ÖZEL BÖLÜM

6.2K 394 279
                                    

NAZ DENİZ

Sabah Güneş'in ilk ışıkları ile uyanmıştım. Kalktığımda çoktan bütün kızların hazırlandığını görmüştüm. Zaten koğuşta 7 kız kalıyorduk. Kızlar telaş içindeydi. Çünkü bugün bir tim gelecekti Ankaraya. Öyle tim diyip geçmemek lazım. Cumhurbaşkanı'nın korumalığını yapmak için özellikle doğudan istenmiş bir tim bu. Haliyle kızların da tabi bordo bereliler gelecek diye ağızları kulaklarındaydı.

Hepsi 'ya mükemmeller. Biz göreceğiz onları bu harika bir şey.'falan diye konuşup duruyorlardı.

Ezgi yanıma gelip "Naz ne diyorsun sen bu işe? Sence bize bakarlar mı?"diye sordu hülyalı hayallerinin arasından. O öyle diyince tabi gülmeye başladım kendimi tutamayıp.

"Benim hayatımda zaten iki erkek var. Asla üçüncüye ihtiyacım yok. Ben babamın kızıyım, abimin de biricik kardeşiyim."

Ezgi 'he he tabi' der gibi başını aşağı yukarı sallayarak "Göreceğiz Naz Hanım."diyince "Ya elin adamından banane?"dedim.

Ezgi ve diğer kızlar bana kınar gibi bakışlarını gönderip sanki sözleşmiş gibi "Kızım onlar Bordo Bereli!"dediler koro halinde.

Ben ise omzumu silkip "Banane."demekle yetinmiştim.

Buse laf söylemek için ağzını açtığı sırada içeri giren bölük çavuşu ile söyleyeceklerini geri yutmak zorunda kalmıştı.

"Komutan 5 dakika içinde hepimizi eğitim alanında bekliyor."

Harp'e gelecek bordo berelilerin dedikodusunu yapmayı kesip üniformamı giydim ve hızla eğitim alanına koşup sıraya girdik. Bölük 60 kişiydi ve biz aralarında 7 kızdık.

Komutanımız olan Teğmen önümüzde volta atarken konuşmaya başladı. Aynı zamanda bizimle göz teması kuruyordu.

"Saat 13:00 da kimse ayak altında dolanmayacak. Gelecek olan timin etrafına çullanmayacaksınız! Tim komutanı asla ama asla laubalilikten hoşlanmaz. Etrafında kimseyi görmeyi sevmez. Zaten bizim onun yanında olma gibi bir lüksümüz yok. Burada sadece 1 saat kalacaklar. Hiçbir aksilik istemiyorum sizden yana. Umarım beni anlamışsınızdır..."dedi hepimizi iğneleyici bakışları ile süzerken.

Hemen ardından "Şimdi eğitim parkuruna marş marş!"diyerek istikamet gösterdi.

Koşu, parkur, mekik derken şınav çekmeye gelmişti sıra. Komutan son 5 diye diye aşağı yukarı 50'yi bulmuştu ve hâlâ da devam ediyordu. Nasıl son 5 ise o bitmek bilmiyor!

Biz yorgunluktan geberip tipimizin kaydığı sıralarda bir helikopter yavaş yavaş alçalmaya başladı. O alçaldıkça rüzgarından biz ayakta zor duruyorduk. Rüzgarın etkisi ile havalanan toz toprak yüzümüze gözümüze yapışmıştı.

Kapı açıldı ve aşağıya merdiven sarkıtıldı. İşte beklenen misafirler gelmişti. İçeridekiler sırayla inmeye başlamışlardı lakin helikopter alçalmaya devam ediyordu. 4-5 metre kala bir Üsteğmen aşağı atladı. Merdivenlere dokunmadan, hiç bir şekilde diz kapakları bile oynamadan, dimdik ayakta...

Bütün kızlar hayran hayran izlerken Üsteğmen bizim bölüğe doğru baktı ve sırıttı. Bizim kızlar erirken Üsteğmen cebinden çıkardığı gözlükeri gözüne taktı ve yürüyerek gözden uzaklaştı.

Kızlar Üsteğmenin arkasında hayran hayran bakıp, ayılıp bayılırken onların bu haline göz devirmiştim. Adam resmen ukala ukala ego kastı karşımızda! Ne var bu kadar hayran kalınacak? Herkes gibi iki kolu, iki bacağı, bir çift gözü, burnu, ağzı, iki kulağı var yani... He bir de uyuz eden bir gülüşü, bir kaç dönümlük arazi gibi kasları... Bu kadar abartılacak ne var ki yani?

Kızların bordo bereliler ile kurdukları hayalleri komutanın "Dinlenme molası."diyen sesi bölmüştü... Bize, 'adamların üstüne çullanmayın' diyen kişi koşa koşa bordo berelilerin peşine gitti.

Ezgi, Buse ve ben de bir köşeye geçip oturduk. Ezgi ile Busenin ağzı açık tabii... O ego yığınının helikopterden atlamasını falan anlatıp duruyorlar.

"Adam heykel gibi! Yontulmuş resmen!"diyen Ezgi'ye, Buse "Allah özene bezene yaratmış! Keşke bana baksa.. Adı da Denizhanmış."diyor. Onlar böyle konuştukça ben o egoist herife daha da uyuz olup tiksiniyorum. Fazla abarttılar bunlarda! Üsteğmen Denizhan değil Bay ego Denizhan olacakmış yanlış olmuş!

Kızlar Bay egoyu övmeye devam ederken bu konuşmadan kaçmanın yolunu yemeğe gitmekte bulup hızla ayağa kalktım. Zaten komutan 12'de yollamadığı için çıldırıyorduk. Sadece bizim bölük yememişti. Kızlar da bordolar ile olan evli mutlu çocuklu hayallerine mola verince yemekhaneye koştuk.

Ama kapıdaki komutan bizi içeri almıyordu geç gittiğimiz için. Biz yalvarıp yakarırken Bay ego ve çetesi yanımızda bitti. Kapıdaki komutan bizi kovarken Bay ego ve çetesine çekilip yol vermişti. Ben sinirden kudururken Üsteğmen ise içeri girmeden önce göz ucuyla bize bakarak "Astsubayım bırakın yesin çocuklar."diyip içeri girdi.

Ne? Doğru mu duydum ben? Çocuklar mı dedi o? Kendisi de 80 yaşında dede o zaman! Öküze bak sen! Ben sinirden dişlerimi sıkıp, elimi yumruk yaparken Üsteğmen çoktan masasına oturmuştu. Misafirlerimiz için harika bir masa hazırlanmıştı. Bir kuş sütü eksik! Zıkkım ye Üsteğmen!

Hırsla en arka masalardan birine geçmiştim. Saçlarım daha fazla terlemesin diye kepimi çıkarmıştım. Ama timi kesiyordum bir yandan. Hepsi eğleniyor, hepsi hayat doluydu. Ama biri hariç.. Üsteğmen... Hiç bir mimik oynamıyordu yüzünde. Soğuk soğuk konuşuyordu ve yemeğine dönüyordu o kadar. Ben tam böyle düşünürken Üsteğmen bağırdı.

"Lannnn Ahmet! Şu kapıda pusuya yat bende sigara içeyim okuldaki gibi olsun."dedi. Samimi bir gülüşme oldu bizi eğiten komutanla onun arasında. Sonradan öğrendik ki bizim Ahmet Komutan ve Bay ukala askeri liseden tanışıyormuş.

Yemekten sonra Ahmet komutan eşliğinde yeniden eğitime gitmiştik. Bay ukala ve çetesi de gelmişti ama bu sefer daha başkaydılar. Çünkü simsiyah giyinip, tam teçhizat donanmışlardı. Bizim kızların da dibi düşüyordu tabii..

Lakin her güzel şey gibi bizim kızların da hayalleri son bulmuştu. Bay ego ve timi helikopterlerine binmiş ve rüzgarları ile beraber gitmişti... Bir daha görmemek üzere...

***

Akşam olmuş ve koğuşlara dağılmıştık. Kızlar hala bordo berelileri konuşuyorlardı ben ise sesimi çıkarmadan dinliyordum.

Ezgi bana donüp "Adama demediğin kalmadı ama gözlerini alamadın."derken ima yapar gibi kaşlarını kaldırıyordu. Diğer kızlar da gülüyordu.

Elimi boşlukta sallayıp oturduğum yerde dikleşirken "Ne alakası var kızım. Ben zaten dedim size benim hayatımda iki erkekten başkası olamaz!"demiştim ama o esnada o Üsteğmen'in yüzü gözümün önüne gelmişti. Hafifçe yutkunmuştum.

Bir an kalbim titremişti. Ama kalbimi titreten onun soğukluğuydu. Neden böyle buz gibi diye düşünürken kalbim donmuştu sanki. Gözlerinde ölümü görüyordum. Sanki o gözler ile karşısındakini öldürecek gibi bakıyordu... Hem zaten onlar Bordo Bereli. Ben ona baksam n'olacak? O asla ulaşılamayacak biri... Ama...

BİLEMEZDİM BİR GÜN BU ADAM BENİM GELECEĞİM, ÇOCUĞUMUN BABASI OLACAK...

Bir Bordo Bereli HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin