Merhaba!
İyi okumalar
.......
Gerginliğe rağmen iki hamburgeri silip süpürdüm. Yiyecekler bitince kimin etrafı temizleyeceğine karar vermek için yazı tura attık. Owen, Jaebum'a karşı kaybetmişti ve bulaşıklara mahkumdu, Ethan, Parker'a karşı kaybetmişti ve mutfak dolaplarıyla ocağı temizleyecekti, Jungkook yarasından dolayı mazur görülmüştü.
Hiç kimse benden tek bir parmağımı bile kıpırdatmamı istemedi, sanırım öfkemin gazabıyla bacaklarını yaralamamdan korkuyorlardı. Bir kereliğine de olsa, korku salmak güzeldi, neredeyse saygı uyandırmak kadar güzel. En azından benim fikrime göre.
Çocukları mutfakta bırakıp babamın ofisine doğru gezintiye çıktım. Gergin ilişkimize rağmen, kendimi onun sığınağında, ofisinde, çiftliğin hiçbir yerinde olmadığım kadar rahat hissederdim. Karanlık ve evin diğer bölümlerinden daha serindi; bu oda bana her zaman Candy Land oynayıp babamın kucağında pazar gazetesinin karikatür sütunlarını okuduğumuz zamanları hatırlatırdı. Küçük bir çocukken, uyumak için babamın ikili koltuğundan daha rahat bir yer bilmezdim ve dizlerimi göğsüme çekip kıvrılır, başımı da serin deri yastığa koyardım. Derinin kokusu, geçmişte babamın konseyle ilgili telefon görüşmeleri yaparken onu dinlediğim sayısız günleri hatırlatıyordu. Bir keresinde bisküvimin arasındaki kremayı yastığa döktüğümde, orta vadilerin lideriyle yapılan görüşmesine ara verip kremayı temizlememe yardım etmişti. Kendimi ne kadar önemli hissettirdiğine çok şaşırdığımı hatırlıyorum.
Ama bunlar yıllar önceydi ve o zamandan beri çok şey değişmişti.
Neredeyse uyuklamaya başlamıştım ki kapı kolunun sesiyle kendime geldim. Kalbim yerinden çıkarcasına atarken karanlık odayı taramak için gözlerimi kocaman açmış, hala yan yatar vaziyetteyken kolumu uzatıp masanın kenarındaki lambanın düğmesini aramaya başladımıştım. Parmak uçlarım bir not defterine ve düşmeye hazır bir kurt biblosuna değdi ama lambayı bulamadım. Yerdeki tahtalar yürüyen kişinin ayakları altında gıcırdıyordu ama insan gözlerimle koridordan gelen ay ışığının vurduğu belirsiz bir adam silüetinden başka hiçbir şey göremiyordum. Lambayı ararken, kolum, babamın mermer ve yeşim tahtasından yapılmış satranç takımının üstünden geçmiş ve taşların çoğunu devirmiştim.
"Kahretsin!" diye fısıldamamın ardından nefesimi tutup taşların kırılıp kırılmadığını anlamaya çalıştım. Anlayamamıştım. Silüet yaklaşırken, zeminde bir ayak sesi daha duyuldu. Durup kokusunu almak için havayı koklamaya başladım.
"Sakin ol, sadece benim."
Jungkook, tabi ki. "Sakin olmak için herhangi bir neden göremiyorum." dedim ama yine de rahatlamıştım. Başımı dinlendirmek için koltuğun koluna yasladım. Jungkook iki büyük adımla masaya ulaşıp lambayı açınca, ani ışık ile gözlerimi kırpıştırdım. "Neden beni böyle gözetliyorsun?" diyerek kaşlarımı çattım ve oturur pozisyona gelip saate baktım. Neredeyse üçe geliyordu ve ben neden direk odama gidip yatmak varken, babamın odasına geldiğimi hatırlamıyordum bile.
"Gözetlemiyordum."
"İyi ki gözetlemiyordun." diye lafı yapıştıp ayaklarımı sallamaya başladım. Sağ ayağım bir satranç taşına değdiğinde, yerden almak için eğilmiştim. Yeşim taşından, küçük klasik bir kule şeklindeki kaleydi. Ve Tanrı'ya şükürler olsun ki sağlamdı. Babam için Çinli bir dostu tarafından oyulmuş böyle bir satranç takımını nasıl telafi ederdim, bilmiyorum. Sanat eserini yere döktüğüm zanaatkar, ben doğmadan yaklaşık on yıl önce ölmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vagante | Taekook
Hombres Lobo{omegaverse} "Kurt adam soyunu devam ettirebilecek yalnızca sekiz omega kaldı..." "Ve onlardan biri de benim..." Tpjjk Bttmkth ,Bu kitap uyarlamadır,