Merhabalur
İyi okumalar ♡.♡
.........
İki yıldan sonra ilk kez kendi odamda uyandım. Bir gün öncesini zihnimde sessiz bir film şeridi gibi hızla ileri sararak hatırlarken inleyip başımı yastığın altına gömerek sabahın hiç gelmemesini istedim ama geri gitmeyi reddetti. Benim hoşnutsuz homurtuma, parlak sinir bozucu ışığıyla cevap veriyordu ve penceremin dışındaki bodur meşe ağacının dallarından kuş cıvıltıları geliyordu.
"Daha kahvaltı etmedim, biliyorsunuz, değil mi?" Gürültünün geldiği yere doğru homurdanıp sonunda kalkmaya karar vererek yatağın içinde oturdum. Gözlerim odanın içinde gezinirken, camla meşe çerçeve arasında birkaç fotoğrafın sıkıştırıldığı aynamın üstünde durdu. Lise yıllarımın anıları düzenli bir şekilde aynamdaydı, Clara ve diğer yeğen ve arkadaşlarımla çektiğim bir fotoğrafta hepimiz gözümüz kapanacak şekilde kahkaha atıyorduk. Bir kolumun altında Clara, diğerinde ise Abby vardı ve bu Clara'nın mezuniyetiydi.
Karnım guruldayıp her zaman ki gibi sabahın ilk isteklerini, kahvaltıyı talep ediyordu ve her neredeyse, Clara da kahvaltı ediyor mudur diye merak ediyordum.
Gerinip derin bir nefes aldıktan sonra, çarşaflarımı bir kenara iteleyip ayaklarımı pencereden akan güneş ışığı hüzmesine doğru yataktan aşağı sarkıttım. Ters bir şeyler vardı. Güneş ışığının kuşluk vaktine kadar odanın bu kısmına gelmemesi gerekirdi.
Çalar saatime baktım. 10:58. Bu doğru olamazdı. Annemin bana kahvaltı süresince uyumama izin verdiği son gün, büyükannemin öldüğü gündü. Annem son birkaç yıl içinde birazcık bile değişmemişti, öyleyse ters giden bir şeyler olmalıydı.
Bavuluma bakmak kıyafetten çok kitap bulmama neden oldu ama sonunda işimi görecek soluk mavi bir üzeri yazılı tişört buldum. Üzerinde 'kelimenin uzunluğu değil, onu ne kadar iyi kullandığın önemli' yazıyordu. Babamın hoşuna gidecekti.
Geceliğimi başımdan sıyırıp yatağın üzerine fırlattıktan sonra tişörtümü giyip altına bir gün önceden giydiğim kotumu geçirdim. Arkamda bir yerde
Criminal adlı parçanın ilk notaları polifonik olarak uzaktan gelmeye başladığında saç fırçamla kırmızı buklelerimi çekiştiriyordum. Telefonum. Telefonumu nereye koymuştum? Yaklaşık bir buçuk gün boyunca evdeydim ve Lazy K Ranch'in dışında da bir hayatım olduğunu unutmuştum. Ev insanı tuzağa düşürüyor, nostaljik bir kum kulesi gibi insanı tamamen içine çekiyor, ta ki kımıldayamaz ya da düşünemez duruma gelip kendi paniğinle boğulduğunu hissedene kadar.Ya da belki de sadece paranoya yapıyordum.
Müziğin kaynağını bulmak için bavulumu etrafa saçtığımda bavulumun yüzü bana bakıyordu, bomboş, ama müzik hala bir yerden gelmeye devam ediyordu. Sinirle homurdanarak çantayı odanın bir köşesine fırlattığımda bavulun plastik koruyucu kenarı duvarda küçük bir göçük oluşturdu. Bu kadar güçlü olduğumu bilmiyordum. Harika.Telefonu, gözlerimi etrafta gezdirerek yavaşça odamı baştan aşağı süzmem sonucu örtülü sehpanın üstünde görmüş, telesekreter aktif olmadan durdurmak için sehpaya doğru uçmuştum. Deli gibi uçmamın etkisiyle nefes nefese konuşmaya başlamıştım.
"Alo?"
"Bu sabah bir şeylerin ter gittiğini düşünerek uyandım ve bunun ne olduğunu bulmam bir dakikamı aldı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vagante | Taekook
Werewolf{omegaverse} "Kurt adam soyunu devam ettirebilecek yalnızca sekiz omega kaldı..." "Ve onlardan biri de benim..." Tpjjk Bttmkth ,Bu kitap uyarlamadır,