Bölüm 9 ~ Çobanyıldızı

449 44 12
                                    

Biraz kısa bir bölüm. Biliyorum ama gece gece yazasım kaldı. Hazır bir şeyler yazmışken atayım da dedim ^^

"Gamze kalk hadi. Saat bir oldu kızım. Yeter ama." Battaniyeyi üzerimden çekiştirince sinirle inledim. Ben de battaniyeyi çekiştirdim. Terlemiş olmam umurumda bile değildi. Ki aşırı terlemiştim. Ama dediğim gibi umurumda değildi. Hayatımın geri kalanı da dahil hiçbir şey umurumda değildi. Sadece yok olmak istiyordum. Çektiğim acı da böylece yok olurdu. Yataktan çıkmak istemiyordum. "Gamze. Yarın okullar açılacak. Seneye üniversite sınavlarına gireceksin. Kalk az ders çalış. Kafanı sınavlara ver. Tüm yaz sadece uyudun ve bilgisayara oturdun. Giden gitti artık." Battaniyeyi başımdan atıp ona baktım. Söylemesi çok kolaydı zaten değil mi? Giden gitti. Peki ya benim giden kalbim? Yok olan diğer yarım ne olacak? Böyle nasıl devam ederim? Annem hala başımda duruyordu. Ona öylece baktım. Yataktan kalktım. Yavaşça yürüyüp camdan baktım. "Artık kendine gel. Daha çok küçüksün. Çok fazla insanla tanışacaksın." Dönüp ona tekrar baktım. Böyle bir şey asla olmayacaktı. Onu sevmekten asla vazgeçmeyecektim. Sonunda dudaklarım konuşmak için aralandı. 

Ama söyleyebildiğim tek şey "Yalnız kalmak istiyorum."oldu. Annem de bir şey demeden odadan çıktı. Tekrar dışarı baktım. Karşı binamızdaki aile çoktan kahvaltı yapmış televizyon izliyorlardı. Annemler onlara 'makarnacılar' derdi. Çünkü çok makarna yerlerdi. Her çeşit makarna yapıyorlardı. Bir keresinde sanırım ıspanaklı makarna bile yapmışlardı. Üniversite okuyan bir kız vardı onlarda kalan. Balkona çıkar bilgisayarın başında tam iki tabak makarna yerdi. Ayrıca abime de çok bakardı. Abimde de biraz -bence çok fazla- çapkınlık olduğundan kıza yüz verirdi ancak hiç konuştuklarını görmemiştim. Kız güzeldi ama. Cidden güzeldi ve zayıftı. O kadar makarnadan sonra nasıl zayıf kalıyor orasını ben de bilmiyordum. Gözlerimi yola diktim.

Seni özleyeceğim Gamze Çağlar.

Beni kaybetmeyeceksin.

Görüyorum.

Gözlerimden yaşlar süzüldü. Bana bıraktığı sadece tek kelimeydi:

Görüyorum.

Neden gitmişti? Madem görüyordu neden gitmişti? Yoksa gördüğü şey farklı mıydı? Aylardır bu sorular beynimi kemirip duruyordu. Delirecekmiş gibi hissediyordum. Bundan kurtulmanın tek yolu da başka şeyler düşünmekti. Diğer insanlara bakıyordum. Herkes mutluydu. Ben neden öyle olamıyordum? Hayatımda her zaman bir şeyler ters gidiyordu. Ne yapmak istesem bir engel çıkıyordu. Bir gün istediğim bir şey gerçekleşecek miydi acaba? Cevap belliydi. Hayır. Pencereye arkamı döndüm. Öylece odama baktım. Kendisine en yakın hissettiğim şey gözümü çarptı. Bilgisayar. Sonra kapıya baktım. Önce kahvaltı yapmalıydım. Annem kahvaltı yapmadan bilgisayarı açtığımı görürse kızardı. Sandalyemin üzerindeki kıyafetlerimi alıp üzerimi değiştirdim. Bu konuda oldukça yavaş davrandım. Çünkü beni bekleyen koca boş bir gün vardı. Ayrıca sıkıcı kelimesini de oraya bir yere sıkıştırmayı unutmamalıydım. Dışarı çıkıp gezmek istiyordum. Buradan sıkılmıştım. Ama kimsem yoktu. Dışarı tek başıma çıktığımda birlikte eğlenerek gezen kızlar görecektim. Birbirine sıkıca sarılmış aşıklar görecektim. Yine acı çekecektim. Dışarıda da içeride de benim için sadece acı vardı. Bundan kaçmanın tek yolu da yok olmaktı. Zaten yavaş yavaş kendimi yok ediyordum. Beni hatırlayan tek kişi annemdi. O da arada sırada bir şeyler yapmak için odama girdiğinde. Akşam hepsi aile sohbeti yaparken ben odamda sessizce ağlıyordum. Hiç kimsenin umurunda değildim. Zaten hayat hep böyledir. İnsanlar sizi umursadığını gösterirler ama hepsi yalan. Sizi sizden başka hiç kimse umursamıyor. Saçlarımı ensemde bir at kuyruğu yaparak kontrol altına aldım. En kötüsü ben de artık kendimi umursamıyordum. Nereye giderse gitsin. Umurumda değildi artık. Ne geleceğim ne de okulum. Odadan çıkıp mutfağa gittim. Bir tane tava çıkarıp ocağın üzerinde koydum. Dolaptan salamı alıp dilimledim. Çay yapmak için suyu ısıtıcıya koydum ve düğmesine bastım. Bunu genellikle unuturdum. Ocağı yaktım ve salamları tavaya dizdim. Biraz kızarttıktan sonra tabağa koydum. Bir tane poşet çaydan alıp kendime çay yaptım. Nutellamı ve ekmeğimi de alıp masaya oturdum. Ekmeğin yarısını nutella ve salamla yedikten sonra masadan kalktım. Odama geçip bilgisayarımı açtım. Annem birkaç saat sonra gelip bana baktı.

"Kalk şunun başından. Aşağı in. Bak Leyla seni çağırıyor." Leyla komşunun kızıydı. Benden bir yaş küçüktü. Çok sıkıcı bir insandı. Ya da ben çok asosyaldim. Benle konuşurken başka arkadaşlarını anlatırdı. Kısaca sıkıcıydı.

"İstemiyorum."dedim kafamı çevirmeden. Ayrıca maç izliyordu. Öğğk. Bana maçları anlatıyordu. Maçtan nefret ederdim.

"İyi, geber burada."dedi sinirle. Sonra kapımı çarparak çıktı. Gözlerimden yaşlar süzüldü. Umarım. Umarım ölürdüm. Herkes benden kurtulurdu. Umarım ölürüm anne. Benim gibi bir baş belasından kurtulursun. Artık benim gibi kızın olduğu için utanmazsın. Umarım anne. Gözlerimi sildim. Sonra internette film aradım. Bir komedi filmi buldum ve hiç gülmedim...

 ...

Koyu mavi gökyüzü daha çok siyah gibi görünüyordu. Havada pek yıldız yoktu. Ama canım yıldızları seyretmek istiyordu. İçimde saçma bir his vardı. Ufak bir ümit. Yıldızlara bakardım. Belki bir yıldız kayar. Onun geri dönmesini dilerim. Aylardır hiç yıldız kaymıyor. Aylardır her gece gökyüzüne bakıyorum. Sadece bir yıldız. Bir yıldız kaysın bizim için. Ama hayır. Yıldız kaymayacaktı. Çünkü o asla geri gelmeyecekti. Ben onun için Çobanyıldızı'ydım. Onu izleyecektim uzaktan ama hiç ulaşamayacaktım. Çobanyıldızı'nın ilginç bir hikayesi vardı. Zamanında çok yakışıklı bir çoban varmış. Bu çoban bir gün koyunlarını otlatıp türkü söylerken zamanın nasıl geçtiğini bilememiş. Akşam olmuş. Sonra bir yıldız onu görmüş. Çok beğenmiş çobanı. O kadar yakışıklıymış ki. Yıldız ona o an aşık olmuş. Her akşam çobanı izlemiş. Öylece uzaktan izlemiş. Bir gün ama artık bir gün gitmiş yanına. Yıldızlar yeryüzüne inince periye dönüşürmüş. Çoban çok şaşırmış onu görünce. Ama sevmiş sanki yıldızı. Onunla konuşmuş. Artık her gece orada buluşur olmuşlar. Ancak çoban evliymiş. Karısı onun eve hep geç kaldığını görünce bir gece çobanı izlemiş. Onu başka bir kadınla görünce kıskanmış. Çobanın kadına aşkla baktığını görmüş. Ertesi gün bir büyücüye gitmiş. İkisini ayırmak için bir büyü yaptırmış. O akşam yıldız yeryüzüne inememiş. Gitmek çok istemiş. Çobanı görmek istemiş. Çoban da onu göremeyince üzülmüş. Türkü söylemeye başlamış yeniden. Yıldız ona öylece uzaktan bakmış. Yapacak başka bir şeyi yokmuş çünkü. O günden beri bize en uzak yıldızın adı Çobanyıldızı olmuş. Hafif bir rüzgar esince kollarımı etrafıma sardım. Bana arkamdan sarıldı. Yanağını yanağıma yasladı. Ondan bana kalan tek şey hayaliydi. 

"Seni asla unutmayacağım. Bir gün tekrar birlikte olacağız. O zaman elini tutacağım ve bir daha bırakmayacağım."

"Seni hep izleyeceğim. Senden başkasına asla aşık olmayacağım. Varlığım sensin benim. Hayatım."

"Hayatım." Ona baktım. Delirmememi sağlayan tek şey buydu. Onun hayali. Delirmemem lazımdı. O bir gün geri gelecekti. Ne kadar inkar etsem de bu olacaktı değil mi? Biz birbirimizin kaderiydik. Biz tekrar bir araya gelecektik. Ne olursa olsun birlikte olacaktık. Ben geleceğe baktığımda sadece onu görüyordum. Onsuz bir hayat düşünemiyordum. O benim her şeyim. Birine her şeyim demek çok zordur ama o benim her şeyim. Onsuz varlığımın hiçbir sebebi yok. Gökyüzüne baktım. Yıldızın burada. Seni izliyor. Sakın beklemekten vazgeçme. Sakın. Ben hiç vazgeçmeyeceğim. Ölsem bile. Bir gün kavuşacağız. Seni seviyorum. Gözlerimden akan yaşları sildim. Çok üşümüştüm. Oturduğum sandalyeden kalktım ve odama ağır adımlarla yürüdüm. Kapıyı arkamdan kapattım. Pijamalarımı giyip yatağa girdim. Öylece tavana baktım. Yumruklarımı sıktım. Tırnaklarım elime batıyordu. Canımın acımasını istedim. Ağlamadım. Bu gece ağlamayacaktım. Güçlü bir kız olacaktım. Ağlayarak zayıflığımı belli etmeyecektim. Ben güçlüyüm. Bunu da atlatacaktım. Hepsi gibi bunu da atlatacaktım ve mutlu olacaktım. Bir şekilde mutlu olacaktım. Ya o benim olacaktı ya da onu unutacaktım. Ben güçlüyüm...

Not: Takip eden varsa Facebook grubumuza katılmayı unutmasın ^^

Bir Nefes AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin