Holden hafif bir tırlama sesi gelince kapıya bakmak için arkamı döndüm. Yatağımdan kalkıp havayı kokladım. Kurt biçimindeyken, özelliklede omegaysan, burnumuz çok iyi işlev görürdü ama bu iki ayak üstündeyken kardeşlerimin kokularını ayırt edemeyeceğim anlamına gelmiyordu.
Sesimdeki öfkeyi saklamaya çalışmadan; "Ethan defol!" diye bağırdım. Sefilliğime kimsenin eşlik etmesini istemiyorum.
Beklediğim gibi kapının topuzu döndü ve kapı ardına kadar açılırken ayağa kalktım. Boşlukta siyah saçlı bir kafa belirdi ve kendimi benimkilerden daha yeşil olan gözlere bakarken buldum. "Lanet olsun, Ethan." Annemin kızgın halini taklit ettiğimi farketmeden ellerimi kalçalarıma koydum. "Sırf odamın kilidi yok diye buraya istediğin zaman dalamazsın." Kendimi odaya kilitleyip burdan kaçmaya çalıştığımda babam kilidi kaldırmıştı.
"Dalmadım, ve teknik olarak da içeride sayılmam."
Doğruydu aslında. Ethan kapının eşiğinde duruyordu, belden yukarısı çıplaktı ve elinde yarısı yenmiş bir elma vardı. Kendine has çarpık gülüşünü takınmıştı. Dünyadaki hiçbir şeyin bozamayacağını düşündüğüm gülüşü. Gülüşünü bana da bulaştırmıştı.
"Hala çıldırmış halde misin yoksa sana sarıla bilir miyim?" diye sorduğunda omzumu silktim. Bu onun suçu değildi, beni buraya Jungkook sürüklemişti.
Ethan elmasını aynamın önüne bırakıp ben daha bir şey söylemeden beni kollarının arasına aldı; olgun vücudu olmasaydı, bir çocuğunkiyle kıyaslayacağım prüzsüz göğsüne yanağımı yasladım. Çocuksu görünen sadece göğsü değildi. Ethan benden iki yaş büyük olmasına rağmen, masum yüzü, gamzeleri, iri gözleri ve uzun kirpikleri bunun aksini söylüyordu.
Ne kadar özlediğini göstermek için sıkıca sarılıp, beni etrafında döndürdükten sonra nazikçe yere bırakıp, kendini yatağıma attı. "Eee, kaçış planı yaptın mı?" Hala sırıtıyordu. "Eğer yapsaydım, sana söyler miydim?" deyip yatağın başına uzandım ve tamamen zevkimi yansıtan sade, siyah yastığımı kucağıma alıp annemin benim için aldığı, koltukta duran, süslü, rengarenk, çiçekli yastığa bakıp göz devirdim. Omega olmam, böyle iğrenç şeylerden hoşlanacağım anlamına gelmiyordu.
Tamam, annemden bir çok özelliğimi almıştım; yeşil gözlerim, dudak yapım, burun şeklim, yüz şeklim, vücut şeklime kadar ama huylarım tamamen farklıydı. Gözlerimin şeklini babamdan almıştım ama o kadar da çekik değildi. Ve kesinlikle huylarımıda babamdan almıştım. Bunu kendiside biliyordu.
Ethan'a baktığımda gözlerime suçlu suçlu bakarak; "Seni ele verebileceğimi mi düşünüyorsun?" diye sordu.
"Yapabileceğini biliyorum. Senin işin bu." Ethana karşı kesinlikle kırgın veya kızgın değildim, kin tutamıyordum çünkü, Tanrım, Ethan'a kin tutmak çıplak elle balık yakalamak kadar zor bir şeydi.
Kapıdan ses gelince başımı oraya çevirdim; üçüncü kardeşim Owen kapı eşiğinde dikiliyordu. Boyu o kadar uzun du ki, her zaman dağınık olan saçları kapı çerçevesini süpürüyordu. Koyu renk gözleri benimkilerle buluşunca değişik aksanıyla; "Hey, hayırsız kardeşimin evde olduğunu duydum." dediğinde yüzüne samimi bir gülüş yayıldı.
"Owen!" Elimdeki yastığı bir kenara atıp yataktan kalkarak Owen'a doğru koştum. Beni havada yakalayıp diğerlerini kıskandıracak türden -omurganızı sıkıp nefesinizi kesecek türden- sarıldı. Toz toprak ve ağır iş yapmış gibi kokuyordu. Özlemişim ama ya.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vagante | Taekook
Hombres Lobo{omegaverse} "Kurt adam soyunu devam ettirebilecek yalnızca sekiz omega kaldı..." "Ve onlardan biri de benim..." Tpjjk Bttmkth ,Bu kitap uyarlamadır,