13.Bölüm

5.4K 279 122
                                    

Naz DENİZ

Helikopter, bizi Hakkari bölgesi merkez komutanlığına indirmişti. Şanlı Türk bayrağım dalgalanıyordu nazlı nazlı göklerde. Baktıkça huzur kaplıyordu içimi. Yüzümdeki gülümseme ile inmiştim helikopterden.

Komutanlığın kapısında bir Teğmen bizi bekliyordu. Yanına vardığımızda Teğmen, Denizhan'a selam verip "Sizi bekliyorlar komutanım."dedi.

Ben bayrağı izlemeye dalmışken Denizhanların hâlâ hareket etmediği dikkatimi çekince kafamı o tarafa çevirdim ve Teğmen'in üzerimde olan gözleri yüzünden bekleniliyor olduğunu gördüm. Tanımadığım gözlerin üzerimde olmasından rahatsız olup olduğum yerde huzursuzca kıpırdanıyordum. Bedenimi bir ürperti kaplamıştı. Bu ne lakayıtlıktı şimdi!

Gözlerimi toprağa dikmiş sıkıntı ile nefes alıp verirken ensemi ovmak için kaldırdığım elimle 'git' diye işaret ediyordum Teğmene. Denizhan dikkat çekmek için hafifçe(!) öksürdü fakat adam hâlâ ölmeyi tercih ediyordu. Denizhan'ın yüzündeki kasların gerildiğini görebiliyordum ve bu beni bir tık korkutuyordu. Teğmeni şuracıkta öldürmesinden korktuğum için dayanamayarak "Teğmenim yolu mu gösterseniz!"dedim sertçe.

Teğmen, sanki bir rüyadan uyanır gibi irkilerek kendine geldiğinde "Tabii, buyrun komutanım."diyerek yoldan çekildi. Denizhan sabır çekerek ilerlemeye başlamıştı önden giden Sadık Komutanla beraber. Onunla beraber Deniz ve ben de hareketlenmiştikki daha bir iki adım atmadan Denizhan birden arkasına döndü. Çarpışmaktan son anda kurtulduğum Denizhan'a bakarken o sessizce "Sen Denizle burda kalıyorsun. Yoksa birileri için hiç iyi olmayacak."diye söylenip Sadık Komutan ve Teğmenin peşinden içeri girdi.

Aldığım uyarı ile olduğum yere mıhlanırken Deniz'in gülmesi ile kaşlarımı çatarak ona döndüm. Belli ki pek eğleniyordu! Benm ters ters bakmamla ellerini teslim olur gibi kaldırıp ağzına hayali bir fermuar çekerken omzuna hafif bir yumruk atmıştım.

"Şiddete meyilli bir çift olarak tam birbirinizi bulmuşsunuz!"diyen Deniz hızla yanımdan uzaklaşarak timin yanına gitmişti. Onun bu çocukça haline gülerken bende onların yanına ilerleyip bir banka oturdum. Ortamda sıcak sohbetler, küçük espriler dönmekteydi.

Bu esnada, biraz önce bizi karşılamış olan Teğmen tekrar yanımıza doğru geldi ve Deniz'e doğru yapması gereken baş selamını bana doğru verdi. Bu herif cidden canına susuyor!

Deniz oturduğu yerde dikleşip "Dinliyorum Teğmenim."dediğinde ona dönüp "Sadık Komutanım kahvaltıya misafirimiz olacağınızı söyledi komutanım. Yemek dağıtımı birazdan başlayacak yemekhaneye geçebilirsiniz."dedi. Denizden cevap beklerken bana bakıp hafifçe gülümsediğine şahit olmuştum. Bu durum iyice rahatsız edici olmaya başlamıştı.

"Tamam Teğmenim teşekkür ederiz, siz gidebilirsiniz."diyen Deniz sesiyle ve mimikleriyle adamı alenen kovuyordu. Mesajı aldığını sanmasamda teğmen tekrar baş selamı verip gitmişti nihayetinde.

Deniz time dönüp "Hadi arkadaşlar buyrun geçelim."dediğinde hepimiz yavaş yavaş oturduğumuz yerlerden ayaklanmış yemekhaneye doğru yürüyorduk. Denizle ben en arkadan yürürken Deniz homurdanmaya başladı.

"Yenge bak bu kılkuyruktan uzak dur bakışları bakış değil. Denizhan, bunu çiğ çiğ yer benden demesi."

Duyduğum 'yenge' hitabıyla afallamış "Ne yengesi be?"diye çıkışmıştım. Deniz beni umursamayıp sırıtırken biraz önceye nazaran sesimi alçaltarak "Ayrıca Teğmen'in bakışlarının bende farkındayım ama şimdi sorun çıkarmaya gerek yok. Şurda birkaç saat sonra gideceğiz nasıl olsa."dedim.

Deniz 'ben anlamaz' der gibi ellerini kaldırdı ve "Kan çıkmasın da giderayak..."dedikten sonra bana bakıp sırıtarak "...yenge."diye de ekledi.

Bir Bordo Bereli HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin