Ne kadar iyi oldu bilmiyorum ama bu kadar yazabildim. Bu kitabın finali on altıya sarkabilir. Sarkmazsa on beş çok uzun olabilir. Öyle. İyi okumalar canlarım ^^
Bir not daha bu bölümde yaklaşık iki yıl bir atlama var. Gamze artık 12. sınıfın sonlarında...
"Ne?" Öğretmen bana öylece baktı. Çok terbiyesizleştin Gamze. Çok. Ama ben... nasıl? Heyecandan ölürdüm ben ya. Onu geçtim ben o şarkıyı yüz yıl çalışsam söyleyemezdim. Ben de öyle bir ses yoktu. Başka şarkı seçseydik. "Özür dilerim ama astımım olduğunun farkındasınız değil mi? İlacımı kullanmak zorundayım. Zorunda kalacağım."
"Onu ayarlarız."
"Ne kadar sürem var?"
"Mayıs'ta elemelere gireceksin." Mayıs mı? Çok az. Bu kadar sürede nasıl öğrenirim? Bunu çok istiyordum. Üç yıldır en büyük hayallerimden biriydi ama dördüncü yılda gerçekleşeceğini düşünmemiştim. Özellikle üniversite sınavlarına hazırlanırken.
"Mart'tayız."
"Başvuruyu yeni yaptık."
"Sınavlara hazırlanıyorum ama. Nasıl yapacağım?"
"Sana program hazırlayacağız. Dert etme sen. Sadece okuldan sonra iki saat çalışmak için kal. Hem konservatuar seçmelerine de hazırlanacaksın. Gamze bu senin için büyük bir şans. Kaybetme bunu." Konservatuar. Sanki gidebileceğim de konservatuar seçmelerine hazırlanırsın diyor. Annemler benim için kararı çoktan vermişlerdi.
"Sınavlarla çakışırsa?" Aslında güzel olurdu. Sonuçta konservatuar için girmem gereken sınava girdim. Sadece mülakatlar kalmıştı. Eğer LYS'ye girmezsem konservatuara giderdim.
"Çakışmayacak. Bugün okuldan sonra müzik odasına gel. Bakalım neler yapabiliriz."
"Peki." Öğretmen arkasını dönüp uzaklaşmaya başladı. Neyse en azından Mete'ye söyleyeyim de bugün gelmesin. Telefonumu cebimden çıkardım. Mesajlara girip Mete'ye mesaj yazmaya başladım.
*Bugün okul çıkışında görüşemeyeceğiz. Sonra detayları anlatırım. Seni seviyorum.*
*Ben de seni seviyorum.* Bizim için bu seni seviyorumlar biraz klasikleşmişti sanırım. Yine de her söylediğinde kalbimin atışı değişiyordu. Çok tatlıydı şapşal ya. Ekrandaki fotoğrafımıza bakıp sırıttıktan sonra sınıfa doğru yürüdüm. Kafamdaki Mete sesleri kaybolup yerini yarışma diye haykıran seslere bıraktı. Bu aslında muhteşem bir şeydi. Herkes beni tanıyacaktı. Tanrım! Hemen Sedef'le konuşmalıydım. Bunu ona anlatmak için sabırsızlanıyordum. Ama önce derse girmeliydim. Ders çoktan başlamıştı. Kapıya vurup içeri girdim. Herkes test çözüyordu. Hemen kitabımı çıkarıp ben de çözmeye başladım ama heyecandan aklımı veremiyordum. Ders sonunda bittiğinde sınıftan çıkıp Sedef'in sınıfına gittim.
"Bil bakalım ne oldu?"dedim. Bir yandan da sırıtıyordum.
"Mete'yle evleniyorsunuz." Yok artık. Yuh! Daha on sekiz bile olmamıştım ben. Ne evlenmesi? Kaçıncı yüzyıldayız?
"Hayır."dedim tabii ki.
"Mete sana hediye aldı." Bunun için bu kadar sevinmezdim. Hep hediye almazdı ama arada alırdı.
"Hayır."
Eğilip fısıldayarak "Poyraz mı geldi?"dedi. Gülümsemeyi kestim. Tek kelime insanın duygularını nasıl da değiştiriyordu böyle. Kalbimdeki boşluk içini çekerek "Keşke!"diye inledi. Keşke onu görebilseydim. Çok özlemiştim.
"Hayır."dedim derin bir nefes vererek.
"Çatlatma insanı da söyle."
"Yarışmaya katılıyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Nefes Aşk
Ficção AdolescenteBirinci Kitap: Bir Nefes Aşk İkinci Kitap: Bir Nefes Karanlık Üçüncü Kitap: Bir Nefes Umut ... Çobanyıldızı'nın ilginç bir hikayesi vardı. Zamanında çok yakışıklı bir çoban varmış. Bu çoban bir gün koyunlarını otlatıp türkü söylerken zamanın nasıl g...