Uyuyamıyordum. Yarın sabah erkenden kalkmam gerekiyordu.
Şu an saat kaçtı bilmiyorum ama güneşin doğmasına fazla kalmamış olmalıydı. Uyuyamıyordum. Yatağa girdiğimde oraya buraya dönüp duruyor, bunalıp üzerindekileri çıkartıyor yine de rahat edemiyordum. Aldığım nefes sanki ciğerlerime ulaşmıyormuş gibi hissediyordum.
Uyuyamıyordum. Düşünceler kafamda dönüp dolanıyor, beynimi ağrıtıyordu. Yoongi hyungun bizi desteklemiyor oluşu bana çok koyuyordu. O günün, yemekte konuşmamın üzerinden iki gün geçmişti ama asla bir değişme yoktu. Bu artık beni üzme boyutunu geçmişti. Beni yıpratıyordu.
Şimdi ise ortak balkonda masada duran sigarayı içmemek için kendimi zor tutuyordum. Sigara içmezdim. Denemişliğim elbette vardı ama sadece denemekle kalmıştım. Hoşuma gitmemişti ama şu an o kadar cezbediciydi ki, gerçekten yıllardır bağımlıymışım da bırakmak isterken yoksunluk krizine girmişim gibi hissediyordum. Aslında orada sigara yerine başka bir şey olsaydı muhtemelen onu da çok isterdim. Alkol veya tütün fark etmez, şu anda bir şeye ihtiyacım vardı. Beni uyuşturacak bir şeye.
Yemin ederim, o kadar boşlukta ve yalnız hissediyordum ki şu zamana kadar hissettiğim çoğu şeyi sollardı şu anki hislerim. Ciddi anlamda kendimi kötü hissediyordum çünkü o benim abimdi. O beni büyüten kişiydi. Üzerimde emeği olan kişiydi. O benim ailemdi. Bu yüzden de ailesi tarafından terk edilen küçük bir çocukmuşum gibi hissetmekten kendimi alıkoyamıyordum. Elimde değildi. Şu anda göz yaşlarımı tutamayışımın da elimde olmadığı gibi.
"Uyumaz ve sabaha kadar burada oturup ağlarsan yarın benden güzel bir azar işitirsin, biliyorsun değil mi?"
Duyduğum sesle birlikte yüzümü diğer tarafa çevirmiş ve gözlerimi hızlıca silip hafifçe burnumu çekmiştim. Karşısında ağlamak istemiyordum çünkü ona duygu sömürüsü yaptığımı falan düşünebilirdi.
"Alışkınım artık" demiştim sessizce. Sesim olduğundan çok daha boğuk çıkmıştı.
Güler gibi bir ses çıkartarak yanımdaki armut koltuğa oturduğunda kendimi toparlamaya çalışmıştım. Dolmaya ve kızarmaya meyilli olan gözlerimi kırpıştırıp durarak doğal nemini korumaya çalışıyordum. Benimki de boşa çabaydı işte, sanki şu ana kadar kızarıp şişmemişler gibi çabalıyordum.
"Alışkın olmayı kendin seçtin"
"Evet, bazı şeyleri kendim seçebiliyorum. Çoğu şeyin aksine"
Ona kırgındım. Beni affetmesi için her şeyi yapardım ama aynı zamanda kızgındım da. Bu yüzden çekinmiyordum konuşurken. Çünkü bu defer gerçekten haklı olan bendim.
"Taehyungu sevmeyi kendin seçmesen de onunla birlikte olup hepimize riske atmayı seçtiğin gibi mi?"
"Kimseyi riske falan atmadım ben" demiştim kaşlarımı çatarak ona dönerken. "Taehyung da ben de kimseyi riske atmadık. Atmayız da. Sadece sen böyle görmek istediğin için böyle görüyorsun. Bizim tarafımızdan bakmayı bırak, normalde baktığın açıdan bile bakmıyorsun"
"Neden sinirleniyorsun? Seninle konuşmaya çalışıyorum"
"Benimle beni iğneleyerek konuşmaya çalışacaksan hiç çalışma daha iyi. Çünkü ben yoruldum ve gerçekten kaldıramıyorum. Hayatımın en iyi ama aynı zamanda en kötü günlerini yaşıyorum ve ciddi anlamda yıprandığımı hissediyorum. Tüm düzenimi bozdun. Tüm düzenimizi bozdun. Senin görüşüne göre bunu yapacak olan kişiler bizdik ama şu an durum tam tersi. Bizi yoran ve yıpratan tek kişi sensin"
Tek nefeste konuşmuştum. Gözlerimin dolması, sesimin titremesi umrumda olmamıştı. Düşüncelerimi onun yüzüne karşı söyleyebilme fırsatını asla kaçıramazdım. O ise sessiz kalmıştı bir süre. Seslice alıp verdiğim nefesi dinlemiştik ikimiz de. Beni incelemiş, gözlerimin içine bakmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İdol: taekook
Fanfiction"Kararlarım beni iyi veya kötü yargılamanız için değil, istediğim hayatı yaşamak için varlar" 04.05.2019