25: "Buenas noches, mi amor."

3.2K 336 146
                                    

STREAM BUTTER LAN

ÇOK GÜZELFİ😭😭😭😭😭

Ficin bitmesine en fazla 5 bölüm kaldığını hatırladım, cry cry sad sad😭😭

Yazım yanlışlarım olabilir, sorry😭😭

Neys iyi okumalar♡

...

Oak Hill'e girdiğimizde saat neredeyse sekize geliyordu. Batan güneş, gökyüzünde kızıl dalgalar oluştururken hava kararıyordu, bu da bize gecenin yakın olduğunu ve geceyle beraber Miguel'in de ortaya çıkacağını hatırlatıyordu. Ve öyle ya da böyle bu sıkıntı bitecekti.

Hiçbirimiz yıllardır buraya gelmemiş olmamıza rağmen, Marc'ın evini bulmakta zorlanmadık. Son yerleşim birimini de yaklaşık iki mil kadar geçtikten sonra Parker hemen 19. Otoyol'a oradan da üzerinde sadece 12. Güzergah yazılı olan levhanın bulunduğu toprak yola girdi.

Oak Hill küçük bir kasabaydı ve Taylor'lar bu kasabanın kuzey kesimin de yaşıyorlardı. Burası, nesillerdir ailelerinin mülkiyetinde olan altı yüz hektarlık ormanlık bir araziydi. Yarım yüzyıl önce, bölgedeki herkes kâr etmek için geniş arazi parçalarını ellerinden çıkarırken Taylor'lar hızla arazilerini genişletmişlerdi. Şimdi bölgedeki en geniş arazilerden birine sahiplerdi. Onlar da bizim gibi kendi alanlarına ve mahremiyetlerine özen
gösteriyorlardı ve hem Missouri'deki ormanlarda hem de kendi arazilerinde rahatça yaşıyorlardı.

Yola girdikten birkaç dakika sonra Taylor'ların evi yolun sağ tarafında göründü, yolun bir mil ilerisindeki bir tepenin üzerindeydi. Arkasında, görebildiğim en uzak noktaya kadar uzanan bir orman vardı, genel olarak -siyah, beyaz, kızıl- meşe ağaçlarından oluşuyordu ve sakız ağacı, akçaağaç, dişbudak, karaağaç, ceviz ve sedir ağacı gibi başka büyük ağaçlar da vardı. Bu gür bitki örtüsü üzerindeki bir tepede yükselen ev, bir yüzyıldan daha uzun süredir içinde barındırdığı aile gibi heybetli ve gururlu görünüyordu. Dar beyaz sütunları ve onlarla birleşen geniş katları olan kırmızı tuğlalı, Yunan tarzı bir evdi.

Ev yoldan iki yüz metre ileride, çiçeklerle süslenmiş bir giriş yolu olan geniş bir çimenliğin ortasına inşa edilmişti. Gerek yapısı gerekse etrafındaki yeşilliklerle çok güzel görünüyordu. Araba yoluna girerken garaj kapısı açıldı. Eski model bej renkli bir Sedan'ın yanında boş bir yer vardı. Ama arabanın rengi muhtemelen sonbahar haşatı ya da en az onun kadar gösterişli bir isme sahipti.

Parker arabayı garaja soktu ve durdu. Kapı arkamızdan kapandığında dikiz aynasından bakan Ethan, "Bu biraz ürkütücü," dedi. "O sadece Brian," diyerek onu rahatlattım. "Babam bizi karşılamak için onun burada olacağını söylemişti." Eve giden kapının açık olduğundan emindim, çünkü küçük bir kapıdan garajın içine ışık sızıyordu. Carissa'nın erkek kardeşlerinden biri yanımıza geldi. Yirmili yaşlarının başındaydı. Babasına çiftlikteki konsey görevinde yardım edemeyecek kadar genç, ama planımız yolunda gitmese dahi Miguel'i yakalamamız için bize yardım edecek kadar büyük ve deneyimliydi.

"Hey, Brian." Parker dışarı çıktı ve biz tıka basa dolu kamyonetten inen ilk kişi olmak için birbirimizin üzerinden atlayarak dışarı çıkmaya çalışırken onun elini sıktı. Çıkmaya çalışırken yere, kıçımın üzerine oturdum. Görevden sorumlu biri için pek de saygın bir görüntü değildi. Jungkook ellerimden tutup kaldırdı ve beni kamyonetin kenarına sıkıştırdı, ağzının kenarında davetkâr bir gülümseme vardı.

"Biraz ara verin." Seokjin, Jungkook'un yanından geçerken kemerinden tutup peşinden vagonunu sürükleyen bir çocuk gibi onu geri geri çektiğinde, Jungkook bana sırıtıp göz kırptı. Ama sonra yüzü ciddileşti, Brian'a doğru dönene kadar gülümsemesi yerini hem yetkinlik hem de tehlikeyi aynı anda gösteren ciddi bir ifadeye bırakmıştı. Bu iki ifadenin herhangi birini yüzünden silebilmeyi isterdim.

Vagante | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin