21| Ödeşme zamanı.

20.5K 2K 2.9K
                                    

Hayatımda çoğu şeyin normal bir şekilde ilerlediği, ufak tefekleri hariç hiçbir sorunumun olmadığı bir dönemdeydim. Ailemle görüşme sürem fazlaydı, arkadaşlarımla birlikte rahatça vakit geçirebiliyordum, kendime vakit ayırabiliyordum. Hyunglarımla da hiçbir sorunum yoktu.

Ama kendimi yeterince rahat ve mutlu hissedemiyordum.

Aklım sürekli saçma sapan sorularla doluyor, şu anki rahat ortamıma rağmen odamdan çıkmak istemiyor, bütün gün yatıp bir şeyler izlemek, dinlemek istiyordum. Spor bile yapasım gelmiyordu ki gerçekten de pratiklerim haricinde odadan çıkmıyordum. Arada hayatta olduğumu ve depresyonda olmadığımı göstermek amacıyla salonda oturuyor, yemeklerimi hyunglarımla birlikte yiyordum ama yine de bendeki durgunluğun farkındaydılar.

"Jungkook?"

Duyduğum sesle birlikte izlediğim videoyu durdurup bakışlarımı kapıya çevirmiştim. Tek kulaklığımı çıkarıp 'efendim' dercesine Jimin hyunga baktığımda kapıda durmayı bırakıp yanıma gelmiş ve yatağıma, üzerime, uzanmıştı. Çenesini göğsüme yasladığında acıttığı için biraz gülsem de elimi çenesinin altına koymuş, verdiği acıyı azaltmıştım.

"Bir sorun olmadığına emin misin?" Demişti yüzümü incelerken. "Depresyondaymışsın gibi ama değil gibi de. Anlamadım gitti. Sorun ne? Her ne olursa olsun benimle konuşabilirsin, biliyorsun değil mi?"

"Biliyorum hyung. Ama ben de bilmiyorum, sadece garip hissediyorum kendimi. Hiçbir şey yapmak için bir istek duymuyorum."

"Taehyung son zamanlarda sürekli Bogum'la diye mi üzüldün yoksa?"

"Hayır, ne alakası var? Asla böyle bir şey için üzülmem"

Dudaklarını büzerek omuz silktiğinde telefonumun tuş kilidini kapatıp diğer kulaklığımı da kulağımdan çıkarmış ve yandaki komodinin üzerine yerleştirmiştim.

"Hadi kalk, yemek yiyelim" diyerek onu ittiğimde itiraz etmemiş ve kalkmıştı. Ben de kalkıp biraz gerindikten sonra onunla birlikte odadan çıkmış, mutfağa doğru ilerlemiştim. İçeri girdiğimizde ise Namjoon hyung ve Taehyung hyungun sohbet ederek yemek yediklerini görmüştük.

"Woah, Jungkook odasından çıkmış?"

Namjoon hyungun komik yüz ifadesine gülerek omzunu sıkmış ve tencerede kalan ılık çorbayı Jimim hyung ve kendim için kaselere paylaştırmıştım. Biz de masaya oturduğumuzda Tashyung hyungun bakışlarını üzerimde hissetsem de ona bakmamıştım. Evet, inkar etsem de onun yüzünden bu haldeydim. Sorun Bogum hyung değildi. Sorun Taehyungun bu kadar çelişkili davranmasıydı.

Bogumdan etkilendiği konusunda neredeyse emindim fakat aklımı kurcalayan şeyler vardı.

Onunla yapmadığı her şeyi benimle yapıyordu. Onunla yapması gereken her şeyi yine benimle yapıyordu. Sarılırken bile bana yaptığı gibi kokusunu içine çektiğini görmemiştim mesela. Ya da beni ondan daha çok öpüyor, benimle daha çok sarılıyor, daha çok yakınlaşıyordu. Bunlar aklımdakilerin sadece birkaç cümlesiydi. Ama önceden de dediğim gibi bütün sorularımın tek bir ana başlığı vardı:

Bogum hyung mu ben mi?

"Jungkook, bugün de mi odanda takılacaksın gerçekten?" Dediğinde Namjoon hyunga bakmıştım.

"Neden? Takılmayayım mı?"

"Biraz çık gez, hava al, kendine gel birazcık. Çok depresif görünüyorsun. Kafanı kurcalayan şey her neyse sal gitsin. Boşver, neden kafanı kurcalasın ki?"

"Haklı" demişti Taehyung hyung biraz çekingen bir tavırla. "Bir sorun varsa eğer, veya ne bileyim, kafanı kurcalayan bir şey varsa fazla düşünme ve zamana bırak. Çünkü ne kadar çok düşünürsen o kadar kaybolursun"

İdol: taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin