşinden koşsun. Ama yine depresyona girer, yüzüme bakmaz kıyamam. Of Allah'ım. Bir kere de her şey yolunda olsa. Biliyorum çok şey istiyorum. Ama sen mecbur ediyorsun. Her şeyde bir terslik var ya. Kızım sen Allah'ına karşı mı çıkıyorsun? İyice dinden imandan çıktın he. Of deliriyorum galiba. Kahvaltımı yaptıktan sonra hemen evden çıktım. Okula gittiğimde Sedef'i buldum. Öğleden sonra bir yere gideceğimizi söyledim. Hii. Öğleden sonra Mete gelir. Kesin gelir. Sonra yüz tane soru sorar. Bir de onu sevdiğimi söylemem için beni zorlar. Ondan kaçmalıydım. Kesin kaçmalıydım. Okul çıkışına kadar dersler bitmedi. Sanki saatler uzadıkça uzuyordu. Son derste artık saniyeleri, dakikaları saymaya başladım. Zil çalınca sıramdan fırladım. Bahçede Sedef'le buluştuk. Pınar da okuldan yeni çıkıyordu. Ona baktım. Gülümsedim. Arkamı döndüm hemen. Birazdan yanımdan geçecekti. Yere baktım. Arada onun ayaklarına bakıyordum. Tam yanımdan geçerken ayağımı yana uzattım ve ayağıma çarpıp yere kapaklandı. Bahçedeki herkes gülmeye başladı. Ben de güldüm. Sedef'in koluna girdim ve beraber okulun çıkışına yürüdük. Eyvah! Mete'nin arabası. Sedef'i geri çektim ve onun görüntü alanından çıkacak bir yere saklandım.
"Ne oldu?"dedi. Yani normal bir tepkiydi. Ben de aynı tepkiyi verirdim. Ancak verdiğim cevap saçma olmuştu.
"Mete orada."dedim. Cidden saçmanın daha saçmasıydı. Adam benim sevgilimde yani.
"Ee? O senin sevgilin değil mi?" Tahmin ettiğim soru yine. Cevap hazırdı.
"Ya onu göremem." Bu da biraz saçma sayılırdı. Normal insanlar sevgililerini görmek isterler. Galiba ben biraz anormaldim.
"Ne oldu?"
"Benden 'Seni seviyorum.'dememi istiyor. Ben de diyemem."
"Neden? Onu sevmiyor musun?" Ona baktım. İşte bu sorunun cevabını bilmiyordum. Sanki ona haksızlık ediyormuşum gibi geliyordu. Bilmiyorum, onu önemsiyorum. Üzülmesini istemiyorum. Mutlu olsun istiyorum. Ancak bu mutluluğu ona ben verebilir miyim hiç bilmiyorum.
"Sen onu oyala. Ben çıkacağım. Otobüs durağında buluşuruz."
"Peki." Sedef okuldan çıktı. Zaten Mete onu durdurdu. Beni soruyor olmalıydı. Ah canım ya. O kadar ısrarcı olmasan beni görebilirdin. Okuldan çıkıp insanların arasında otobüs durağına doğru yürüdüm. Otobüs durağında Sedef'i beklemeye başladım. Sonunda geldi. "Geldim. Bu çocuk çok sinir bozucu. Yüz tane soru sordu."dedi. Sinir bozucu kısmına oldukça katılıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Nefes Aşk
Novela JuvenilBirinci Kitap: Bir Nefes Aşk İkinci Kitap: Bir Nefes Karanlık Üçüncü Kitap: Bir Nefes Umut ... Çobanyıldızı'nın ilginç bir hikayesi vardı. Zamanında çok yakışıklı bir çoban varmış. Bu çoban bir gün koyunlarını otlatıp türkü söylerken zamanın nasıl g...