Kapı açılır açılmaz inanılmaz bir şeyin gerçekleşmek üzere olduğunu anlamıştım. Bunun benden kaynaklanan bir durum mu, yoksa başıma gelecek bir şey mi olduğuysa henüz belirsizdi.
Klimalı, serin dil binasından çıkıp kendimi Kuzey Teksas'ın yaz sıcağına atar atmaz o kokuyu aldım. Sırt çantamı omzuma atıp güneş batımına doğru yürüdüğüm sırada bir adım arkamdaki oda arkadaşım Simon, edebiyat profösörünün, 18. y.y edebiyatında kadınların katkısı konusundaki ayrımcı görüşleri hakkında atıp tutuyordu. Sırf eğlence olsun diye şeytanın avukatlığını yapmaya hazırlanıyordum ki, akşam meltemindeki ani değişim beni olduğum yerde, ön verandanın birinci basamağında durdurdu.
Simon'la yapacağım tartışmayı tamamen unutup, donmuş bir şekilde burnuma dolan bilindik kokunun kaynağını bulmak için gözlerim bahçeyi taramaya başladı. Görünürde sıra dışı hiç bir şey yoktu; sadece yurtlarına gidip gelen, arkadaşlarıyla sohbet edip gülüşerek yürüyen öğrencilerdi. İnsan öğrenciler. Ama burnuma dolan koku bir insana ait değildi, hatta uzaktan yakından alakası bile yoktu.
Benim ani duruşumu fark etmeyen Simon sert bir şekilde sırtıma çarpmıştı. Dosyası ani çarpışma ile açılmış, tüm kağıtlar yere serilmişti ama tüm dikkati üzerimize çekmemiz, Simon'un yüksek sesle ardarda sıraladığı küfürlerdi.
"Bir daha ki sefere başka yerlere odaklanmaya hazırlandığını haber versen iyi olur, Taehyung." Diyerek dosyayı hızla kapattı ve notları toplamak için yere eğildi. Arkamızda biriken yüksek lisans öğrencilerinin kağıtlara basmaması için eğilip arkadaşıma yardım ettim. Son kağıdı verdiğimde dosyayı koltuk altına alarak, basamakları çıkıp duvarın yanında durmuş, kağıtları düzenlemeye başlamıştı ve hala söyleniyordu.
"Üzgünüm." İnsanların bihaber olduğu bu kokuyu Simon'da almıyordu, sitemle konuşup kağıtları düzenlemeye devam ediyordu. Benim odağım kokuyken onun sitemli konuşmalarını neredeyse hiç duymuyordum.
Yüzümü rüzgara çevirirken, kokuyu içime daha fazla çekebilmek için burun deliklerim genişliyordu. Orada. Bahçenin öteki ucunda, fizik binasıyla Curry Sanat Merkezi arasındaki yolda.
Sırt çantamın kollarını sıkıca kavrayıp dişlerimi sıktım. Onun burda olmaması gerekiyordu. Hiçbirinin burda olmaması gerekiyordu. Babam söz vermişti. Hayatıma müdahale etmeyeceğine söz vermesine rağmen, onların beni izlediklerini biliyordum. Zaman zaman bir futbol maçı esnasında bir çift parlak göz görürdüm yada yemek kuyruğunda gölgelere sinmiş bedenlerini görürdüm. Nadirende - beş yılda sadece iki kere - tanıdık kokularını sezerdim ama görmezdim.
Mahremiyetimi bozuyorlardı, babamın casusları. Kalabalığın ya da gölgelerin içine sinerlerdi çünkü her ne kadar ben onları görmeyi istemiyorsam, onlarda görülmeyi istemezlerdi.
Ama bu seferki farklıydı. Onu görmemi istemişti. Daha da kötüsü, bu, babamın casuslarından değildi.
"...testis yerine yumurtalıkları var diye fikirlerinin daha az önemli olması şovenistliğin de ötesinde. Bu resmen barbarlık. Birisi ona... Taehyung?" Diyerek Simon yeni düzenlediği dosyayla beni dürttü. "İyi misin? Hayalet görmüş gibisin."
Hayır hayalet görmemiştim. Bir kurt kokusu almıştım.
İkna edecek şekilde yüzümü buruşturarak "Biraz midem ağrıyor," dedim. "Benim adıma gruptan özür diler misin?" Kaşlarını çatmıştı. "Taehyung, bu senin fikrindi."
"Biliyorum," diyerek başımı salladım. Diğer dört yüksek lisans öğrencisinin, ellerinde Aşkın Boşa Giden Emeği'nin fotokopileriyle kütüphanede beni beklerken hayal ettim. "Herkese gelecek hafta orda olacağımı söyle, yemin ederim." "Tamam," diyerek omuz silkti. "Sen bilirsin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vagante | Taekook
Werewolf{omegaverse} "Kurt adam soyunu devam ettirebilecek yalnızca sekiz omega kaldı..." "Ve onlardan biri de benim..." Tpjjk Bttmkth ,Bu kitap uyarlamadır,