Küllerinden doğmuş bir Gamze göreceğiz bu bölüm. İnanın onu hiç böyle görmemiştiniz. O da kendisini böyle görmemişti. 1K olmamıza çok az kaldı. Her şey için teşekkürler...
"Gamze. Sen okumak ister misin?" Derin bir nefes aldım. Kitabıma baktım. Okurken ağlamaktan korkuyordum. Hatta ilk kelimesinde gözlerim dolabilirdi bile. Birkaç haftadır tüm yaşadıklarımı unutmuş mutluydum. Ama içimdeki o kocaman deliği kapatmak çok kolay değildi. Yıllarımı alabilirdi.
* "Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git
Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler.
Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin
Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık
Sevgideydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı
Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü
Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti
Yoktu dünlerde evelsi günlerdeki yoksulluğumuz
Sanki hiç olmamıştı" Masanın altındaki ellerimi birbirine bastırdım. Gitme. Gözlerin de gitmesin. Geri dön. Lütfen. Sensiz nasıl devam edeceğimi bilmiyorum. "Oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu
Şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı İstanbullar
Şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların
dünyalarınÖyle düzeltici öyle yerine getiriciydi sevmek
Ki Karaköy köprüsüne yağmur yağarken
Bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti
Çünkü iki kişiydik
Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya
Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız
Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu
İki kere öpeyim desem üçün boynu bükük
Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde..." Tırnaklarımı avucuma batırdım. Bunu kaldırabilecek kadar güçlü olduğumu düşünmüyordum. Çok zayıftım. Aylar geçtikçe kendimi daha da çok ölü gibi hissediyordum. Herkes benden nefret ediyordu. O gidince tüm dünya beni terk etti. Ölümü tattım sanki yokluğunda. Bir kez daha ölümü hissettim. O kadar alışmıştım ki beni kurtarmasına. Ama şimdi burada yoktu. Büyük bir çukura düşmüştüm ve onun beni bu çukurdan çıkarmasını bekliyordum. Yine gelmişti aklıma. Unutmalıydım. Kendim için, mutlu olmak için unutmalıydım.
"Teşekkür ederiz Gamze." Öğretmene kısa bir bakış attıktan sonra kafamı tekrar kitabıma eğdim. Ona söylemeliydim. Karşısına çıkıp onu sevdiğimi söylemeliydim. Eğer bunu yapmış olsaydım belki de şuan yanımda olurdu. Eğer onu tekrar görürsem ona mutlaka söyleyeceğim. Bu sefer söyleyeceğim. Tabii görebilirsem. Öğretmenin sesi başıma iğne gibi saplanmaya başladı. Başım sızladı. Eve gitmek istiyordum. Ancak son bir ders daha vardı. Kafamı sıraya koydum. Diğer dersi de zar zor bitirdikten sonra çantamı hızla topladım. Sınıfttan çıkınca bir köşede toplanmış kalabalığa doğru yürüdüm. Ben görenler geri çekilip gülmeye başladı. Karşımdaki büyük kağıt parçasına baktım. Sinirden ne yapacağımı bilemedim. Panonun camını açıp kağıdı aldım ve elimde buruşturdum. Bu gerçekten fazlaydı. Biri o kıza gününü göstermeliydi. Büyük ihtimalle bahçede olmalıydım. Hızla bahçeye yürüdüm. Başım artık daha fazla ağrıyordu. Sinirden dişlerimi birbirine bastırıyordum. Ona doğru yürüdüğümü görünce bana döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Nefes Aşk
Teen FictionBirinci Kitap: Bir Nefes Aşk İkinci Kitap: Bir Nefes Karanlık Üçüncü Kitap: Bir Nefes Umut ... Çobanyıldızı'nın ilginç bir hikayesi vardı. Zamanında çok yakışıklı bir çoban varmış. Bu çoban bir gün koyunlarını otlatıp türkü söylerken zamanın nasıl g...